Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        Yeni normalleşme süreci pek de normal gitmiyor.

        Bir yandan salgın hiç yaşanmamış izlenimi veren sokaklar, sahiller, piknik alanları görüntüleri… İpini koparan dışarı çıkmış. Ne sosyal mesafe var, ne maske, ne başka tedbir.

        Diğer yandan ise kontrollü alanlarda lüzumsuz bürokrasi.

        Mesela sokakta burun buruna kontrolsüzce gezip bir AVM’ye girdiniz diyelim. Önce ana kapıda ateşinizi ölçüyorlar.

        Sonra bu işlemi neredeyse attığınız her adımda tekrarlamaya başlıyorlar. Girdiğiniz her dükkanda yeniden ateşiniz ölçülüyor. Bu çok saçma değil mi? Zaten kapıda ateşi olanı almadıklarına göre içeride niye yine yeniden ve mütemadiyen ateşimiz ölçülüyor?

        Ben ateş ölçme işinin tamamen suyunun çıktığı kanaatindeyim. “Biz önlem alıyoruz” havası vermek için ateş ölçer yarışı yapılıyor sanki. Bıktık habire alnımıza termometre tutulmasından. Sanki koronanın tek ve ilk bulgusu ateş…

        Başka bir saçmalık da AVM’lerdeki el dezenfektanı kuralı. Girdiğiniz her dükkanda mecburen elinize dezenfektan sıkmanız gerekiyor. Yan yana 10 dükkana girdiniz diyelim, 10 kere.

        Geçen gün bir şey almak için mecburen bir AVM’ye gittim, aradığım şeyi bulana kadar ellerim, dezenfektan sıkmaktan yara oldu.

        Covid riski bitmişçesine tedbirleri tamamen bırakmak da yanlış, sırf “İşi sıkı tutuyoruz” demek için gereksizce prosedürleri abartmak da…

        Galiba bu işin de ayarını bulamadık.

        Bisikleti hayatımıza sokma fırsatı

        Bisikleti hayatımıza sokma fırsatı
        0:00 / 0:00

        Korona hepimizi bazı şeyler üzerine yeniden düşünmeye yöneltti. Ben “Hiçbir şey eskisi gibi olmayacak” diyenlerden değilim. Olacak. Hatta oldu bile.

        Ancak bu zor süreç bize en azından hayatlarımızı yeniden gözden geçirme penceresi açmalı. En temel unsurları hatırlamamıza vesile olmalı.

        Bence bunların başında kendi doğamızı hatırlamak geliyor.

        Modern insan doğasına uygun yaşayan bir insan değil. Teknolojinin birçok faydası var kuşkusuz ancak bu faydaların yanında çok büyük bir zararı da var: Tembelliği bir nimet olarak sundu ve yaygınlaştırdı. Vücudumuzu kullanmayı, fiziksel olarak aktif olmayı unutturdu.

        Halbuki insan vücudu hareket etmek üzerine kurulu bir mekanizma. Evlerimize kapanma sürecinden çıkarken hayatlarımıza hareket katmalıyız. Bunun en pratik ve eğlenceli yollarından biri olarak bisikleti görüyorum.

        Bir süredir Covid ile birlikte bisiklete ilgi patlamış durumda. Bu meseleyi bu süreçte ekranda ilk kez dile getirenlerden biri benim. Bir ay önce Habertürk TV’de Hülya Hökenek’in programında Prof. Dr. Ateş Kara’ya bisiklet kullanımı ile ilgili bir soru sordum.

        Daha sonra Prof. Dr. Osman Müftüoğlu da bisikleti teşvik eden çok güzel bir yazı yazdı.

        Birçok ülkede olduğu gibi Türkiye’de de bu dönemde bisiklet talebinde ciddi bir artış var. Pandemi döneminde en güvenli taşıma aracı olarak bisiklet görünüyor.

        REKLAM

        BİSİKLET YOLU ZORUNLULUĞU

        Bu şüphesiz çok olumlu ancak ortada bir sorun var: Türkiye’de şehirler bisiklete uygun planlanmamış. Çoğu yerde bisiklet yolu yok, trafikte ise bisiklete saygı hiç yok!

        Çevre ve Şehircilik Bakanlığı bir süredir çok doğru bir şekilde yeni kurulan yerleşim alanlarına bisiklet yolu zorunluluğu getirdi.

        Hükümet de sosyal hayatı destek kredileri kapsamına bisikleti de aldı. Bisiklet destekleniyor, yaygınlaştırılması isteniyor.

        3 Haziran Dünya Bisiklet Günü’nde ise İstanbul Valisi harika bir şey yaptı, evinden işe bisikletle gitti. Öncü olmak budur, bayıldım!

        Ama esas mesele bisikleti gündelik hayatımıza sokacak farkındalığı oluşturmak. Burada da Milli Eğitim Bakanlığına önemli bir görev düşüyor. Çocukların bisiklet ve bisiklet yolu kavramları ile tanışmaları, müfredatta bu konuya yer verilmesi gerekiyor. Sayın Ziya Selçuk’un bu konuya özel önem vereceğine inanıyorum.

        Bir kez daha bravo Mehmet Barlas!

        Bir kez daha bravo Mehmet Barlas!
        0:00 / 0:00

        Sabah gazetesi başyazarı Mehmet Barlas dün köşesinde şöyle yazdı:

        “… Ben çok açık biçimde ve yıllardır Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı destekliyorum. Daha önce de son nefesini verene kadar Turgut Özal’ı desteklemiştim. Çünkü bu isimlerin ülkenin ve halkın yararına işler yaptıklarına inanıyorum. Ancak verdiğim desteğe karşı benim de eleştirdiğim icraatları vardır bu isimlerin. Bir gazeteci olarak muhalefetin bu konulara ilişkin eleştirilerini duyunca demokrasinin varlığından ötürü nefes alırım ve mutlu olurum.

        Örneğin tutuklu gazeteciler ve düşünce suçlularının varlığı beni çok mutsuz ediyor. Ülkemin bu nedenle yurt dışında ağır eleştirilere konu olduğunu da görüyorum. Mesela CHP Milletvekili Enis Berberoğlu’nun milletvekilliği düşürülüp tutuklanınca çok üzülmüştüm. Bereket aynı gün salgın gerekçe gösterilerek Berberoğlu tahliye edildi.

        Kılıçdaroğlu ‘Aynı formül neden Ahmet Altan veya Osman Kavala için de kullanılmıyor’ diye sorabilirdi grup toplantısında… ‘Sosyete damat’ benzeri saçma sapan tekerlemelerle vaktini ziyan edeceğine özgürlüklerin önemini vurgulayabilirdi…”

        Bu cümlelerin muhalefete yönelik çok doğru bir eleştiri olduğunu düşünüyorum.

        Barlas’a 30 Nisan’da bu köşede atıf yapmış ve Ahmet Altan’ın özgürlüğüne kavuşmasına yönelik çağrısını çok önemsediğimi yazmıştım.

        Şimdi de Kemal Kılıçdaroğlu’na ‘özgürlükler için muhalefet’ ikazında bulunduğu için bir kez daha tebrik ediyorum.

        Diğer Yazılar