Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        Sonuç halen netleşip ilan edilmiş olmasa da ABD’de seçimleri Joe Biden kazanacak gibi gözüküyor. Fakat şu da kesin ki eğer pandemi süreci olmasaymış Trump sandıktan net bir farkla çıkacakmış. Tüm yorumcular bu konuda hemfikir.

        Peki Biden’in yeni ABD Başkanı olması Türkiye açısından ne anlama gelecek?

        2001’de medyaya bir dış politika gazetecisi olarak girmiştim. Yaklaşık 20 senedir Amerikan siyasetini yakından izlemeye gayret ediyorum.

        Bana göre Joe Biden Türkiye’den örnek vermek gerekirse Süleyman Demirel tarzı bir politikacı.

        Biden’in 47 senelik aktif Washington hayatında ‘Dün dündür. Bugün bugündür’ diye izah edilebilecek yüzlerce olay var. O yüzden Demirel gibi olduğunu söylüyorum.

        Sözde büyük demokrat idealizm görüntüsü altında tipik bir pragmatik politikacıdır Biden. Yani Türkçede çok yaygın tabir ile ‘yolunda’ bir siyasetçidir.

        Zaten bence ortalama beyaz Amerikalıların ya da diğer deyimle ‘Derin Amerika’nın ülkedeki ‘establishment’a tepkisinin esas sebebi kendilerini çok ahlaklı ve idealist gösterdikleri halde bu müesses nizam üyelerinin içinde yer aldıkları örtülü derin yozlaşmadır.

        Clinton çifti ve özellikle Hillary Clinton bu açıdan ‘Derin Amerika’nın tüylerini diken diken eden bir isim.

        REKLAM

        Şüphesiz 2016’de Hillary yerine Obama aday olabilse Trump’ı yenerdi. Çünkü beğenin beğenmeyin Obama da star bir karakter. Etiyle kanıyla gerçek bir politik yıldız.

        Oysa hem Hillary Clinton hem de Joe Biden plastik ve yapay olmak konusunda birbiriyle yarışan ve yıldız elektriği olmayan iki ‘müesses nizam sembolü’ politikacı.

        Trump ise evet ırkçı ve cinsiyetçi bir megaloman ama tam anlamıyla hakiki bir star siyasetçi. Yapay değil organik. Bu yüzden kaybetse bile bu seçimin gerçek kazananı Trump.

        Biden’a Demirel benzetmesini de eleştiri olarak değil bir tespit olarak ifade ediyorum. Yoksa hiç şüphesiz Rahmetli Süleyman Demirel de yaptıklarını sevin ya da sevmeyin büyük bir politika cambazı ve yıldızıydı.

        Bizzat tanıma şansına eriştiğim Süleyman Bey kanlı canlı gerçek karakterdi. Yapay değildi. Ama ayakta kalmak için sürekli siyaset değiştirdi 35 sene boyunca. O anlamda Biden ile benzeşiyor.

        Mesela Biden’in Rum ve Ermeni lobileriyle yakın olduğu ve onların sözcülüğünü yaptığı dönemlerden örnekler veriliyor. Ama aynı Biden’ı bu lobilerin ‘Türk yandaşı’ diye suçladığı dönemlerden bahsedilmiyor. Biden farklı zamanlarda farklı lobilere oynamıştır. Güç dengelerine göre Ertuğrul Özkök’ün kendisi için dediği gibi jonglörlük yapmasını bilmiştir.

        Dolayısıyla Joe Biden döneminde de Ankara ile Washington arasında büyük bir uyumsuzluk olacağını hiç sanmam.

        Bir şekilde yol bulunacaktır ve gel-gitler olsa da Türkiye-ABD hattında ölümcül sorunlar yaşanmayacaktır.

        Elbette Trump ile Erdoğan arasındaki uyum ve özel diyalog olmaz. Fakat bir orta yol bulunacaktır.

        Biden 47 senedir hiçbir zaman trend belirleyen bir politikacı değildi. Aksine var olan trendlere kendi politik meşrebince uyum gösterdi ve o sayede 47 senedir ayakta kaldı.

        İdealizm idealizm derken oğlunun Rusya-Ukrayna hattında yoz oligarklarla ve tuhaf istihbarat yetkilileriyle enerji alanında al takke ver külah ticari ilişkilere girdiğini geçen gün Daktilo 1984’te İlkan Dalkuç ve Nezih Onur Kuru hatırlattılar. O sayede Biden Ailesi çok ciddi bir servet kazandı.

        REKLAM

        Dünkü yazımda Trump’ın ortalama Amerikalı Joe’nun yani Hristiyan taşralı sağcı alt-orta sınıf averaj Amerikalıların temsilcisi olduğunu yazınca birçok mail aldım.

        Bana Trump’ın zengin New Yorker kimliğini hatırlatan maillerdi bunlar.

        Evet hiç şüphesiz Trump köken olarak ortalama Amerikalı gibi taşralı Hristiyan alt-orta sınıf insan değil kentli bir zengin çocuğu. Babası Fred Trump da çok zengindi.

        Ayrıca Trump hiçbir şekilde Hıristiyan değerlerine de sahip değil. Son derece seküler bir karakter.

        Fakat tüm bu zıtlıklara rağmen ‘establishment’ tarafından aşağılanan milyonlarca ortalama Amerikalının ruhunu kavrayan bir aktör oldu.

        Onlardan biri olmadığı halde ABD’nin yarısı kadar dev bir nüfusun politik starı haline geldi. Marjinal sahalara itilmiş bu taşralı Hristiyan ortalama alt-orta sınıf beyaz Amerikalı söylemlerini merkeze taşıdı. Marjinal olanı anaaakım haline getirdi.

        Mainstream medya ile savaşa savaşa bunu başardı Trump. Cumhuriyetçi FOXNews’in bile hemen her yorumcusuyla Trump’ın yaşadığı kavgalar oldu son 5 sene içinde.

        CUMHURİYETÇİ PARTİDE AYAKLARI BAŞ YAPTI

        Yani 1950’lerdeki CHP söylemiyle Trump, Cumhuriyetçi Parti içindeki ayakları baş yaptı. Aslında öncelikle büyük devrimi kendi partisi içinde yaptı.

        Dolayısıyla bu partinin elitlerinin Harvard-Princeton-Yale ortamlarında okuyan çocukları bu trendle beraber Demokrat Parti’nin sağ kanadı haline geldiler bence artık.

        Cumhuriyetçi Parti’nin en azından 2020’ler içinde Trumpizm cereyanının dışına taşabileceğini sanmıyorum.

        BIDEN SEÇMENİ İLE TRUMP SEÇMENİ ARASINDAKİ FARK

        Biden’a oy veren yüzde 50 içinde Biden hayranı yok denecek kadar azdır. Ama Trump’a oy veren yüzde 50’lik ABD nüfusunun çok büyük çoğunluğu aynı zamanda Trump hayranı. Zaten o yüzden 2020’nin gerçek zaferi Trump’a ait.

        Özgürlükçü-demokrat bir perspektifle bakıldığında elbette Trumpizm berbat bir ideoloji. Aynı zamanda İslamofobik tarafı da kuvvetli ırkçı bir zihniyet yapısı.

        Fakat Trumpizmin güçlenmesinin esas sorumlusu ruhu olmayan yapay ve sahte Amerikan liberalizminin ta kendisidir.

        Bir liberal demokrat olarak bu tespiti yapmak benim için çok acı ama maalesef gerçek bu…

        Diğer Yazılar