Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        Macaristan seçimlerinin üzerinden tam bir hafta geçti. Herhalde şimdiye kadar bütün dünyanın takip ettiği Amerikan seçimleri bile Türkiye’de bu Macaristan seçimleri kadar konuşulmamıştır.

        Macaristan’daki sandığın burada bu kadar yankı uyandırması doğal zira ülkenin en uzun süre Başbakanlık yapmış ismi olan güçlü aday Viktor Orban’a karşı 6 muhalefet partisi birleşerek bir ortak aday çıkardı.

        Salt bu duruma baktığımızda Türkiye ile benzerlik çok çarpıcı ve şaşırtıcı olsa da iki ülkeyi kıyaslamak bence temel iki yanlış barındırıyor.

        Geçen bir hafta içinde muhalefet kanadı “Macaristan’a benzemiyoruz”u anlatmak için orada ekonominin iyi olmasını gösterdi. Yani “Orban ekonomide başarılı olduğu için kazandı” dedi. Halbuki Orban’ın zaferini salt ekonomi üzerinden anlatmak doğru olmaz.

        MACAR İTTİFAKI’NIN TEMEL PROBLEMİNİ BİZİM MUHALEFET HATIRLATMIYOR

        İktidar kanadının da “Macaristan’a benziyoruz orada da 6’lı masa var. Onlar kaybetti, bunlar da kaybedecek" argümanları da eksik ve yanlış.

        Önce muhalefetten başlayayım…

        Muhalefetin sözcülerinin “Macaristan’daki 6’lı ittifak ile bizim ilgimiz yok. Orada en aşırı sağ parti ile en aşırı sol parti yan yana geldi. Biz 6’ımız da merkez partileriz” demesi gerekmez miydi?

        Detaylara boğmayayım ama Macaristan’daki ittifak birbirini götürecek zıtlıkta partileri içeriyordu. Yani tam bir “kimi bulursan at bohçaya” durumu vardı. Daha iyi anlatmak için şöyle ifade edeyim...

        Düşünün BBP ile HDP aynı ittifak içinde yan yana gelmiş, ortak miting yapıyor. Bir tarafta Muhsin Yazıcıoğlu posterleri bir tarafta Selahattin Demirtaş posterleri... Elbette şimdi bunu yazdım diye her iki partiden de “Asla olmazzz” nidaları yükselecek, ki haklılar böyle bir olay Türkiye’de mümkün değil ama Macaristan’da olan buydu. Macar 6’lısı neredeyse bu içerikteydi. Bu kadar absürt bir kompozisyondu o ittifak.

        Ancak CHP, İYİ Parti ve diğer 4 partinin sözcüleri Macaristan’daki ittifakın yapısına hiç değinmediler. Adeta bu 6’lı ittifakın kendilerine benzediği iddiasını benimsediler ama “Ekonomi iyi olduğu için Viktor Orban kazandı” tezine sığındılar. Eksik ve yanlış bir analiz bu.

        ORBAN VE ERDOĞAN’I KIYASLAMA YANLIŞI

        İktidar medyasında ise Viktor Orban ile Recep Tayyip Erdoğan’ı birbirine benzetme ve iki liderin aynı siyaset felsefesine sahip olduğunu ispatlama yönünde akla ve mantığa aykırı çabalar okudum ve izledim.

        Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı desteklemek adına Orban güzellemesi yapan arkadaşlara hatırlatmak isterim… Viktor Orban alenen ırkçı ve çok katı bir göçmen düşmanı. Ayrıca koyu derecede İslamofobik bir siyasetçi. İç siyasette kullandığı İslam düşmanı söylemin sınırı yok.

        Tayyip Erdoğan ise Türkiye’de yaşayan göçmenlerle ilgili “Ülkeden kovalım” tezlerine -toplumun çoğunluğu böyle istediği halde- ısrarla direnen bir lider.

        “Ben iktidar oldukça bu insanları Türkiye’den atmayacağım. Onları canlı canlı ölüme ve açlığa terk edemem, etmem, etmeyeceğim” diyen Erdoğan ile “Macaristan’da göçmenlere yer yoktur. Hepsi dışarı” diyen, göçmenler girmesin diye sınırlarına çepeçevre duvarlar ören, Macar sınırına gelen aç susuz çocukları ölüme terk eden Viktor Orban nasıl bir tutulur?

        Orban’ın siyaset felsefesine Türkiye’den bir benzer arıyorsanız o kişi belli… En az Orban kadar sert göçmen düşmanı söylemlere sahip olan Ümit Özdağ. Özdağ zihniyeti ile Orban zihniyeti ikiz kadar birbirine benziyor. Bu iki isim birbirinin muadili.

        Buraya yeniden not düşeyim: Ben Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin göç politikalarına muhalif olan yurttaşlarımıza elbette saygı duyuyorum. Bence de eleştirilecek çok taraf var bu politikada.

        Öte yandan göçmenleri insan olarak bile görmeyen, dehumanize eden, o insanlar için “sapık kıllı tüylü orangutanlar” diyerek yayın yapan internet fenomenleriyle dolu ortalık. Bu ırkçıları bir de köşelerinden utanmadan referans gösterenler var.

        Bunların derdi mevcut göç politikalarını ve Türkiye’nin hazmetme kapasitesinin çok üzerinde göçmen almasını eleştirmek değil, göçmenlere yönelik nefreti kışkırtmak.

        Orban’ın Macaristan’a sığınmak isteyen Müslüman göçmenlere hitaben kullandığı ırkçı ifadeleri ben burada alıntılamaktan utanırım. Nasıl bizim sözde İslamcı/muhafazakar medyada Orban övülür? Oldu olacak Salman Rüşdi’nin o malum kitabına da methiyeler düzün…

        Anlamakta zorlandığım bir olay

        Anlamakta zorlandığım bir olay
        0:00 / 0:00

        Medyada epey konuşulmuş ama ben atlamışım… İzleyince çok şaşırdım. Ankara Ticaret Odası’nın öncülüğünde gerçekleşen Ekonomi ve İklim Değişikliği Zirvesi’nde Beren Saat’in yaptığı konuşma tam olarak eve çağırılan misafirin ev sahibine hakaret etmesi olarak özetlenebilir. İzlediğimde şaşkınlığım iki taraflı oldu.

        Son dönemde Erdoğan karşıtı muhalif çizgisi bilinen Beren Saat’in hükümete bağlı resmi kurumların sponsor olduğu bir toplantıya gitmesi kendisi açısından büyük bir tutarsızlık ve yanlıştı.

        Hükümetin sponsor olduğu, iklim değişikliği konusunda yapılan çalışmalar ve atılan adımların öne çıkarılmasının hedeflendiği, AK Parti yöneticilerinin konuk olarak bulunduğu bir salonda en sert şekilde Cumhurbaşkanı Erdoğan’a göndermeler yapılması da tam bir tuhaflıktı.

        "Nagehan sen ifade özgürlüğüne mi karşısın? Beren Saat’in fikirlerini açıklama hakkı yok mu" diyenlere şunu söyleyeyim: Herkesin ifade özgürlüğünün sonuna kadar arkasında olduğumu beni tanıyan ve takip eden herkes bilir. Beren Saat’in Erdoğan’a muhalefet eden çizgisine de saygı duyuyorum.

        Ancak konuşanın ifade özgürlüğü olması gerektiği gibi organizasyon sahiplerinin de konuk seçme özgürlüğü var. AK Parti hükümetinin organizasyonunda Beren Saat’in konuk olarak seçilmesi absürtlükten başka bir şey değil.

        Hadi diyelim konuşmanın içeriği tahmin edilemedi -ki Saat’in Erdoğan karşıtı çizgisi herkesin bildiği bir konu- peki Beren Saat’in salonda ayakta alkışlanmasını nasıl yorumlayacağız?

        Hakikaten anlamakta zorlanıyorum… Akıl tutulmasının bu kadarı da fazla…

        Diğer Yazılar