Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        Bu ülkede haksız ve hukuksuz yere hapiste yatan Gezi mahkumları Hakan Altınay, Çiğdem Mater, Mine Özerdem, Can Atalay, Tayfun Kahraman ve Mücella Yapıcı gibi yüzlerce isim var. Bu insanların Gezi olaylarını finanse ve organize etmekle hiç alakası yok.

        Haksız yere tutuklu ve cezaevinde 5’inci yılını doldurmak üzere olan Osman Kavala gibi de çok sayıda insan var. Kavala ismi tüm hukuksuz tutukluluk ve mahkumiyetlerin sembolü haline geldi adeta.

        İşte bu haksızlıkların üzerine bir de Gülşen’in hukuksuzca tutuklanması tam bir turnusol kağıdı işlevi gördü. Tutuklanır tutuklanmaz attığım tweet'te söylediğim gibi: Bu apaçık bir hukuk cinayeti.

        Neden turnusol kağıdı Gülşen’in tutuklanması? Çünkü niyetlere ayna tutuyor. Tutuklamayı açıkça savunanları, bir şaka yüzünden 5 yaşında minicik bir çocuğu annesinden koparmayı doğru bulanları vicdanlarıyla baş başa bırakıyorum.

        Benim üzerinde duracağım tutuklamaya karşı çıkanlar zira onları iki gruba ayırıyorum.

        Birinci grupta bu adaletsizlikten rahatsız olmak konusunda samimi ve dürüst olan insanlar var. O samimi insanlar sadece Gülşen’e yapılan haksızlığa odaklandılar ve bir an önce Gülşen’in serbest kalması hedefine kilitlendiler. Amaçları arkadaşına yaptığı saçma bir şaka yüzünden yok yere hapse atılan Gülşen’in bir an önce özgürlüğüne, ailesine ve 5 yaşındaki çocuğuna kavuşmasını sağlamak.

        REKLAM

        GÜLŞEN'E DEĞİL KENDİ PR'INA ODAKLANANLAR

        İkinci grupta ise oportünistler var. Onlar Gülşen’in bir an önce serbest kalması gibi bir amaç içinde değiller. Gülşen’i önemsemiyorlar. Sadece kendi PR’larına odaklanıyorlar.

        Bir an önce özgürlüğüne kavuşması için çabalayan insanlara saldırıyorlar o yüzden. Türlü yalanlarla reklam peşindeler. Bu acı olayı bile bir magazinel fırsata çevirdiler. Gülşen’e de büyük ayıp ettiler.

        Gülşen’e yapılan haksızlık konusunda samimiyetsiz bir insan modelini de şöyle tanımlamak mümkün… Bunlar Tayyip Erdoğan’ın devrilmesini yana yakıla arzuluyorlar ama Erdoğan gitsin de kim gelirse gelsin mantığına sahipler. Yeni seçilecek “Atatürkçü soslu” ama özünde “Milliyetçi-Mukaddesatçı” Başkan da Gülşen gibi kadınları bu sefer de LGBT haklarını ve özgürlüklerini savunduğu için içeri atsın, Osman Kavala ve Selahattin Demirtaş gibiler yine hapiste kalsın ama yeter ki Tayyip Erdoğan gitsin. Yeter ki bu arkadaşların medya kariyeri düzelsin, eziklikleri giderilsin, iyi konum elde etsinler.

        Tam bir oportünizm bu. O yüzden Gülşen’in tutuklanması skandalına karşı sessiz kalarak bu hukuksuzluğu onaylayan “sözde muhalif özde devletçi” siyasetçileri seviyor bu grup.

        Bugün Gülşen’i savunmak ifade özgürlüğünü savunmak demek.

        İnsanların konuşabilmeye devam etmesini savunmak demek.

        "REVİR KAPALIYDI 2 GÜN BOYUNCA BAŞ AĞRISI İLE KIVRANDI"

        Ben dün akşam son durumu öğrenmek için Gülşen’in de avukatı olan tecrübeli hukukçu Altın Mimir’i aradım.

        Altın Hanım ve oğlu genç hukukçu, Avukat Emek Emre sanatçıyı ziyarete cezaevine gitmişlerdi ve ben aradığımda Gülşen’in yanından henüz ayrılmışlardı.

        REKLAM

        “Morali nasıl?” diye sordum şöyle yanıtladı Mimir:

        “Güçlü olmaya çalışıyor, moralini yüksek tutuyor ancak çok zor. En zoru ne biliyor musunuz Nagehan Hanım? 5 yaşındaki oğlu Azur Benan’dan ayrı kalmak. O daha çok küçük, devamlı annesini soruyor, henüz söyleyemedik annesinin hapiste olduğunu. Böyle bir şey nasıl söylenir Nagehan Hanım.”

        Laikçi totaliter zihniyete karşı her zaman haklarını ve özgürlüklerini savunduğum dindar-muhafazakar okurlarıma seslenmek istiyorum: Lütfen elinizi vicdanınıza koyun…

        Bu olayda, 5 yaşında bir çocuğu annesinden ayırmak hak mıdır? Adalet midir? Sahnede yapılan bir münasebetsiz şakanın karşılığı hapis midir?

        Yazık değil mi o 5 yaşındaki masum yavruya?

        Gülşen’in avukatı Altın Mimir’e bundan sonraki süreci de sordum.

        “29 Ağustos günü (yani bugün) itiraz süresi doluyor Nagehan Hanım, mahkeme ya tutukluluğunun devamına karar verecek ya da Gülşen’i serbest bırakacak. Şayet tutukluluğun devamına karar verilirse ortada bir iddianame olmadığı için iddianamenin yazılması beklenecek”

        Umarım bu olumsuz ihtimal olmaz. Umarım tam bir hukuk skandalı olan bu yanlıştan bugün dönülür ve Gülşen serbest bırakılır.

        Altın Hanım şunu da hatırlattı:

        “Her türlü tedbiri alabilirler, yurtdışı çıkış yasağı koyabilirler ama özgürlüğünden mahrum etmek, çocuğundan ayırmak hakikaten hiç adil ve hukuki değil Nagehan Hanım. Siz de bunu ifade ediyorsunuz. Evi ve adresi belli bir sanatçı Gülşen, istendiği an bulunabilir zaten, bu tutukluluk neden?”

        Bu arada bazı medya organlarında Bakırköy Kapalı Kadın Cezaevinde Gülşen’e özel muamele yapıldığı iddiaları yer almıştı. Altın Hanım’a bu iddiaları da sordum…

        “Nagehan Hanım bırakın özel muameleyi hafta sonu revir kapalı olduğu için iki gün boyunca baş ağrısı ile kıvrandı Gülşen. En basit ilaca dahi erişimi yoktu. Herkese nasıl muamele ediliyorsa Gülşen’e de öyle muamele ediliyor. İlk gün 1000 TL’lik alışveriş hakkı vardı, havlu vs ile onu doldurdu. Ama şunu söyleyeyim, Türk insanının yardımseverliği ve sevecenliği çok hissediliyor. Herkes çok yardımcı, herkes birbirine destek oluyor. Bu arada kendisine destek veren isimleri de anlattım, size teşekkürlerini ve selamlarını gönderdi. Böyle zor bir zamanda Gülşen’e büyük moral verdiniz.” diye konuştu.

        Ben bugün sayın mahkeme üyelerinin Gülşen’le ilgili yanlıştan döneceklerine ve Gülşen’i özgürlüğüne kavuşturacaklarına inanmak istiyorum.

        5 yaşında ve hiçbir şeyden haberi olmayan bir çocuğu annesinden koparmak adalet midir?

        Diğer Yazılar