Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        Seçim sürecinde aynı konuları o kadar çok konuştuk ki, tekrara düşmemek elde değil. Diğer yandan bazı tartışmaların ister istemez seçim sonrasına ertelendiği de ortada.

        Şu günlerin en popüler tartışması milliyetçilik başlığı altında devam ediyor. Naçizane bu meseleye biraz erken dahil olduğum için, 14 Mayıs gecesi itibarıyla ortaya çıkan tezleri hayli aceleci buluyorum. Yine de giderek daha fazla gündemimizde yeralacak bir meselede konuşmaya başlamak değerli.

        Son bir yıldır seçim başlığı altındaki gündemin kendi istedikleri yönde ve mecrada ilerlememesi, entelektüel hayatımızın bir kesiminde şaşkınlık ve tepkiye yol açmış görünüyor. Önemsiz görme ve değersizleştirmenin yanı sıra, gelip geçici olarak ele almak gibi tercihlerle.

        Daha sağlıklı analizler için 14 Mayıs sonuçları kadar, 28 Mayıs’ta ortaya çıkacak tablo da kuşkusuz belirleyici olacak. Kaba bir aritmetiğin gölgesinde, rakamları toplayıp çıkararak değil; 2015 itibarıyla Türkiye’nin gerek iç dengelerinde, gerekse dış politikasında ortaya çıkan değişimi esas alarak. Elbette 2020 sonrasında daha kuvvetli ve sert mesajlarla şekillenen ve bizleri bir kez daha “yeni dünya” koridoruna sokan gelişmeleri unutmadan.

        DOĞRU SORULARIN ZAMANI

        “Cânım efendim, Tayyip Erdoğan ve Devlet Bahçeli beka ve güvenlik üzerinden bir tehdit algısı oluşturdu. Ortaya çıkan tepkileri de milliyetçilik sanıyoruz. Bunlar gelip geçici.” kıvamındaki değerlendirmelerin, gidişatın epeyce uzağında kaldığı ortada. Seçim sürecinde başlayan sıradan tartışmaların ortaya çıkardığı ve “içi boş” tehditlerin şekillendirdiği bir dalgalanmadan ve bir süre sonra sönüp gidecek bir yükselişten söz etmiyoruz.

        Doğru soruların henüz kenarından bile geçmeye cesaret gösteremediğimiz için, bu gündem bizi seçim sonrasında da epeyce yoracak gibi. En azından anlaşılır kılmak için güncel sandığımız gelişmeler üzerinden sorabiliriz. Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde yüzde 5.17 ve milletvekili seçimlerinde 2.2 oy almış iki siyasetçinin, yaklaşan ikinci tur öncesinde böylesine öne çıkması ve nerede duracaklarının bu kadar önemsenmesi, sahiden seçim sürecinin gelip geçici hallerinden mi ibaret?

        Sinan Oğan, ikinci turda Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı destekleyeceğini açıkladı. (İlk tur sonrasında ona yönelik övgülerin sahiplerinin bir anda infaz ekiplerine dönüşmesi, memleketimiz siyaseti açısından ayrıca vahim ve yakışıksız bir tablo.)

        Ümit Özdağ ise biraz sancılı geçtiği anlaşılan görüşmelerin ardından, bu yazının yayına girdiği saatlerde CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’yla ortak açıklama yapacağını ifade etti. Sancılı kısmı, Kılıçdaroğlu ve ittifak ortakları arasında elbette.

        MİLLET İTTİFAKI NASIL ETKİLENİR?

        Buradaki tercihlerin seçim sonuçlarını doğrudan etkileyeceği kanaatine katıldığımı söyleyemem. Cumhur İttifakı ve Cumhurbaşkanı Erdoğan, zaten 2015 yılından itibaren bu yöndeki tavrını ve tanımlarını adım adım netleştirdi. Bunun ilk sonuçlarını da öncelikle mecliste elde ettiği çoğunlukla aldı. İkincisine de çok yakın görünüyor.

        Şaşırtıcı olduğu kadar, zaten hayli hassas ve kırılgan olan ittifak dengelerini nasıl etkileyeceği belirsiz olan tarafı şu: Kılıçdaroğlu-Özdağ eksenindeki görüşmelerin nihai mesajları ve ortaya çıkaracağı hareketlilikler.

        CHP üzerinden ittifaka sunulan şartların, bize yansıdığı kadarıyla genel ve yuvarlanmış ifadelerle yazılması, ittifak içindeki tepkileri yatıştırmaya, dahası seçmeni ikna etmeye yetecek mi? Seçmen tepkisinin en merak edilen tarafı da kuşkusuz YSP (HDP).

        Tepkilerin Millet İttifakı içindeki partiler tarafından bu aşamada doğrudan ifade edilmesi sürpriz olur elbette. Seçime sadece 4 gün var. Ancak seçmen nezdinde ortaya çıkacak tepkilerin sonucunu ve siyasi maliyetini pazar günü daha net görebileceğiz.

        Yazının sonuna şöyle bir not eklemek istiyorum.

        14 Mayıs sonuçları arasında iki başlık daha var ki henüz konuşmaya başlamış bile sayılmayız.

        Birincisi HDP’nin YSP çatısı altında yaşadığı ciddi oy kaybı. İkincisi mecliste 4 milletvekiliyle temsil edilecek olan HÜDA-PAR’ın yakın gelecekte nasıl bir siyaset alanına karşılık geleceği.

        Diğer Yazılar