Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Toplum olarak ekrana bakarak gülmeyi seviyoruz . 80’lerden bu yana her sahnesini ezberlediğimiz Kemal Sunal filmlerinin yerini hiçbir şey tutmasa da son yıllarda Recep İvedik , Hüseyin Badem (Eyvah Eyvah ) gibi kahramanlarımız , “ Sıfır sıkıntı ” (Çakallarla Dans) gibi sloganlarımız oldu . Bir de romantik komedilerimiz var . “ Aşk Geliyorum Demez ” , “ Romantik Komedi” , “ Bir Varmış Bir Yokmuş ” ve cuma vizyona giren “ Kocan Kadar Konuş .. . Yani komedi, Türkiye’de her dönemde seyircinin favori türüydü .İki binli yıllarda seyirci sayısının giderek artmasıyla komedi filmlerinin sayısında da doğal bir artış oldu . Ama son 2 -3 yılda durum sosyolojik bir vakaya dönüştü . Bunun temel nedeni, komedi ve filmlerinin gişede aldığı başarılı sonuçlar. Son 5-6 yılda seyirci komedide yeni fikirleri ve yıldızları sevdi. Dolayısıyla, sinemacılar da giderek daha çok komedi filmleri çekmeye başladı.

        KEMAL SUNAL'DAN RECEP İVEDİK'E

        'Sinemada mizah' deyince akla ilk gelen isim Kemal Sunal... Şaban filmleri; üzerine çekilen milyon dolarlık binlerce Hollywood filmleri ya da uluslararası ödüller kazanmayı alışkanlık haline getirmiş yerli yönetmenlerin onlarca başyapıtı arasında hâlâ prime time yani izleyicinin en fazla ekran başında olduğu saatte bulunuyorsa burada toplumsal bir mesaj aramakta yarar var. Halk kendinden bir parçayı ekranda gördüğünde mutlu oluyor, umut doluyor, biraz da kahkaha atarsa tadından yenmiyor. Mehmet Açar komedi filmlerin neden bu kadar ilgi gördüğünü şahane anlatıyor; " Mizah özünde, halkın egemenlere ve elitlere karşı olan tepkisidir. Çok apolitik görünen komedi filmlerinin bile altından kaybedilen, her çeşit iktidara karşı isyan çıkar. Zaten Türk komedi sineması öteden beri kültürel çatışmalarr yansıtmıştır. 'Sosyeye-kenar mahalle', 'zengin-yoksul'- 'bürokrasi-vatandaş' çatışması Türk komedisinin vazgeçilmez temalarıdır. Sözgelimi Recep İvedik, kenar mahallenin şehirli kültürel elite olan tepkisini yansıtıyor. Türk sinemasında komedyenler, geçmişten bu yana halkın içinden gelen sıradan insanları temsil etti. Onlar saf, kaba, eğitimsiz olsalar da sezgileri ile her şeyin altından kalktılar. Seçkinleri, kültürel eliti ve iktidarı temsil eden karakterleri alt etmeyi başardılar. Seyirciler de bu iddiasız, beceriksiz insanların başardıklarını görerek stresşnş üstünden attı. Bu filmlerin terapi işlevini inkar edemeyiz."

        MEHMET AÇAR HABERTÜRK SİNEMA YAZARI

        ‘Siyasi kutuplaşma mizaha yönlendiriyor’

        Son yıllardaki siyasi kutuplaşma, toplumu gerdi, insanları karşı karşıya getirdi. Bunun seyircileri apolitik görünen, basit, kaba ve rahatlatıcı bir mizaha yönlendirdiğini düşünüyorum.

        Yöresel komediler şehirlerde yaşayanlara bir tür terapi gibi. İnsanlar hem taşra hayatına özlem duyuyor hem de artık şehirli olmanın rahatlığıyla kırsal kesime uzaktan bakmanın keyfini çıkarıyorlar.

        Sinema seyircisi genelde 12-30 yaş grubundan oluşuyor. Gençler sinemaya gülmek için gidiyor. Eğlenmek için dikkat gerektirmeyen, konuşa konuşa, patlamış mısır yiyerek, cep telefonunu elinden hiç bırakmadan seyredip güleceği, sanatsal niteliğine önem vermediği filmleri tercih ediyorlar. Hikâye örgüleri son derece zayıf ve seyirciden özel bir dikkat istemeyen komedi filmleri de onlar için ideal seçim haline geliyor.

        ZÜMRÜT AROL BEKÇE BKM GENEL MÜDÜRÜ

        ‘Komedide gişe Türkiye’ye özgü değil’

        Birçok komedi filminin ve televizyon yapımının mimarı olan BKM’nin başındaki isim gülmenin seyirciden talep gibi geldiğini düşünüyor. “Mesela “Güldür Güldür”ü seyrettikten sonra insan gerçekten mutlu mu oluyor, kalıcı mı o mutluluk” diye sorduğumda cevabı net: “Kalıcı da olsa geçici de olsa gülmek güzeldir! (Gülüyor.)” Devam ediyor: “Komedi filmleri tüm zamanlarda çok iyi gişe yapıyor, bu Türkiye’ye özgü değil. Ama dönemsel olarak gülmeye daha çok ihtiyacımız olduğunda daha çok izliyoruz. Seri çekilmesi ise bir gereklilik... En basit tabirle ‘Talep varsa arz zaruridir’. Televizyonda genel ağırlık dramalarda, komedide az sayıda üretilen yapımlardan biri de Güldür Güldür. BKM daha önce “Bir Demet Tiyatro” ve “Çok Güzel Hareketler Bunlar” gibi yapımlara imza attı. Şimdi de seyirciyi Güldür Güldür ile neşelendirmeye devam ediyoruz.”

        MURAT ŞEKER – YÖNETMEN

        ‘Hababam Sınıfı’nın da devamı çekilmişti’

        İnsanları güldüren, güldürürken düşündüren yönetmenlerin başında geliyor Murat Şeker. Ertem Eğilmez hayranlığını her fırsatta belli eden, “Aşk Geliyorum Demez” filminde bunu yansıtan Şeker özellikle üçüncüsünü çektiği Çakallarla Dans serisinde insanların kısa yoldan para kazanmak için ne çakallıklar yapabileceğini komik bir dille anlatırken halkı yakalıyor. Kendi deyimiyle tat Yeşilçam, espriler günümüzden. Şeker komedinin neden bu kadar tuttuğunu da geçmişten örneklerle açıklıyor... “Komedi, bugünkü Türk sinemasının en önemli lokomotifi konumunda. Ülkemiz ne kadar zor dönemlerden geçerse geçsin, gülmek ve güldürmek ihtiyacı hiçbir zaman eksilmedi. Böyle olunca, ‘Komedi filmleri niye bu kadar revaçta?’ sorusunu da toplumun içinden cevaplamış oluyoruz. Mizah bir yerde ‘toplumun dile getiremediği şeylerin sözcüsü oluyor’ diyebiliriz. Beğenilen bir filmin devamının çekilmesi gayet normal. Ki bu bugüne özgü değil. Geçmişte de beğenilen komedi filmlerinin devamı çekiliyordu. ‘Turist Ömer’ ve ‘Hababam Sınıfı’ gibi... Örneğini verdiğim filmler halen toplum üzerinde etkili olan, zamana dayanıklı filmlerdir. Ki bizim de amacımız zamana dayanıklı filmlere imza atmak. “Çakallarla Dans” serimizin de gelecekte böyle bir etki yaratacağını umuyoruz. Senaryoyu yazarken ve çekim aşamasında, devamı gelir diye öngörmüştük ve seriyi üçledik. Dördüncüsü gelir mi, şimdiden bilemem. Bu hem yaratıcı tarafın hem de oyuncu ekibinin bir kararı olacak ama biliyoruz ki hayran kitlemiz. Sosyal medyadan edindiğimiz izlenim bu yönde.”

        KEMAL SUNAL

        ‘Filmlerim 50 sene sonra da seyredilecek yazın bir kenara’

        Türk sinemasının unutulmaz komedyeni, filmlerini tekrar tekrar izlemeye doyamadığımız rahmetli Kemal Sunal bir röportajında filmlerinin neden bu kadar çok sevildiğinin araştırma konusu olması gerektiğini söylemişti. “Sinemada ilk filmimde söylediğim ilk laf anlaşılmıyordu ama gülüyorlardı. Lafları sadece ben biliyordum, seyirci hiç öğrenemedi. O sıcaklığın objektiften geçmesi lazım herhalde. Bakıyorsunuz çok usta var ama kameradan geçmiyor. Diyorlar ki ‘500 filmin mi var?’. Çok gösterildiğinden öyle zannediyor. Halbuki Türkiye’de star olup en az filmi olanlardan biriyim ben. 82 filmim var. Kemal Sunal filmlerinin dışında eski Türk filmlerinin hangisi seyrediliyor. Hiçbirisi seyredilmiyor. Bir tek eskimeyen eski Türk filmi Kemal Sunal filmidir. Mesela bunun sosyologlar tarafından araştırılması lazım. Kabaca bir şeyler söyleyebilirim ama gerçekten araştırılması lazım. 25 sene önce çevrilmiş bir film bugün aynı ilgiyi neden görüyor? Görmemesi lazım. Diğer Türk filmleri niye aynı ilgiyi görmüyor, niye aynı reytingi yakalayamıyor? Kemal Sunal filmini koyuyor televizyon öbür kanal yeni bir programını koyuyor ama Kemal Sunal filmi yine geçiyor. Derbi maçlarıyla kafa kafaya gidiyor. Bu toplumsal bir olay. Manevi olarak mutlu oluyoruz ama maddi açıdan hiçbir artısı yok. 50 sene sonra da seyredilecek yazın bunu bir kenara...” Kemal Sunal komedi filmlerinin sınıf farklarını da ortadan kaldırdığını düşünüyordu... “Ben türümde bir değişiklik yapmayı düşünmüyorum. John Wayne, 70 yaşında kovboy oynuyordu. Halkı şaşırtmaya lüzum yok. Amacımız güldürmek. Halk da bunun için geliyor. Belli bir ekonomik bunalımda zaten. Kendini unutmaya geliyor. Hani bir kesim vardı, ‘Aman Türk filmi seyretmem’ diyen... Onlara da, ben Türk filmini seyrettirdim, sevdirdim. Hâlâ da seyrettiriyorum”.

        Diğer Yazılar