Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Yaklaşık 20 yıldır işin mutfağında... 8. kattan atladı, haber atlattı. Yakışıklı haberci ve anchor Erhan Çelik Show TV Ana Haber’le ekranlarda. Çelik’le heyecanının dorukta olduğu bir günde haber merkezinde buluştuk

        Kafayı muhabirlikle bozduğumu düşünürdüm, ta ki Erhan'ı tanıyana kadar. Aynı dönemlerde rakip kanallarda muhabirlik yaptığımızı hatırlıyorum da şimdi, "Kaç kişi kaldık acaba bu işi bu kadar seven" demeden edemiyorum. Erhan meslekteki 19. yılında artık Show Haber'de. 17 yıl önce yapmadığı bir haber yüzünden kovulduğu yerde hem yönetici hem anchorman koltuğunda. Peki intikam yemini mi onu bugüne taşımış? Soruları ardı ardına sordukça başka bir Erhan çıktı karşıma. Bir süre sonra gerçekten filmin devamını merak eder gibi sormaya başladım. Yarın itibariyle başlayacağı Show Ana Haber macerasında ona başarılar diliyorum ve sizi Erhan Çelik'le baş başa bırakıyorum. İyi seyirler...

        Çocukluktan başlayalım. "Küçükken saç kurutma makinesini mikrofon yapıp evdeki komşulara konser verirdim" diyen popçular gibi bir anın var mı?

        İlkokulda farklı kollar vardı ya, ilginç olanları kapılırdı, kimse istemediği için habercilik kolu bana kalırdı. O zamanlardan itibaren yazılı basına hep bir ilgim vardı. İlk makalem ilkokul 5. sınıfta, o zamanlar yaşadığım Polatlı'nın yerel gazetesinde çıktı. Gazeteyi elime aldım "Erhan Çelik" yazıyor altında. Düşünsene daha 11 yaşındayım.

        İçeriği neydi?

        Çevre duyarlılığıyla ilgili bir yazıydı. Bir sonraki yıl da yazıdan yola çıkarak bir yürüyüş düzenlendi. O zaman anladım geniş bir kitleye ulaşmanın önemini. Yayın yönetmeni Hasan Erbay'ın yıllarca kapısını aşındırdım. Sonra 90'lı yılların başında Polatlı televizyonu kuruldu. Orada haber sunmaya başladım.

        Yaş kaç demeye korkuyorum...

        18 yaşındaydım. Sonrasında işletme tahsili görmeme rağmen televizyon kanıma girmişti bir kere. Sonra Tgrt'de polis - adliye, gece muhabiri olarak işe başladım.

        Nasıl girdin işe?

        Geceleri hem haber kovalayacak hem de telsize bakacak birini arıyorlardı. Çok da az bir para veriyorlardı işin zorluğuna kıyasla. Pek tercih edilmemişti sanırım.

        Sürünecek adam arıyorlardı yani!

        Aynen. Ama çok zorlanmadım. Kısa zamanda çok iyi işler getirmeye başladım. Gündüze aldılar. Herkesle aynı yere bakıp farklı bir şey görebiliyordum. Daha da önemlisi bunu hemen haberleştirebiliyordum. Bunu yöneticiler de fark etti. Beni bu noktaya getiren de bu farklı görebilme özelliğim.

        Bu arada polis muhabirliği hayatı ve mesleği tanımak için çok güzel bir başlangıç...

        Hayatı da meslekle birlikte tanıdım ve muhabirliğin bana sunduğu geniş perspektif içerisinde hayatı çok iyi algıladım. Polis muhabirliğinden sonra CHP ve DSP muhabirliği yaptım. Bir gün Sakıp Sabancı'nın katıldığı TÜSİAD toplantısını izlemeye gittim. Ceketindeki yamayı fark ettim. "Türkiye'nin en zengin adamı ama yamalı ceket giyiyor" diye haber yaptım ve tüm dikkatleri üzerime çektim. Bu bana daha serbest çalışma şansı verdi.

        'YAPMADIĞIM HABER YÜZÜNDEN KOVULDUM'

        Sonra Reha Muhtar zamanları... Canlı yayında seni kovduğu doğru mu?

        Doğru.

        Anlatır mısın?

        17 yıl önceydi... Habercilikte zirveydi Show Haber. Ufuk Güldemir ve efsane kadroyla "Tamam burada habercilikte en tepe noktaya çıkarım" dedim ama olmadı. Reha Muhtar'ın gelmesiyle yönetim yapısında ciddi değişiklikler olmaya başladı.

        Ama emek verdiğin için bırakıp gidemedin...

        Hem öyle hem de nereye gideceğim, olabileceğim en iyi yerdeydim ve çalışılabilecek en iyi isimlerleyim. En marka muhabirler oradaydı. Ama ülkenin adım adım 28 Şubat'a gittiğinin ve o yıllardaki Show Haber'in de buna bir şekilde katkı sağladığının farkında değildim. Kocatepe'de Aczimendilerin yaptığı eylemi çekmeye gittim ve sonra oradan başka bir habere gönderildim. Yani ilk haberle çok alakam kalmadı. Ama bilirsin, haberi şef de müdür de yazsa izlemeye giden muhabirin imzası çıkar. Montaja inerken haber metnine baktım ve gözlerime inanamadım. Sedat Ağaoğlu seslendirmen, bu olayın en yakın tanığıdır, "Bu okunmaz ki" dedi.

        Ne yazıyordu?

        "Molla kılıklı kişiler önce aslan kesildiler sonra gözaltılar başlayınca süt dökmüş kediye döndüler" gibi cümleler vardı. İnanılmaz kışkırtıcıydı.

        Kimler vardı üst kademede?

        TV macerası yeni başlayan şef Soner Yalçın, Ankara Temsilcisi Hakan Aygün, Haber Dairesi Başkanı da Reha Muhtar'dı. Haber öyle yayınlandı, ismimle. Sonra Reha Muhtar canlı yayında "Bu haberi yapan Erhan Çelik'i işten atıyorum" dedi.

        Canlı yayında!

        Yayında evet. Yemek yiyerek izliyordum. Kaşık iki dakika kadar ağzımda kaldı. Yapmadığım bir haberden dolayı işime son verildi, o haberin öznesi olan insanlara hedef gösterildim. Kendimi savunmama izin verilmedi.

        Tehdit falan aldın mı?

        İşime son verildikten hemen sonra gazeteci arkadaşlarımı aradım ve anlattım. Bunu herkese anlattım bir Reha Muhtar'a anlatamadım.

        Ve Show TV ekranlarındasın...

        Reha, "Muhtar bile olamazsın" dedi ama! Defalarca aradım çıkmadı telefonlarıma. Ve ben ona suçsuzluğumu hâlâ anlatamadım.

        Peki kızgın mısın?

        Bu olay olduğunda çok gençtim, ona karşı çok olumlu şeyler düşünmüyordum ve uzun süre iş bulamadım. Gittiğim bütün kapılar yüzüme kapandı. Apar topar askere gittim. Döndükten sonra da iş bulamadım. Nedeni de bu olaydı.

        'MİDE AĞRILARINDAN İKİ BÜKLÜM OLDUM'

        Sonra?

        Kanal 7 Ankara temsilcisi Zahit Akman canlı yayında bu olayı anlatmamı istemişti. Nazik bir şekilde geri çevirmiştim. Askerden döndükten sonra Ankara'da karşılaştık. "Bizimle çalışmak ister misin" dedi. 2000 yılıydı. En son Show Haber'de çalışmıştım ve Kanal 7 benim için fazla marjinaldi. İdeolojik yayın yapan bir televizyon izlenimi vardı. Bana "Özgürsün, haber bülteni içinde 5 dakikan var neyle istiyorsan doldur, kimse sana karışmayacak" dedi. O akşam evde Kanal 7'yi açtım. Ahmet Kaya vardı. Linç kampanyası düzenlenmişti ona. Kendini aklamak için Ahmet Hakan'ın karşısına çıkmıştı. "Seni nasıl takdim edeyim, sağcı mı sol türkülerin üstadı mı" dedi Hakan. Kaya şöyle dedi: "La minör sağcı, fa solcu diyebilir misin, ben müzik adamıyım bırak sağ solu"... Kaya'nın bunları söyleyebildiği bir kanalda yayın yapmak fikri kötü gelmedi. Ertesi gün koşa koşa gittim.

        Hiç baskı olmadı mı?

        Bugüne kadar çalıştığım en rahat ortamdı. Kanalın yayın denetimi uzun yıllar Can Birindizi adlı bir Hıristiyan arkadaşımın kontrolündeydi. Eski Yeşilçam emekçisiydi. Sonra İstanbul'a geldim ve "Bu kadar olur" diye bir "reality show" sundum. Çok içime sinemeyen, bittiğinde mide ağrılarından iki büklüm olduğum ama para kazandığım bir programdı.

        Sonra İskele Sancak programını ve Ahmet Hakan'ın yerine ana haberi sunmaya başladım. Bir tatbikat haberinde 8. kattan aşağı atlıyorum. "Allah'ım ölmeden bana İskele Sancak'ı sunmamı nasip et" demiştim. Güzel çağırmışım sanırım, oldu.

        Neden sen? Mesela dış görünüşün yerli yerinde; onun etkisi var mı sence?

        Ahmet Hakan iyi bir markaydı ama gittikten sonra ilk 4 ay birinci çıktık. Birand "Ne yaptın oğlum reytinglerle mi oynadın" demişti. Bir rapor geldi elimize. "Erhan'ın ekran yüzü kanalın kemikleşmiş izleyicisi dışında bir kitleyi getirdi, yani muhafazakârın yanında yenilikçi kesim de bülteni izliyor" dendi. Bir tek bunu biliyorum. Bülteni muhabir gibi sunuyordum.

        Kaç yıl ana haber sundun orada?

        7 yıl. Artık geri gitmeye başladığımı hissettim. Yeniden sahaya dönmek için teklif sundum ama kabul görmedi. Giderken çok şaşkındılar, inanamadılar gitme gerekçeme. Habertürk'ün teklifi tam zamanında oldu. Mutfağa girdim yine. Sonra Ciner Grubu Show TV'yi kattı bünyesine...

        Show Haber muhabiri reytingi iyi bilir. 5 yıl çalıştım...

        Kesinlikle. Halkın kanalı olmuştur hep. Bir de ben Kanal 7'de olduğum dönem diğer kanalların bülten akışını ve hangi haberin ne zaman girdiği bilgisini masamda çalıştım hep. "İzleyici ne istiyor"un masterını yaptım. Buraya geldiğimizde Ali ağabeyin ekibinin neredeyse dörtte biriyle 15. gün altıncılıktan dördüncülüğe, birinci ay üçüncülüğe, şu anda birinciliğe yükseldik. Ekip aynı sadece haber dilini ve sırlamasını biraz değiştirdik. Haber izlerken yorulmadan film gibi seyredebilecekleri bir bülten hazırladık. Bu arada Show Haber'deyken "e"lerim ve "a"larım çok açıktı. Bundan acayip rahatsız oluyordum. Jülide Gülizar'dan ders aldım. O zaman ekiptekiler "Oğlum ne yapacaksın 'e'yi 'a'yı, Reha'nın yerine çıkıp bülten mi sunacaksın" demişlerdi. "Kardeşim, mutlaka bir katma değer olacaktır" demiştim. Jülide Gülizar'ın emeği büyük bende. Allah rahmet eylesin. Mehmet Alkaş'ın da aynı şekilde.

        'Arkamda kimse yok'

        Çok kasıntı bulanlar var seni...

        Çok haklılar, ben de izleyince bazen "Bu kim" diyorum. Senin ekranda gördüğün adam mı var karşında?

        Hayır, o yüzden sordum.

        İlk haberi sundum çıktım, kürek kemiklerim birleşmiş kasılmaktan. Ama zamanla azaldı. "Kasıntı" daha çok beni Kanal 7 ekranlarında görüp ideolojilerine ters bir kurum olduğu için taktıkları kulp oldu ama sorun yok. Hayatımda hiç kasıntı biri olmadım, çok sıradan bir hayat yaşadım. "Ahmet Hakan gibi mahalle değiştirdi" diyenler var, magazinel yakıştırmalar yapanlar var. Show TV logosunun altında sert siyaset değil hayata dair haberlerin bol olduğu bir bülten yapıyoruz. Her şey olacak içinde; yorumlar, saldırılar da olacak.

        "Arkasında bir güç var" diyenler de oldu. Var mı arkanda bir ağabey?

        Kastettiğin Başbakan'sa hayatımda 3 kez karşı karşıya geldim, o da röportaj için. Arkamda hükümet ya da bir ağabey olmadı.

        'Herkesi mutlu etmek yerine adil olmak...'

        Herkesi mutlu edecek kadar dikkatli olacak mısınız bültende? Mesela haber kanalları Gezi olaylarına beklendiği kadar yer vermemekle eleştirildi.

        Gezi'den canlı yayın da yaptık, hükümetin tepkisini de verdik. Dikkat ettiğimiz şu var. AKP yüzde 45 mi, bültende 4 buçuk dakika; CHP yüzde 27 mi, 3 dakika. Buna dikkat ediyoruz. Herkesi mutlu etmek yerine adil olmak çabamız. Başbakan çok faal olduğu için AKP olarak değil bu ülkenin başbakanı olarak bültende her zaman yer bulacaktır.

        'Yakın Avrupa'da ilk uçuş nereyeyse oraya'

        Gezmeyi seviyorsun. Nerelere gittin?

        Hafta içi çalıştığım için cuma akşam pasaport ve küçük çantamla yakın Avrupa'da ilk uçuş nereyeyse oraya gitme yöntemi geliştirdim.

        Süpermiş! Mesela nereler?

        İtalya, Hollanda, Belçika, Fas, Fransa'ya hep böyle gittim. Yalnız seyahat etmeyi çok severim. Çok da iştahlı adamım. Farklı mutfakları severim. Sırf yemek için gittiğim ülkeler oldu, Uzak Doğu'da mesela. Galatasaray'ın deplasman maçlarına gitmeyi severim. Tribün tanır beni.

        Bu röportaj burada bitmiştir.

        Eskiden Galatasaray'ın maçları olduğu günler sarı kırmızı kravat takardım. Anlayan anlardı.

        Onun dışında çok renkli bir adam değilim.

        Yemek yapar mısın?

        Çok iyi yemek yaparım.

        Mesela?

        Her şey. Bizde genetik galiba, babam annemden güzel yemek yapar. Büyükbabam da süper aşçıdır. Onlardan öğrendim. Tencere yemeklerini de fırın yemeklerini de...

        "Pilavı güzel yapan tamamdır" derler...

        Pilav dediğin ne ki... Zencefilli mi istersin domatesli mi?

        Emekliliğinde yemek programı yaparsın.

        Süper olur.

        Dünyanın en güzel kadını nerede?

        Polonyalı kadınlar çok farklı ve güzel gelir bana.

        Hiç duymamıştım bunu. Peki duygusal mısın?

        Evet, özellikle baba olduktan sonra bebeklerle ve çocuklarla ilgili haberleri daha hassas sunmaya, içselleştirmeye başladım. Üzüntümün ekrana yansıdığı anlar oldu.

        En katlanamadığın şey?

        Yalan ve bahane. Ne olursa olsun bir şey yapılır ya da yapılamaz. Bu ikisinden nefret ediyorum.

        'Başka kanala gitmesin diye kapıyı üstüne kilitledim'

        Unutamadığın bir muhabirlik anısı...

        Yazar kasa eylemcisi. Başbakan'a yazar kasa atmıştı adam. Herkes peşinde. Karakolda eşyaları teslim edilecekti. O kadar çok muhabir vardı ki peşinde takibi bıraktım. Sonra bir polis yaklaştı yanıma ve dedi ki "Karakola değil eve götürecekler". Adresi de verdi.

        Çok mu sevmiş polis seni?

        Sıkı Kanal 7 izleyicisiymiş...

        Sonra?

        Eve gittim. Karısı terk etmiş, anahtarı yok eve giremedi, parası da yok. Evime götürdüm. Duş aldı, yemek yedik. "Biraz uyuyayım" dedi. Uğur Dündar, Ali Kırca peşinde adamın. Neyse sonra uyandırdım. Röportaj yaptık. Montaja yetiştirmem gerekiyor kasedi. Adama güvenemedim, başka kanala gitmesin diye kapıyı üstüne kilitledim. Çok iyi bir atlatma haberdi. En keyifli şeydir muhabirlikte.

        'Dedemin manavında öğrendim haberciliği'

        Polatlı'da büyüdün...

        Dedemler zaten oradaydı. Ailemin işlerinden dolayı Eskişehir'de doğdum ama Polatlı'da büyüdüm.

        Küçük yerlerde olanaklar daha kısıtlıdır ama istediğin herkese ulaşabilirsin. İnsan ilişkileri kuvvetlidir. Artı oldu mu senin için Polatlı?

        Tabii ki; daha 18 yaşındayken "Haberlerdeki çocuk" diyorlardı. Bilardo arkadaşım kaymakamdı. Ama biraz çabuk büyüdüm sanırım. Gençlik dönemimi daha ağır, sindire sindire geçirmek isterdim.

        Dedenle aran nasıldı?

        Dedemi çok severdim. İlk işverenimdir kendisi. Manavı vardı ve ilk onun yanında çalışmaya başladım. Neyi nasıl satacağımı ilk orada öğrendim. İnsanlara bir şey satmanın yollarını sokakta öğrendim yani.

        O zaman bir şeyi kadına beğendirirsen tamamdır, kuralını da manavda öğrendin...

        Aynen... Kumanda da ondadır ya. Haber kanalları zaten haber anlamında besliyor insanları. Bizim bültende yaptığımız ve bizi birinciliğe taşıyan sır, hayatın içinde ne varsa onu haberlere taşımak ve ben sokakta bunun temellerini attım.

        Diğer Yazılar