Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Nazenin TOKUŞOĞLU / HT PAZAR

        Türk basketbolu yine o özlenen günlerine mi dönüyor? Benim gibi basketbolumuzun o bildiğimiz, özlediğimiz 12 Dev Adam zamanına geri dönmesini dört gözle bekleyenler geçen hafta gözlerindeki yaşları “sonunda” mutlulukla sildi. 1976-79 ağırlıklı jenerasyon, 2001 Avrupa Şampiyonası’nda 12 Dev Adam olarak ülkemize basketboldaki ilk madalyayı kazandırmıştı. Sonra 198687 jenerasyonu, gençlerde ilk kez Avrupa’da ikincilik elde etti. İbrahim Kutluay, Kerem Gönlüm, Mehmet Okur ve Hido’lara Semih Erden, Cenk Akyol, Ersan İlyasova gibi isimler eklendi. Veee 2010’da Dünya 2’ncisi olduk. Dün gibi hatırlıyorum Sinan Erdem’de bağırmaktan üç gün sesim kısılmıştı. Şimdi Cedi’lerin, Kartal’ların dönemi başladı. 1995 doğumlulardan oluşan Genç Milli Takımımız, 2013 Avrupa Şampiyonası’nda tarihteki ilk altın madalyasını kazandı. Ümit Milli Takımımız da tam bir yıl sonra Avrupa Şampiyonası’nda birinciliği göğüsleyerek tarihe geçti. Athena’nın efsane 12 Dev Adam şarkısı 2001’de yazıldı ama aynı ruhla söylemek için bir kıvılcım yeter. Özledik de hani. Türkiye’nin yeni 12 Dev Adam’ı hazır. Bağırmak, zıplamak, onlara destek vermek için siz hazır mısınız?

        İşte altın jenerasyonun en iyilerinden biri; Cedi Osman... Anadolu Efes’in Bosna Hersek’te keşfettiği Makedon asıllı Cedi, tarihi turnuvada en değerli oyuncu seçildi. Onunla konuşmak için hemen harekete geçtim. Hemen tatile çıkar diye de çok korktum. Hiç gerek yokmuş, çünkü Cedi’yi Bodrum sahillerinde değil A milli kampında yakaladım. Orada da mücadele edecek. Cedi’yi ağabeyleri, “MVP n’aber” diye çağırıyordu. Kerem Tunçeri ve “rol modelim” dediği Kerem Gönlüm sürekli yanındaydı. Sorularımı yanıtlayan Cedi koşarak İtalya uçağına yetişti. Benim yüzümden az daha Bormio’daki hazırlık kampını kaçıracaktı.

        Profesyonel bir basketbolcunun başına gelebilecek en güzel şey herhalde, hem şampiyon olup hem de turnuvanın en değerli oyuncusu seçilmek. Tebrikler...

        Çok teşekkürler. Gerçekten de öyle. Takımda birlik ve beraberlik çok üst düzeydeydi. Başarılarımızın tesadüf olmadığını son maçlarda kanıtladık.

        Cedi ne demek? Sormazsam öleceğim meraktan...

        Cedi “lider” demek, Arapça. Babaannem koymuş.

        Öngörülüymüş babaannen... Peki seni bu noktaya getiren detaylar neler?

        Aklıma ilk gelen şey tecrübe. Yani tecrübe derken, bu sene hem 1. Lig’deki hem de Euroleague’deki maçlarda yer aldığım dakikaların önemi büyük. Kiminde 5 dakika kiminde 20 dakika oynasam da her maçı tecrübe etme fırsatım oldu. Takımdaki ağabeylerimden çok şey öğrenmeye çalıştım. Sonra da en büyük sınav geldi; öğrendiklerimi kullanma zamanı... Ben de verilen şansı iyi değerlendirdim. Ama dediğim gibi ağabeylerim sayesinde aldım bu ödülü ve takıma hediye ediyorum.

        “Ağabeylerimden çok şeyler öğrendim” dedin. Tabii hepsinin yeri ayrı ama seni en etkisi altına alan kimdi? Mesela hırsı kimden öğrendin?

        Hepsini çok seviyorum ama hırsı Kerem Gönlüm’den öğrendim. Sürekli koşuyor, her topa atlıyor. 38 yaşında, benim tam iki katım ama sanki akranız. Ben böyle bir oyuncu görmedim hayatımda. Hayranım ona. Zoran Planinic’den de oyun okumayı öğrendim.

        “SAHİP OLDUKLARIMIN DEĞERİNİ DAHA İYİ ANLADIM”

        İstanbul’a gelişinin hikâyesi ne? Ailen de burada. Onlar zaten geliyordu, sen de peşlerine mi takıldın, yoksa tersi mi oldu, onlar mı senin için geldi?

        Ailem, ağabeyim Caner ve benim için işlerini güçlerini bırakıp geldi, sağ olsunlar. Beraber Anadolu Efes’e geldik. Ben hâlâ Anadolu Efes’teyim, ağabeyim Makedonya’ya döndü.

        Bosna Hersek macerası nasıl başladı?

        Ben 6 yaşındayken ailemle Bosna Hersek’e göç ettik. Basketbola KK Bosna takımında başladım. 2007’de Anadolu Efes’in altyapısına geldim.

        İki ülkede yaşadıklarını karşılaştırsan...

        Şartlar orada çok zordu. Türkiye’de altyapıdayken bile en az üç forman olur, Bosna’da evden getiriyorduk. Sahip olduğum her şeyin değerini daha iyi anladım, bu da çok önemli. Hani başarının detaylarını sormuştunuz ya... Sanırım maçlara da bu düşünceyle çıkıyorum.

        Gidip geliyor musun?

        Çok özlüyorum tabii. Babaannemler ve amcamlar Makedonya’da, onları görmeye gidiyorum fırsat buldukça ama Bosna Hersek’e 5 yıldır falan gitmedim, bir türlü fırsat olmadı.

        Savaşın etkileri sizlere yansıdı mı? Gerçi bittiği yıl sen yeni doğmuştun ama...

        Evet, küçücüktüm, başladığında yoktum bile. Savaştan çok sonra gitmişiz Bosna’ya. Ama bunlar geçmişte kaldı ve ben şahsen yaşamadım diye bugünkü izlerini görmemek söz konusu değil. Savaş kötü bir şey sonuçta. Bizimkisi de insanların hayatını uzun yıllar etkileyen bir savaştı. Tek söyleyebileceğim; o zamanları yaşamadığım için şanslıyım.

        Tüm aile basketbolcu

        Lakabın ‘Jedi Knight’mış... Neden? Aklıma ilk gelen doğru mu acaba?

        Muhtemelen doğru. Star Wars filminden dolayı bu lakabı taktılar. Oradaki şövalyelere “Jedi” deniyor, herkesin bildiği gibi. Filmi maalesef henüz izleyemedim ama inşallah en kısa sürede izleyeceğim. Kimisi “Jedi Knight” diyor, kimisi “Kedi” diyor. Kimisi dalga geçiyor “Baban çok mu Star Wars izledi” diye... Ama esas ismimin bunlarla bir alakası yok, Cedi ismini babaannem koymuş. Bu lakabın kötü bir yanı olmadığı için alınmıyorum.

        Annen de basketbolcuymuş. Nerede oynamış?

        Kulüp olarak bilmiyorum ama Sırbistan’da oynadı.

        Birlikte oynadınız mı?

        Sadece onunla değil, ağabeyimle ve babamla da... Babam da basketbol oynamış. Ben tabii onların etkisiyle başladım. Aslında bu kadar iyi yerlere gelmek gibi bir amacım yoktu. “Sadece biraz ter atayım, enerji sarf edeyim” diye gidiyordum antrenmanlara. Sonra gitgide gelişerek bir hedef haline geldi.

        Üçlüklerinin yüzdesi çocukluğundan beri konuşuluyor. Şut atarken nasıl odaklanıyorsun? Ya da maçlardan önce özel ne yaparsın?

        Şut atarken genelde sokmak için atarım.

        Vaaay...

        Hiçbir zaman öylesine atmam. Atmaktan da vazgeçmem. “Beş tane kaçırırsam altıncısını sokarım” diyerek atarım. Maçlardan önce mutlaka annemi, babamı ya da ağabeyimi ararım. Onların verdiği destek benim için ayrı bir motivasyon oluyor.

        ‘İstiklal Marşı’nı üç haftada öğrendim’

        Bu arada Türkçen süper...

        2007’den beri buradayım, olacak o kadar. Zaten biz de Makedon Türkçesi konuşuyoruz. Zor olmadı yani.

        Ama yine de şive ve birçok kelime farklı bildiğim kadarıyla. Senin şive aynen bizim gibi.

        Sürekli konuşunca oturdu demek ki... Çok fazla fark yok aslında, konuşulanı siz de anlarsınız. Siz anlamasanız da kullandığımız bazı kelimeler Türkçe, Makedonca değil. Ama o kelime sizin konuştuğunuz Türkçe’de yok. Makedonlar anlamıyor o kelimeyi. Makedon Türkçesi... “Türkçe’nin farklı modeli” diyelim.

        Bir kesim hâlâ ‘Acaba Türkçe biliyor mu’ derken İstiklal Marşı’nı en içten okuyan oyunculardan biri olarak çıktın maça... Bunun bir hikâyesi var mı?

        Türkiye’ye geldiğimde bilmiyordum ama öğrenmem uzun sürmedi. Birkaç kez okula gittiğimde duymuştum. Sabahları okul başlarken, bir de cuma günleri okul biterken okunuyordu. Sanırım bir ayda, hatta belki üç haftada öğrendim İstiklal Marşı’nı. Çok zor olmadı yani; içimden geldiği için de içten okudum.

        Tam anlamıyla Türk hissediyor musun kendini? Arada kalmışlık hissi yaşıyor musun?

        Ben Makedonya’da, Ohrid şehrinde doğdum ve orada sadece 4 yıl yaşadım, 1999’da Bosna Hersek’e gittim, oradan da Türkiye’ye geldim. Zaten baba tarafım olduğu gibi Türk. Bir tek anne tarafı Boşnak. O yüzden arada kalmışlık gibi bir durum yaşamadım. Makedonya’da da Türk’tüm zaten.

        Diğer Yazılar