Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        DIŞ yüzeyi, 20 adet beşgen şekilli deri parçalarının bir araya getirilerek özenle dikilmesiyle oluşturulmuş... Çevresi 70 cm, ağırlığı 420 gram. İçine pompalanan havanın miktarı çok önemli: Araştırmacılar “Deniz seviyesinde 0.6-1.1 atmosfer basıncı gerekli” demişler. Hazırlanması uzmanlık işi olan bu yuvarlağın peşinden özel yetiştirilmiş 22 kişi koşar. Bir şut... Yerden havalanan yuvarlak meşin uçar, uçar ve karşı tarafın 7.32 metre genişliğinde, 2.44 metre yüksekliğindeki direkleri arasından ağlara takılır... Milyonlarca insan havaya fırlar: “Gooooool!” Aralarındaysan atmosfere uyar sen de farkında olmadan zıplamaya başlarsın sevinçle... Hemen yanı başındaki tanımadığın kişiye bile sarılasın gelir coşkuyla... Şarkılar, türküler, kornalar... Oynayan oyuncularla birlikte, senkronize atan yürekler... Ellerde tutulan takımın bayraklarıyla 90 dakika hop oturup hop kalkılır. Sonuçların ardından günlerce yazılır, konuşulur, tartışılır, ağır çekimler defalarca tekrarlanır; bir ton “Tüh”ler, “Vah”lar, “Yuh”- lar duyulur ateşli taraftarlardan... Her oyunun bir kahramanı vardır. Onun gibi her çektiği şutta kaleyi tutturmak, 10 kişiye birden çalım atmak, rüzgâr gibi koşmak her yiğidin harcı değildir.

        Güzel şeydir futbol. Heyecandan vücutta salgılanan endorfin, serotonin ve dopaminle birlikte tembelleşen metabolizma, kalp atışları, kan dolaşımı harekete geçer, motivasyon gücü artar.

        Tahminlere göre ta Sümerlerden beri devam edegelen bir tutkudur bu.

        Basketbol da böyledir, voleybol da, golf de.. Hep benzer temelin üzerine kurulmuştur kurallar. Bir top, bir hedef, bir yarış, bir alkış... Topun bir yerlere zamanında ulaşarak “cuk oturması”- dır asıl olay. Bir ömür, sıkı bir çalışma, yetenek, hak edilen takdir ve şaşaalı kutlamalar, kazanılan büyük paralar...

        Bilmiyorum, (azıcık karışık da olsa) bir bilim insanı olarak doğru tanımlayabildim mi olayı?

        Geçen haftadan beri bu konuyu düşünüyorum. Aklıma takıldı zira. Bilime adadık hayatımızı. Bilimde başarılı olunca biz niye “Goool” diye bağırmıyoruz? Yollara çıkıp kornalara basmıyor, “Oleeey oley oley oleeeeey” diye şarkı söylemiyoruz?

        Bilimde belki ortada bir “top” yok ama hayallerimize ulaşarak hayatın zorluklarına attığımız “goller” var. Mesela geçen hafta Avrupa Uzay Ajansı’nın (ESA) “Philae” adlı modülü “Churyumov- Gerasimenko” adlı “kuyrukluyıldızın yüzeyine” iniş yaptı. Hani şu birçok ülkenin bayrağında olan, ilkokula gitmeden önce 5 köşesiyle çizmeyi öğrendiğimiz, takılarda şekline bayıldığımız, bakıp bakıp şiirler yazdığımız, o ulaşılması imkânsız olan ve karanlık gecelerde pırıl pırıl parlayarak “her karanlıkta bir ışık bulunabileceğini” bize hatırlatan yıldızlar var ya... Düşünsenize geçen hafta onlardan birine (sembolik de olsa) bir kuyukluyıldıza dokunabildi insanoğlu.

        Bundan tam 10 yıl önce Philae adlı modülü, Rosetta adlı bir uzay aracının kucağına oturttular ve uzaya fırlattılar. Rosetta’ya “Vakti gelince biz sana sinyal göndereceğiz. O zaman Philae’yi kucağından indir” emri verdiler. Misyon yerine getirildi. Serbest kalan Philae serbest düşüşle kuyrukluyıldıza indi ve hatta bilgiler gönderdi insanoğluna.

        Bu nasıl süper bir programlamadır hiç düşündünüz mü? Elma ile peyniri mukayese etmek gibi gelebilir size ama düşünmeden yapamıyorum: 100 metre arasında ileri geri koşup bir topu 7 metrelik bir kaleye sokabilmek “gol” olarak kabul ediliyor ve bizleri sevince boğuyor da, Dünya’dan 510 milyon kilometre uzaktaki bir kuyrukluyıldıza (hem de 10 yıllık bir yolculuğun ardından) bir modülü denk getirerek indirebilmek niçin bir çeşit “gol” olarak kabul edilmiyor? Facebook ve Twitter gibi sosyal medya, futbol maçlarında mesajlardan, yorumlardan “yıkılırken” bu misyonda atılan “gol”e ilgi neden son derece sönük kalıyor? Bu sorunun ardından aslında söylenecek ve bu misyon hakkında yazılacak çok şey var inanın... Yerim ve sürem kısıtlı. Bu yüzden (şimdilik) yapabileceğim tek şeyi gerçekleştiriyorum: (Philae enerjisi tükendiğinden tahminlerden çok önce misyonunu tamamladıysa da) Kalbini ve beynini bilime ve insanlığa adamış olan sadece 35-40 kişilik bir ekip çabasıyla elde edilen bu başarıyı gönülden alkışlıyor, hoplaya zıplaya bağırıyorum: Goooool!

        Umarım sizler de bana katılırsınız. Güzel heyecanlar bunlar!

        Bilim adamının gömleği!

        ROSETTA misyonunun bilim adamlarından İngiliz vatanaşı Dr. Matt Taylor, önce vücudundaki dövmelerle daha sonra da giydiği gömleğiyle gündeme geldi. Twitter’da “O kolların hali ne öyle, 1 santimetrekare olsun dövmesiz yer kalmamış” mesajlarına yanıt olarak Dr. Taylor’un “Bilim insanlarının cildinden değil de elde ettiği başarılardan bahsetseniz daha doğru olmaz mı? Hem haberiniz olsun sırtıma da Rosetta’nın dövmesini yaptırdım” demesi tartışılırken gündeme başka bir eleştiri daha (bu sefer kadınlardan) geldi: Dr. Taylor’un yarı çıplak kadın resimleri bulunan gömleğiyle basına demeçler vermesi... Twitter’daki “Sen bir bilim insanısın, akıllı ve hassas olman gerekir. Tüm dünya medyasının önüne o gömlekle çıkman kadınlara hakerettir” sözleri, Taylor’un bir süre sessiz kalmasına sebep oldu. Geçen hafta BBC’de sorulan soruları yanıtlayan Dr.Taylor giydiği gömlek için “Gömleğimin üzerindeki kadın bilimle uğraşan bir çizgi film kahramanıdır, gerçek kadın resmi değil. Ama birçok kadından gelen uyarılardan anladım ki yanlış bir seçim yapmışım. Bu yüzden rahatsız ettiğim herkesten özür diliyorum” dedi.

        Soba veya klima yerine bilezik

        UZAYA insan gönderme planları devam ederken “çözüm getirilmesi gerekenler” listesinde öncelik sıralaması yapıldı. “Vücut ısısını sabit tutabilmek” bu sıralamada ilk 10 problem içerisine girdi. Getirilen önerilerden biri, öyle görünüyor ki uzay misyonlarından önce günlük hayatımızda kullanıma sunulabilecek. Embr Laboratuvarları’nda keşfedilen pille çalışan bir bilezik, soğuk havalarda vücudu ısıtırken, sıcak havalarda serinletebiliyor. “Wristify” olarak adlandırılan bu bilezik, şimdiye kadar deneme yapılan herkeste çok başarılı olmuş. Bileziğin bulucularından Dr. Matt Smith, bu buluşun ileride kol saatlerinde uygulanmasıyla büyük enerji tasarrufu yapılabileceğini iddia ediyor.

        Diğer Yazılar