Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        İNGİLİZCE’yi öğrenir öğrenmez dış basında Türkiye ile ilgili haberleri takip etmek, konuyla ilgili yorumları okumak bir hobiye dönüştü bende. Ülkede olanların dış basına nasıl yansıdığını keşfetmek gerçekten büyük zevk ve göz açıcı bir tecrübe. Bana kalırsa aynı zamanda bir vatandaşlık görevi. Ülkenin haysiyet ve onurunun koruyucusu ve savunucusu olabilmek için karşındaki farklı ülke insanlarının yaklaşımını öğrenmen, doğru düzgün bir iletişim kurabilmen şart. “Başkalarının fikirleri ve görüşleri beni ilgilendirmez” cümlesi bir “güç ve kendi kendine yetme” göstergesi değil, tipik bir “hastalık derecesinde yüksek ego” belirtisidir. Aynen bilimde olduğu gibi. Paylaşmadan, yorum almadan, bakış açısını genişletmeden ve çoğunluk tarafından tasvip edilmeden yaptığının adı “bilim” bile olmuyor. Diğerlerini umursamazsan uluslararası bilim dünyasında kum havuzunda kovasına kum doldurup, boşaltıp kendi kendine sevinen bir çocuktan farkın yok. Hangi konuda olursa olsun modern dünyada ön sıralarda yer edinmek istiyorsan trilyonların kabul ettiği, bilimde, teknolojide ve sanatta birçok terminolojinin temel aldığı ortak dili (İngilizce’yi) ve mümkünse ek birkaç dili daha öğrenmek için çaba göstermen şart. “Onlar bizim dilimizi öğrensin” diyebilmen için bilim, teknoloji ve sanatta lider pozisyona geçerek toplumları peşine takabilmen gerekiyor önce.

        Türkiye’de Osmanlıca dili eğitimi üzerine süregelen tartışmaları takip ediyorum bir süredir. İkiye bölünen görüşleri okurken aklıma bir fıkra geldi: Bir baba, bir oğul kol kola yürüyorlar. Her ikisi de polis. Baba oğluna öğüt vermekte... “Bak oğlum baba mesleğini seçmen, mümkün olduğunca izimden yürümeye çalışman çok hoşuma gidiyor. Ama tek bir konuda benim yaptığım yanlışı tekrarlamamanı istiyorum: Tembellik etme, en azından bir yabancı dil öğren. Çok işine yarar inan bana.” Tam o sırada yanlarından geçen turist, polis kıyafetli baba oğulu görünce bir şey sormak için durur. Önce İngilizce bilip bilmediklerini sorar. Baba oğul bildikleri tek kelimeyle yanıtlarlar: No! Turist bu sefer Fransızca konuşup konuşmadıklarını sorar. Yanıt değişmez: No! Zavallı turist bildiği bütün dilleri saymaya başlar. Almanca? No! İtalyanca? No! İspanyolca? No! Turist pes eder, hayal kırıklığıyla bir başkasından yardım aramak için yoluna devam eder. Turistin arkasından bakakalan oğul babasına döner, “Baba yav! Bana yabancı dil öğren işe yarar diyorsun. Adam en azından 5 dil biliyor ama gördüğün gibi hiçbir işine yaramadı” der.

        İşte böyle bir şey başka dil(- ler) bilmek. Karşındakiyle iletişim kuramadıktan sonra hiçbir işe yaramaz maalesef. Osmanlı İmparatorluğu’nun “kendini dünyaya kabul ettirme” gücü, kullandığı dilden değil (o zamana uygun) uyguladığı stratejiden kaynaklanıyordu. İçinde bulunduğumuz yüzyılda ise güçlü olmak için uygulanacak tek bir strateji var: Bilim ve teknolojide öncülük. Osmanlıca öğrenmek elbette işe yarar. Yeter ki ana amacı bilgiye ulaşmak olsun ve de bunu yapan birey önce kendi milletiyle sonra dünya milletleriyle doğru düzgün iletişim kurabilme sorununu çözmüş olsun...

        Erkekler için en kolay kilo verme yolu

        ARKANSAS Üniversitesi bilim insanları geçen hafta Appetite adlı dergide ilginç bir makale yayımladılar. Yapılan araştırmaya 112 gönüllü katılmış. Gönüllüler 3 farklı odaya oturtulmuşlar. Odalardan birincisi beyaz, ikincisi sarı, üçüncüsü mavi ışıkla aydınlatılmış. Bütün katılımcılara lezzetli ve aynı büyüklükte hamburger ikram edilmiş. Beyaz ve sarı ışıklı odalarda oturanlar büyük bir keyifle hamburgerlerini bitirirken mavi ışıklı odadaki erkekler iştahlarını kaybederek hamburgerlerini bitirememişler. Kadınlar ise ışıktan hiç etkilenmemişler. Mavi ışığın erkeklerin iştahını keserken kadınlarda neden etkili olmadığını araştırmacılar şöyle açıklamışlar: Erkekler yemeklerde görsellikten kadınlar ise kokudan etkilenir. Mavi bir hamburger ısırmak erkeklerde son derece rahatsızlık verici. Bu yüzden kilo vermek isteyen erkeklerin yemek odalarında mavi ışık kullanmalarını tavsiye ediyoruz. Kadınların iştahını kaçıracak bir ışık rengi ise henüz bulunamamış.

        Dört önemli isimden aynı gün aynı mesaj

        STEPHEN Hawking: İnsanoğlu artık bütün riskleri göze alarak uzaya gitme çalışmalarına derhal başlamalıdır. Habire robot göndermenin bir anlamı yok. İnsan soyunu robotlar sürdürecek değil. Çok kısa bir süre sonra küresel ısınma, nükleer savaş, laboratuvarlarda üretilen garip enfeksiyöz mikropların doğaya yayılmasıyla dünya yaşanır bir yer olmaktan çıkacaktır.

        Tim Peake (İngiliz astronot): Artık bu gezegenden kaçma zamanı gelmiştir. Bu gezegen insanoğlunu yüzlerce, binlerce yıl daha ağırlar diye düşünenler bazı gerçeklerin farkında olmayan kişilerdir. Yapabileceklerimiz sınırlı elbette, ama o sınırları zorlamanın zamanı gelmiş de geçmektedir.

        James Van Allen (Amerikalı uzay bilimci): Radyasyon çok yakında tüm dünya canlılarını tehdit etmeye başlayacağından derhal başka gezegenlere göç planlamak gerekmektedir. Şunu unutmayalım ki insanoğlu gereken teknolojiyi oluşturduğu anda tüm insanları yaşanabilir dünya dışı mekânlara taşımak söz konusu olmayacaktır. Bu yüzden kaçış planlarının yanı sıra dünyada kalacak insanların hayatlarını kurtarabilecek yeraltı mekânları da oluşturulmalıdır.

        Gerald Degroot (Tarih uzmanı): Dünyanın artık yaşanır bir yer olmaktan çıkmasına ramak kaldığını dünyadaki olaylara bakarak tahmin etmeye gerek yok. Bilimsel araştırmaların neye konsantre olduğuna dikkatlerinizi çekerim. Dünyayı güzelleştirecek binlerce proje desteklenmezken uzay bilimlerine yatırılan paralar bu gezegenden kaçış için yollar aramada kullanılmaktadır.

        Ne kolay! Erken yat mutlu ol!

        GEÇEN hafta Cognitive Therapy and Research adlı bilimsel dergide yayımlanan bir araştırma, insanların kendilerini mutsuz eden birçok konuyu akşam saat 10’dan sonra daha çok düşündüğünü, karamsarlığa kapıldığını ve hatta sevdikleriyle de çok ciddi tartışmalara giriştiğini iddia ediyor. Araştırma yöneticisi Jacob Nota’ya göre akşam saat 10 sıralarında yatağa gitmekle insanlar hayatlarındaki birçok psikolojik sıkıntıyı elimine edebilirler. Psikolojik sıkıntıların elimine edilmesinin bir numaralı getirisi ise stres sebepli başlayan fiziksel şikâyetlerin yok olması.

        Diğer Yazılar