Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        İYİ dilekler, edilen tövbeler ve verilen sözlerle yeni bir yıla daha adım attık. Nedense o bir rakamlık değişiklikte bir keramet var gibi gelir insana. Ama her seferinde, daha ertesi gün ele alınan bir gazeteyle, gelen bir telefonla, işe atılan ilk adımla anlaşılır ki aslında her şey aynı tas aynı hamam... Oysa ne yeni bir yıla ne yeni bir yaşa ne de yeni bir ortama gerek var bazı mucizeleri hissetmek ve yaşamak için. “Görünmez at gözlüklerimiz”i çıkarabilsek, çevremize gerçek anlamda bakabilsek ve biraz da olsa bilim okuyarak bazı detayların farkına varabilsek mutlu olmak için zaman kavramının değil bulunduğumuz andaki hayata bakış açımızın değişmesinin gerekli olduğunu anlayacağız. Bu yüzden 2015’teki ilk yazımı her an çevremizde cereyan eden, ama fark edilmeyen bazı bilimsel detaylara ayırdım. “Bilimsel gerçekler, bireysel sorunlarıma çözüm değil” diye düşünenler için Ernest Hemingway’in bir sözünü hatırlatmak isterim: “Herkesin yaşamı aynı şekilde başlar ve aynı şekilde biter. Sadece çevresine baktığında doğayı ve detayları görebilenlerin yaşadığı süre gerçekten kayda değer. Detay gören sevgiyi öğrenir. Sevgiyi öğrenenin sorunları tükenir.”

        Hayatın inceliklerinin farkına varamadan, öylesine yaşayıp gidiyoruz gerçekten. İşte size verilebilecek birkaç örnek:

        Sabah kalktığımızda aynaya bakıyoruz. 40 trilyona yakın hücreden oluşan bedenimizde hücre sayımızın bir 10 katı kadar da mikrop taşıdığımızın farkında bile değiliz. Yani sinirlendiğimizde birisine “Mikrop” dediğimiz zaman (neredeyse) ciddi bir bilimsel gerçeği dile getiriyoruz aslında. Bu faydalı mikropların yok olması halinde bizim de hayatımızın sonlanacağı aklımızın köşesinden bir kez olsun geçiyor mu?

        Her gün pencereden dışarıya baktığımızda ne görüyoruz? Ağaçlar, kuşlar, arabalar... Dün gece uyurken uzaydan yaklaşık 100 ton minik göktaşı ve yıldız tozunun gördüğümüz her şeyin (tüm dünyamızın) üzerine yağdığını biliyor muyuz? Dün gece bahçemizde bulunmayan ama sabah peyda olan o renksiz, uyduruk “uzaylı” minik taş parçası sahip olduğumuz ve olacağımız mücevherlerden çok daha değerli. Farkında mıyız? Peki, ağaçlarda öten serçeler hakkında ne biliyoruz? Tekeşli ve iyi birer yüzücü olduklarını, normalde 10-15 yıl yaşayacakken sayemizde gelişen hava kirliliğinden dolayı ömürlerinin 5-6 yıl ile kısıtlandığını daha önce neden duymadık?

        Denize bakarken masmavi güzelliğinin yanı sıra; a) derinliklerinde dünyadaki her kişi başına 5’er kilogram som altın düşecek zenginlikte kaynak bulunduğunu, b) içinde barındırdığı her canlının olağanüstü özelliklerini, örneğin yunusların birbirlerini isimleriyle çağırdıklarını, c) balıkçıların yerden yere vurarak öldürmeye çalıştığı zavallı ahtapotların çok zor ölmesinin nedeninin 3 kalpli olmalarından kaynaklandığını ve bir köpek kadar akıllı olduklarını, d) korku filmlerine konu ettiğimiz “canavar” köpekbalıklarının aslında yılda 10 insan öldürdüğünü ama insanların yılda 100 milyon köpekbalığı katlettiğini, e) insanlar avlamasa, akciğerli bir balığın 5-6 yıl değil de 60-70 yıl yaşayabileceğini aklımıza getiriyor muyuz?

        Yürürken başımızın üzerinden uçup giden kelebeğin çiçeklerden ayaklarıyla tat aldığının, parfüm kokumuza aldanıp yaklaşan balarısının saniyede 200 kez kanat çırptığının, her gördüğümüzde rahatsızlık duyduğumuz örümceğin tek bir ağının aynı kalınlıktaki bir çelik telden daha güçlü olduğunun, bu örümcek ağlarından oluşturulacak 5 santim kalınlığındaki ipin bir Boeing 747’yi durdurabilecek güçte olduğunun farkına varmak, daha birçok canlının inanılmaz özelliklerini keşfetmek ve onlara karşı saygı duymak için neyi bekliyoruz?

        Bakmak ile görmek arasındaki fark büyük. Görmek, piyano çalmak gibi üzerinde sürekli çalışılarak geliştirilebilecek bir yetenek. İlk farkındalığa doğada olan bitenlerden başlamak, okumak, sormak, anlamak kendimizle ilgili içsel soruların ve sorunların yanıtlanması için en güzel alıştırma.

        İnsanın her şeyden önce kendisine doğru soruları sormaya başlaması, ayrıntıları görerek yanıt bulması... İşte o noktada yeni bir yıl, yeni bir yaş, yeni bir hayat başlıyor... Kutlu olsun!

        ‘Olmasaydı olmazdık’ dedirten 10 bilimsel buluş

        ÇEŞİTLİ formlarda milyonlarca yıldır yaşayan insanoğlunun tüm dünyada üremesi, nüfusunu 7 milyara çıkarması bilim insanlarına göre 10 ana bilimsel buluş sayesinde gerçekleşmiştir. Bunlar sırasıyla;

        1. Tekerlek (buna bağlı gelişen arabalar, saatler, fabrikalar, teypler ve her türlü çarklı makineler)

        2. Kesici aletler (sağlıklı yemek ve kendisini korumak için gereken her türlü buluşa önayak olması açısından)

        3. Giyecek

        4. Sığınak (ev ve depo olarak kullanılması açısından)

        5. Tuvalet (British Medical Journal adlı derginin yaptığı bir araştırmada son 150 yılın en büyük buluşları sıralanırken tuvalet, yani idrar ve dışkının hastalık oluşturmayacak bir formda atılması, anestezi, açık kalp ameliyatı ve antibiyotik gibi buluşların üstünde sıralandı.)

        6. Su arıtma (Salgın hastalıklardan korunmada aşılardan daha önemli kabul edilmektedir.)

        7. Ateş (ısınmanın yanı sıra pişirme, sterilize etme ve başka hayvanlardan korunmada en etkin buluş)

        8. Çiftçilik (İnsanların tohumları biriktirerek ekmesi, açlığı yok etmek için en büyük buluştur.)

        9. Antibiyotikler

        10. Yemek saklama yöntemleri (kurutma, konserve yapma, soğutma, dondurma, mayalama, pastörizasyon)

        Diğer Yazılar