Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        GEÇEN hafta sonu sizlere “Mars’a neden gitme(me)liyiz?” başlıklı bir yazı yazmak üzere bilgisayarımın başına oturdum. Çünkü Youtube’dan ve Facebook’tan, NASA bilim adamı olan Dr. Robert Zubrin’in Mars’a insan gönderme gereğinin altını çizdiği ateşli konuşmayı dinledim. Konuşmanın ardından filmin altındaki yorumlar kısmında halkın “gaza gelerek” neler yazdıklarını gördüm. “Hayatımda duyduğum en anlamlı konuşma” diyenler bile vardı aralarında. Hani serbest bırakılsa bavulunu kapan “Beni de Mars’a yollayın” diyerek NASA’ya koşacak.

        Uzay bilimlerini seviyorsan, takip ediyorsan, bu işin piri bir bilim adamı, dünyanın bir numaralı uzay araştırma merkezinden insanlığın tek kurtuluşu olarak böylesi bir konuşma yapıyorsa heyecanlanmamak mümkün değil elbette. Peki buna ben ne diye tepki gösteriyorum?

        “Çünkü...” dedikten sonra anlatacağım çok şey var. Ama bu hafta değil... “Bu nasıl köşe yazısıdır böyle? Ortaya bir konu atıp girişini de yapıp ardından ‘Sonra anlatacağım’ denir mi?” diyorsunuz belki ama Mars’a insanlı misyonla ilgili söylenilenlerin ardındaki gerçekler son zamanlardaki haberlerde korkulu rüya olarak sıklıkla konuşulan insanlık sorununun ardındaki gerçeklerden bire bir etkileniyorsa, hakkında yazma önceliğini bana göre çok daha önemli olana vermem gerekiyor. Üstelik ardından “insanlı Mars misyonu” konusuna olan tepkimin gerekçesi de daha iyi anlaşılacaktır.

        O, her Allah’ın günü korkulu rüya olarak gündemi dolduran konuyu tahmin etmişsinizdir sanırım: Savaş. Öyle açlıkla, cehaletle, hastalıklarla yapılan pozitif savaşlardan değil, milletlerarası, ırklar arası, topla tüfekle yapılan savaşlardan bahsediyorum burada. Olaylara şöyle birkaç adım uzaktan bakmak için ufak bir hayal kuralım isterseniz. Dünyada süregelen bu tür savaşların tümünü birden durdurabilecek kırmızı bir düğme olduğunu farz edelim. Şimdi o kırmızı düğmeye var gücümüzle basarak akan kanlara bir son verelim. Ne büyük bir rahatlama... Lakin öyle görünüyor ki rahatlama süresinden maksimum 5-6 ay zevk alma şansımız var. Zira birilerinin önünde öyle hayali mayali değil gerçek savaşları aktive eden “yeşil düğme” var.

        Tüm dünyada savaş sanayii için harcanan yıllık gider 2 trilyon doların üzerinde. Amerikalı Amiral Smedley D. Butler, emekliliği sonrası yaptığı konuşmasında özetle şunları söylemişti: “Savaş raket gibi kullanılır. Gelir artış hızı yavaşlayan bazı işadamları, o raketle ekonomiye hız verir. Savaştaki insan kaybıyla orantılı olaraksa zenginlikleri artar. Dünyanın en büyük gelirlerini kazananlardan sadece birkaç tanesi savaş sanayii dışında iş yapmaktadır.” Amerika’nın eski başkanlarından Dwight D. Eisenhower ise 1. Dünya Savaşı’nın Amerika’da en azından 21 bin milyoner veya milyarder yarattığını belirterek bu kanla zengin olanlara yönelik şöyle söylemiştir: “Ellerine bir tek tüfek almamış, bir tek hendek kazmamış, hiçbir yakını savaşta ölmemiş insanların, Amiral Butler’ın dediği gibi savaşı raket olarak kullandıklarını anladığım an dönüp insanlığın yaşadığı savaşlara yeniden baktım ve yaratılan sahte problemlere inanan hepimiz için çok üzüldüm.” 2014 yılında ekonomi uzmanları Eisenhower’in bu görüşünün son derece saçma olduğunu savundular. Savaşların para değil “ekonomik felç” yarattığını dile getirdiler. Fakat konuşurken sadece normal halkı göz önünde bulundurdukları, belli işadamlarının genişleyen sermayelerini göz ardı ettikleri gözden kaçmadı.

        Günümüzde savaş sanayii hâlâ katlanarak büyüyor, büyüdükçe ülkeler arası ve ülkeler içi gerilimler tırmanıyor. Stockholm Uluslararası Barış Araştırma Enstitüsü’nün (SIPRI) verdiği bilgileri inceleyince benim gibi siyasetten uzak bir insanın şoke olmaması imkânsız. Sadece savaş sanayiinden para kazanan 10 büyük firmanın (United Technologies, L-3 Communications, Finmeccanica, EADS, Northrop Grumman, Raytheon, General Dynamics, BAE Systems, Boeing, Lockheed Martin) bulunduğu ülkeler, yıllık gelirleri ve yöneticilerine bir göz atıldığında raketleriyle hangi ülkelerin enselerine “patlattıkları” ve ardındaki planlar derhal anlaşılıyor. O hayali savaşları durduran kırmızı düğmeye bastıktan sonra raketlerini işlevsiz kılacak akıllılıkta olunsa ve kan akıtma uzmanlığı için ayrılan bütçe bilime yatırılsa en azından; 1- Sağlık araştırmaları sayesinde birçok hastalığa tedavi bulunabilecek, 2- Geliştirilen teknolojiyle hayat kalitesi artırılacak, 3- Global iklim değişikliklerine çözümler aranacak, 4- Uzay bilimleri hayal dünyasından kurtulup gerçekler üzerine konuşmaya başlayacak.

        Bu noktada “Yazdıklarınıza katılmıyorum. Savaşlar durursa nüfus patlaması sonucunda insanoğlu en kısa zamanda yok olur” demezsiniz umarım. Çünkü savaşların arkasındaki kirli gölgeler bizleri buna da inandırmaya çalışıyorlar. Barış gelse bu dünya herkese yeter. Yetmez ise insanoğlu geliştirdiği teknolojisiyle başka gezegenlere göç eder.

        Mars’a insanlı misyon şu an imkânsız. Sebepleri haftaya...

        ŞEMPANZELER GİBİYİZ

        BAZI kaynaklara göre dünyada yaklaşık 5 bin 500 değişik türde memeli var. İnsanlar da bu gruba dahil. Nature Dergisi’nde Dr. David Morgan liderliğinde yayımlanan bir araştırmaya göre, bu kalabalık memeliler grubu içerisinde planlar ve stratejiler oluşturarak kendi türüne (korkutmak değil) öldürmek amacıyla saldıran sadece 2 tür var: İnsanlar ve şempanzeler.

        Memeliler içerisinde “en akıllı” sıralaması yapılırken “kendi türüne saldırı kapasitesi” kriter olarak seçilmiş olmalı!

        Diğer Yazılar