Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        PARKTA dolaşırken annesinin elinden tutmuş minik kot şortu, mavi tişörtü, yürüdükçe yaylanan ipeksi saçlarıyla koşuşturan, 3-4 yaşındaki oğlan çocuğuna gözüm takıldı. Annesi hızlı hızlı yürüyor o da kısacık bacaklarıyla elinden geldiğince koşarak ayak uydurmaya çalışıyor. Yanaklar kızarmış, kan ter içinde kalmış yavrucak minik parmağıyla bir ağaç gölgesinde uyuklayan sokak köpeğini annesine gösteriyor: "Anne bak hav hav!" Anneden gelen ilk yanıt: "Çabuk yürü, yoksa gelip seni ısıracak!"

        Kadın yürüme süratini biraz daha hızlandırıp oğlunu yanında sürüklerken ilgimi başka bir şey daha çekiyor: Çocuk belki daha kaşığını doğru dürüst tutup yemeğini kendi yiyecek yaşta değil ama boynundan bir sapan sallanıyor. Yani ailesi şimdiden çocuklarını "erkek gibi" yetiştiriyor. Erkek dediğin avcı, acımasız, gücünü fiziksel olarak gösterebilen, sert mizaçta olmalı. Öyle itin köpeğin başını okşayan, şefkatli, duygusal, kısacası yumuşak huylu yetiştirilen erkekten ne fayda beklenebilir ki?

        Kız çocuk yetiştiriyorsan da başka şeylere dikkat etmek gerek. Daha bebekken mamasını yedirir ya da uyuturken köpekle, böcekle tehdit etmekte fayda var: "Bak hav hav seni ham yapacak!", "Hii çabuk kapat gözlerini böcek geliyor!" Kadın dediğin börtü böcek, kedi, köpek, vs. görünce tüm dişiliğini takınarak "Ayyy" diye korkmalı. Bir de yanındaki erkeğin arkasına saklanırsa daha da seksi olur. Kuşları da çok sevmese iyi olur. Kadın dediğin temiz olmalı. Kazara hayvanları sever de ileride penceresinin önüne ekmek, su falan koyarsa ortalığı "kaka" götürür! Sonra el âlem ona "Pis kadın" der.

        Bütün bu gerçeklere rağmen çevrede "hayvan hakları" diye konuşan bazı insanlar var ya o kişileri anlamak mümkün değil. Bunların hiç işi gücü yok galiba. Dünyada savaşlar oluyor, aslan gibi delikanlılar ölüyor, açlık son sürat devam ediyor bir derdimiz hayvanlar mı kaldı? Güya bütün terörün arkasında da hayvan ve doğa sevgisizliğini takip eden insan sevgisizliği ve merhametsizlik yatıyormuş. Hem dünyayı benim evladımın kedi, köpek, kuş sevgisi mi kurtaracak? Ya çocuklarımız hayvanları seveyim derken kuduz ya da kuş gribi olursa?

        Bu sözlerle duygularınıza tercüman oldumsa, sizlere "iyi haberlerim" var: Hiç merak etmeyin! Sizin gibi düşünen ve yetiştirilen bir önceki jenerasyondaki çocuklar büyüdü. Artık doktor, mühendis, sanatçı, devlet adamı oldular. Hatta en zekileri Meclis'e girdi ve hayvan haklarıyla ilgili yeni bir yasa sundular. Kabul edilirse birkaç ay içerisinde 40 cm'den büyük 20 kg'den ağır sokak köpekleri tehlikeli olarak sınıflandırılıp yok edilecekler.

        Bir dilim ekmek versen ölene kadar seni unutmayacağı söylenen, sevgi ve sadakatin sembolü olarak gösterilen, garip duygularınızı tatmin etmek için itip kaktığınız, tecavüz ettiğiniz, yaktığınız o varlıklar bir bir yer yüzünden silinecekler. Bu dünya zaten sadece sizler için, çocuklarınız için var. Başka canlılara ölüm! Gerçi sokak hayvanlarını aşılamak, kısırlaştırmak gibi teknolojik yollar da var ama, onunla kim uğraşacak? Bir de geride kalanlara yok artık yemek ver, bir kap su koy, iyi davranın ki saldırgan olmasın öğütleri sinir bozmaya devam edecek. Öldürün gitsin! Dualarınızda nasıl olsa merhamet, sevgi, zayıf olanı korumak gibi değerleri sıklıkla sözle tekrar ediyorsunuz. Verilen canı alma hakkınız yok dense de, "Hayvanları etrafta görmek istemiyorum"

        diye öldürme kararlarınızı belki Yaradan günahtan saymayabilir. Ya da birkaç kez tövbe edersiniz olur biter.

        Geçen hafta kuş bilimcileri de bir konuya dikkat çektiler. Serçeler cep telefonları için dikilen antenlerin oluşturduğu manyetik alandan etkilenerek yavaş yavaş yok oluyorlarmış. Güvercinlerin ayaklarına da dikkat ettiyseniz, hayvan sevgisi olmadan büyüyen çocukların başka canlıları düşünmeden oluşturdukları kimyasal kirlenmeden dolayı tümörlerle dolu. Lafı uzatmayalım. Çok yakında çocuklarınızı köpek ısırmayacak, balkonlarınızı kuşlar kirletmeyecek. Zaten manzaranızı (yani karşı binayı) kapatıyor diye ağaçları da kestiniz. Sokaklar ve dünya tam istediğiniz gibi olacak. Ne bir kuş ya da ağaç sesi ne de bir köpeğin nefesi... Ya sevgi? Boşveeer! Bunlar sıradan laflar. Hayatta çok daha önemli şeyler var...

        Dünyadan serçeler yok olsa ne olur?

        GEÇEN hafta tanınmış ornitolog Dr. Amarjit Gupta son yıllarda yaşanan iklimsel değişimler, şehirlerdeki ağaç kesimleri ve hızla artan baz istasyonlarının etkisiyle serçelerin sayılarında hızla azalma olduğunu ilan etti. Yaptığı basın toplantısında "İnanmıyorsanız, çevrenize biraz daha dikkatle bakın. Serçe sayısının çocukluğunuzdan bu yana ne kadar azaldığını siz de fark edeceksiniz. Bu azalma önümüzdeki 5 yıl içerisinde katlanarak artacak ve belki de bir sabah çok ama çok sessiz bir sabaha gözlerinizi açacaksınız" dedi.

        Geçen seneye kadar IUCN olarak anılan "Uluslararası Doğa ve Doğal Kaynakları Koruma Birliği" serçeleri dünyadan nesli silinebilecek hayvanlar arasında görmediğini açıklamıştı. Çok kısa bir süre içerisinde sayılarındaki ani düşme bu yıl bütün kuş bilimcilerin dikkatini çekti. "Peki serçeler dünyadan yok olursa yaşamımızda ne gibi değişiklikler olur?" sorusuna Gupta şu yanıtı verdi: "Ekolojik sistemdeki denge o kadar hassas ki değil serçelerin, o nefret ettiğimiz kara sineklerin bile yok oluşu tüm ekolojik dengeleri yok eder. Serçelerin tohumları bir yerden bir yere taşıma görevleri tahminlerinizden de büyük. Tohumdan başka ağaçlarda hastalık yapan böcekleri de yedikleri için çevredeki birçok ağaç sırf onların varlığından dolayı sağlıklı kalabiliyor. Bunlar serçelerin sadece ekosistemdeki bin görevinden ikisi." Kısacası serçeler doğada teraziyi dengede tutan en sevimli "zıp zıp"lar.

        Diğer Yazılar