Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        GAZETECİLİKTE böyle “seksi” başlıklar atılır. Okuyucuların konuya dikkatini çekmek, tiraj artırmak temel amaçtır. Ama inanın bu başlık o sebeplerden dolayı atılmadı. Tamamen gerçeği yansıtıyor. 2009’dan beri süregelen ama Türk basınında şimdiye kadar yer verildiğini görmediğim bir uygulamadan bahsetmek istiyorum. Aslında benim de ilk kez geçen hafta bilimsel yayınlar arasında dikkatimi çekti. Önce şaşırdım, dalga geçtim, sonra da düşündüm ve araştırdım.

        Biraz korku filmi seyretmişliği, kısa süreli de olsa çocuklarıyla değişik bilgisayar oyunları oynamışlığı olan herkes “zombi” nedir bilir. Hayatında ilk kez zombi adını duymuş olanlar için kısa bir açıklama yapayım: Belli bir inanışa göre (Afro-Caribbean ve Creole) her canlı öldükten ve çürümeye yüz tuttuktan sonra özel bir güç tarafından tekrar canlandırılabilir. Sadece o gücün güdümüyle hareket eden, düşünce yeteneği olmayan, insan etiyle beslenen ve zombi olarak adlandırılan bu varlıklar, bir gün dünyanın problemi olma potansiyelindedirler. “Gerçekten öyle bir şey var mı?” diye soracak olursanız... Şaşırmayın! Buna kısaca “Hayır” ya da “Evet” diye yanıt veremeyeceğim kadar çok sayıda bilimsel araştırma olduğu bir gerçektir. İnsanın “Düpedüz saçmalık” deyip geçmesi gerektiği bir konuda uzun uzadıya araştırmalar yapmak bana da garip geliyor. Ama işin daha da garip tarafı bu konuya kanalize olmuş, ömrünü zombi araştırmalarına vermiş bilim insanlarının olması. Sorulduğunda kendilerini “zombikolog” olarak mı tanıtıyorlar bilemiyorum, ama emin olun sizden benden iyi para kazanıyorlar.

        Gelelim Amerikan ordusunun zombilerle ne işi olduğuna... Özellikle 11 Eylül 2001 tarihinde İkiz Kuleler’e yapılan saldırıdan sonra tüm Amerika’da alınan güvenlik tedbirlerinin derecesini tahmin edersiniz. Yer yer paranoyaya dönüşen bu önlemlerin yanı sıra askeri eğitimlerde de stratejik değişiklikler yapıldığı biliniyor. Savunma bakanlığı tarafından ilk alınan “tedbir planı”nda akla hayale gelmeyecek bütün saldırıların bir listesi yapıldı. İşte bu liste içerisinde “zombi saldırısı” da var. Son cümleyi okuduktan sonra başınızı sallayarak gülmeye başladınız değil mi? Aynen! Ben de çok güldüm! İnsanları zombilere karşı koruma planının bir de ismi var: CONOP 8888. Bu plan içerisinde vejetaryen, et yiyici ve hayvan zombilere karşı savunma prensipleri yazılmış. Halk arasında duyulan ve tepkiyle karşılanan bu “garip” çalışmaya denizci komutanlardan Pamela Kunze geçen hafta bir açıklama getirdi. İşte o açıklamadan bir bölüm: “Bu çalışmamız tamamen beklenmedik kaynaklardan gelebilecek tehditlere yaratıcı çözümler oluşturabilmek için bir beyin cimnastiğidir. Danışman bilim insanlarımız ve psikologlarımızın önerileriyle böylesi bir çalışma oluşturduk. Zombileri seçmemizin sebebi başka güçlerin kontrolünde olan, kolay kolay yok edilemeyen, çabuk yayılan, kendilerine benzemeyen her insanı yok eden güçlere güzel bir sembol teşkil etmesindendir. Bu bir bilgisayar virüsü de olabilir, daha önceden aramızda yaşayıp etkisiz ve zararsız halde olduklarını düşünürken örgütlenip ülkeyi ele geçirmek isteyen güçler de. Hatta (o inanmadığınız) uzaylılar bile olabilir. Ordu, bir ülkenin güvenliğidir. Her türlü (inanılması güç ve imkânsıza yakın bile olsa) probleme karşı önlemler paketi oluşturmalıdır. Böyle bir hazırlıkta bulunmayan ülkenin önce askeri sistemleri felç edilir. Yıpranan bir orduyla ise bir ülke düşmanlarına karşı asla başarılı savaş veremez.”

        Şahsen, komutan Kunze‘nin bu açıklamasını duyduktan sonra Amerika ordusunun “zombilerle savaş planlarına” gülmeye ve dalga geçmeye devam edemedim. Ya siz?

        Akciğer hastalıklarına sebep olan sıvı yağlar

        BİLİYORUM! Bilim insanlarınca oluşturulan “Onu ye, bunu yeme” listesindekilerin yine kendileri tarafından sürekli değiştirilmesi artık her birinizde güvensizlik duygusu oluşturmaya başladı. Fakat geçen hafta Journal Respiratory Research adlı bilimsel dergide yayımlanan bir makale daha önce de ileri sürülen bütün fikirleri bir araya getirerek pek de değiştirilemiyecek bir karara imza attı. Northwestern Üniversitesi, Feinberg Tıp Fakültesi immünologları, E vitamininin bazı sıvı yağlarda farklı bir formda olduğunu buldular. “Gama-tokoferol” olarak adlandırılan E vitamininin bu formunun akciğerlerde enflamasyona sebep olduğunu, hatta astıma yol açtığını ileri sürdüler. Proje lideri Joan Cook- Mills‘in evimize sokmamamızı tavsiye ettiği yağların içerisinde soya yağı, mısır yağı ve kanola yağı var. Bu yağların tam tersine akciğer fonksiyonlarını destekleyen, enflamasyonun azalmasına destek olan “alfa-tokoferol” formundaki E vitamini ise zeytinyağında ve ayçiçeği yağında bolca bulunuyor.

        Diğer Yazılar