Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        SESSİZ bir yerde kendi kendinle baş başa kaldığında en çok ne düşünürsün? 1. Problemlerini, 2. Sevdiklerini, 3. İşini, 4. Evini... Al sana beyninde yarattığın dört duvarlı mükemmel bir oda. Yazmadıklarım varsa hayatına göre duvar sayısını buyur kendin artır. Hadi diyelim beşgen, altıgen, olsun... Bu da yetmediyse odaya (sonsuz köşeli) çember şekli verelim. Ne şekilde olursa olsun hayat boyu kafandaki dönüp dolaşacağın görünmez bir odadan bahsediyorum. Kısıtlı alan! Sınırı da koyan, şeklini de belirleyen, sen, ben, o. “Lotodan para çıksa ne yaparsın?” diye sorulduğunda hani “Dünyayı gezerim, iş kurarım” falan diyorsun ya, inan nereye gidersen git, ne iş yaparsan yap kafan yine o odada hapis.

        Geçen hafta, yukarda bahsettiğim o görünmez odasında sıkışıp kalmamış bir bilim adamının hayat görüşü üzerine ilginç bir yazı okudum. Adını uzun süredir bildiğim, buluşlarından haberdar olduğum ama hayat felsefesi hakkında bugüne değin hiçbir sey duymadığım bu Amerikalı işadamının adı Dean Kamen! Tam bir dâhi. 500’e yakın patenti var. Saray gibi bir evde yaşıyor ve her yıl şirketinin kazancını 2’ye katlıyor. Uzaktan bakıldığında tipik bir Amerikalı milyoner. Sanırsınız ki kurduğu rüya gibi bir yaşam düzeni içerisinde dünyada yaşanan sıkıntılardan bihaber keyif sürüyor. Oysa Kamen, dünyanın çeşitli bölgelerinde, çeşitli problemlerle yaşam kavgası veren insanların sorunlarını bir çoğumuzdan daha çok düşünüyor. Çevresinde yaşayan, onun için çalışan, arkadaşı olan, hatta yolda kısa süreliğine karşılaşıp 3-5 laf eden her insan Kamen’in nasıl örnek bir insan olduğundan bahsediyor.

        Gazetecilerle yaptığı röportajlarda bazı sözleri dikkatimi çekti, sizlerle paylaşmak istedim: “Çocukluğumdan beri özellikle akşamları yatağıma uzandığımda aklıma nedense hep tam o anda dünyanın çeşitli köşelerinde sıkıntı çeken insanlar gelir. Kimi aç ve susuz, kimi hasta, kimi doğal afetzede. Üstelik biz insanoğulları istesek, ama gerçekten, yürekten istesek o sorunların çoğuna çözüm getirebileceğimiz halde... Bu yüzden inanın rahat uyuyabildiğim gecelerin sayısı azdır. İster buna hastalık deyin, ister ne derseniz deyin. Başkalarının derdi benim derdim. Benim gibi hisseden ve kendi deyimiyle ‘muhtaçlara yardım’ eden, maddi sorunları asla olmayan çok sayıda başka tanıdıklarım da var. Ama onların ‘yardım’ anlayışı sadece ‘parayla’ kısıtlı. Para bağışlayınca dertler sona eriyor sanıyorlar. Bağış paraları genelde çarçur olur gider. Ben ise dertlere çözüm üretmeye çalışıyorum. Hem de çok paralara mal olmayan, can kurtaran. Yaptığım buluşlar, aldığım patentler hep bu düşünce bazıyla oluşmuştur. Fakir bir aileden gelip buluşlarım sayesinde zengin oldum. Sadece maddi olarak değil, yürekten, mutluluktan yana da.”

        Dean Kamen’in yüzlerce buluşlarından aklıma gelen birkaç tanesini söyleyeyim: Evde kullanılabilecek diyaliz aleti; ginger (segway) olarak tanınan iki tekerlekli, doğayla barışık, kullanıcısının hareketlerine göre yön belirleyen, freni, gazı, direksiyonu olmayan araç; şeker hastaları için giyilebilir ensülin pompası, “hissedebilen” takma kol ve bacaklar, güneş enerjisiyle çalışan aletler ve daha saymakla bitmeyen nice dâhiyane buluşlar. Hele iki sene önce keşfedip bu sene kullanıma sürdüğü, su arıtma sistemi öyle görünüyor ki dünyanın birçok ülkesindeki susuzluk sorununa çözüm getirecek. Denizden ve hatta kanalizasyondan bile çok ucuza içme suyu arıtabilecek bu çevre dostu sistem, geçen ay Afrika’nın susuz bölgelerine transfer edilmeye başlandı bile. Dean Kamen, temiz su sayesinde susuz bölgelerin hastanelerinin yarısının boşalacağına inanıyor. Hedefi özellikle enfeksiyöz salgın hastalıkların en çok gözlendiği fakir Afrika köylerinin listesini çıkararak tek tek her birinde bu sistemi kurmak, oradan da dünyanın diğer ülkelerine geçmek.

        Değerli okurlar, yukarıdaki yazıyı tamamlayıp editörüme göndermeden önce dünya haberlerine tekrar bir göz attım bugün. Tezatlar dünyası... Birileri hayat kurtarmak için gece uykularını kaçırırken dünyanın başka bir yerinde başka birileri katliamlar yapıp aynı gece yatağında rahat rahat uyuyabiliyor. Bilimsel verilere, DNA’larına bakarsan bu iki tamamen farklı varlık da “insan” kategorisine giriyor. Biri minicik beynindeki dapdaracık odada tutsak, cahil, bencil ve katil, diğeri özgür, yaratıcı, mutlu ve asil. Demek ki iş, duvarda bitiyor!

        Diğer Yazılar