Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        ERMENEK’te bulunan Has Şekerler Madencilik işletmesinin çalıştırdığı madende salı günü meydana gelen su baskını, ocakta bulunan 18 işçiyi esir aldı. Kendilerinden hâlâ haber alınamadı. O gün bugündür su tahliye ediliyor ama işçilerin bulunduğu yere varılabilmiş değil. Umutlar tükenmeye başladı.

        Bir anne gördüm televizyonda. Elindeki bir kıymık parçasıyla toprağı kazarak tahliye borusuna yol yapıyordu. Boru bükülürse, içeri dolan suyun çıkması zorlaşır diye, çalışıyor. İzlerken insanın yüreğine karanlık sular yürüyor. Başka bir teyze daha var, ki bu dram, bu çaresizlik hafızalara onun sorusuyla nakşoldu: “Oğlum yüzme bilmezdi, o kadar suyun içinde ne yaptı?”

        Ah teyze, bütün bunlar yüzme bilenlerin, hem yazlığında hem kışlığında yüzmek isteyenlerin başına ördüğü çoraplar, ah.

        Bırakın yüzmeyi, yüzde 35 eğimli, 350-400 metre aşağı inildikten sonra çıkması 45 dakika süren o madende yürümek, çalışmak bile güç. Raylı sistem yok, asansör yok.

        İşverene bakıyorsun, maşallah, yolun eğimini, uzunluğunu, Soma sonrası maden işletmenin güçlüklerini, torba yasayı bile sömürmüş. Bütün zorlukları işçinin üstüne yıkmış. Öyle bir pişkinlik, öylesine arzulu bir kan emicilik.

        Has Şekerler Madencilik, evet. Önce Soma faciasından sonra hükümetin şartları iyileştirmek ve maden sahiplerinin sorumluluklarını artıran torba yasayı bahane ederek üretimi durdurmuş. Madenciler aylarca işsiz kalıp, aç kalıp, mecbur kalıp kıvama gelince de “Tamam çalıştırırım madeni ama bir şartla” demiş. “Şirket artık yolu ve yemeği karşılamayacak. Kendi imkânlarınızla gelip evden getirdiğinizi yiyeceksiniz, kabul ediyorsanız başlayın”. Güneyyurt Beldesi işçileri çaresiz kabul etmiş.

        Patron, yani Saffet Uyar, Soma trajedisini bile işçisine şantaj yapmak için kullanmış. Soma trajedisinden bile kâr etmeye kalkışmış. Torba yasadaki yükümlülüklerden ve Soma faciasının vicdanlarda açtığı yaradan bahisle, işinin zorlaştığı verisine yaslanmış; servis ve yemek masrafını işçiye fatura edecek şekilde fırsata dönüştürmüş. Böyle bir zihniyet, işçi güvenliği için gereken sorumluluğu alır mı?

        Almıyor. Utanmadan “Doğal afet” açıklaması yapıyor.

        Nasıl bir doğal afet ki bu gelmeden önce uyarmış? Saffet Uyar, 2012’de yaşanan bir su sızıntısını önlemek amacıyla Soma’da madeni bulunan amca oğlu Azmi Uyar’dan yardım istemiş, “kendilerince” tamir etmişler.

        Soma’dan Azmi ile Ermenek’ten Saffet’in olanlardan ders alma kapasitesine güvenmek başlı başına bir kusur. Devlet kusuru.

        Patronlara, işletmecilere tanınan inisiyatif alanındaki genişlik, denetimlerdeki gevşeklik, sorunlu bir madenin çalışmaya devam etmesi için araya konulan adamlar, devlet kusuru.

        Tam da bu nedenle Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik, Soma felaketinde doğal olarak hedef olmuştu. Bu kez dayanamamış ve itiraf etmiş: “Madeni kapatıyorsunuz, yeniden açtırmak için 50 kişi araya giriyor.”

        Araya kim giriyorsa bilinmeli. Kim sorunlu bir madeni yeniden açtırmak için araya adam sokuyorsa açıklanmalı. Kamuoyunun bu şekilde yeniden açılmış madenleri de bilmeye hakkı var. Buna ilk elden tanıklık eden Faruk Çelik gerek görevi gerekse vicdani sorumluluk gereği, bu bilgileri paylaşmak zorunda.

        Yine ilk elden tanıklığı ve sorumluluğu, Çelik’in şu tespitlerini de önemli kılıyor.

        “İşveren, Karaman-Ermenek’teki gibi, efektif olmayan, rezervi tükenmek üzere olan küçük madenlere işçi güvenliği için gerekli yatırımı yapmıyor. Daha fazla kâr için maliyeti minimumda tutmaya çalışıyor ve mevzuat gereği olan tedbirlerin gerektirdiği masraftan kaçınıyor. Bu türden küçük madenlerin kapatılması gerekir. Bunların yerine, daha büyük ve iş sağlığı ve güvenliği koşullarının sağlanabileceği madenlere ağırlık verilmesi gerekir.”

        Demek ki ortada doğal felaket yok, bildiğin kâr-maliyet döngüsü var ve devlet bu döngüyü kırmakla, “insan hayatı” lehine çevirmekle memur. Yasalar ve yasama faaliyeti bunun için var.

        Çelik’in önerisi gayet somut, mantıklı. Ya bütün madenler küçük büyük denmeden Zonguldak’taki madenlere benzer tedbirlerle donatılmalı, raylı sistemlerin bulunduğu ve işçilerin asansörle madene indiği bir sistem söz konusu olmalı ya da kapatılmalı.

        Diğer Yazılar