Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        NASIL bir tesadüf ya da tevafuk ise bakın Allah’ın işine, AYM’ye denk gelen, binlerce dosya arasından o başvuru oluyor. AYM seçim barajından müşteki olan partinin başvurusunu içeren dosyayı adeta “seçerek” konuyu incelemeye başlıyor. Haşim Kılıç “Hak ihlali olduğuna karar verilirse baraj kalkabilir” diyerek Anayasa’nın “değişikliklerin bir yıl içinde yürürlüğe girmeyeceğini” karara bağlayan hükmünü yok saydığını düşündürtecek şekilde kararın 2015 seçimlerini bağlayabileceğini ifade ediyor.

        Haşim Kılıç ve AYM’nin söz konusu dosyaya yönelik “seçici ilgisi” hiç kuşkusuz “siyasi bir ilgi”, hukuki değil. Dahası, 2013’te AK Parti tarafından gündeme getirilmiş seçim sistemi önerilerine burun kıvırıp görmezden gelenlerin bugün ortaya çıkıp AYM’ye alkış tutmaları ikiyüzlülükten başka bir şey değil.

        Öte yandan % 10 barajının savunulabilir bir yanı yok. Hatta bir adım daha ileri gidip şunu söyleyebiliriz: “% 10 barajı” şimdiye kadar iddia edildiği gibi istikrar üretmiyor artık, bir yerde huzursuzlukların bizatihi kaynağı oluyor. Bütün vesayet girişimlerinin, post ve dost darbe tekniklerinin parlamentoya atıfla göğüslendiği düşünülürse, o parlamentonun daha adil kriterlerle teşekkül ettirilmesi gereğinin önemi ve hayatiyeti daha iyi anlaşılır.

        Ancak unutulmamalıdır ki, felaket senaryoları her zaman bir doğruyu yanlış yollarla ve yanlış zamanlamayla dayatmanın ucunda gelir. % 10 barajı ne kadar adaletsiz ise, bu yöntemi “şimdi” ve “bu şekilde” kaldırıp hükmün 2015 seçimlerini bağlayacak şekilde yürürlüğe girmesi de o denli “haksız” olacak.

        İnsanın aklına “Acaba tam da bu haksızlığın üreteceği motivasyona mı yatırım yapılıyor?” sorusu bile geliyor. Çünkü kullanılan yöntem baraj meselesini çözmeye değil, sonrasında sular altında kalınacağını bile bile barajı patlatmaya, yıkmaya eşdeğer.

        İmralı’nın çözüm sürecini “darbe mekaniği” ile tehdit ettiği bugünlerde bir salvonun da Haşim Kılıç ve AYM’den gelmesi 2013 Mayıs’ında başlayan belalar silsilesinin kolay kolay sönümlenmeyeceğini göstermesi bakımından umut kırıcı. Bir de Cumhurbaşkanlığı seçiminden önce direkt Erdoğan’a seslenmiş “% 60 ile gelsen bile artık bu ülkeyi yönetemeyeceksin” manşetleri, başlıkları var. Şunu demeye getirmişlerdi: “Geride kalan o % 40’ın üzerinde çalışacağız, çalışacaklar. Sürekli huzurları kaçacak, berbat bir ülkede yaşadıkları algısına malul düşecekler ve ayaklanacaklar, ülkeyi destabilize edecekler, mutluyuz, gururluyuz.”

        Belli ki tek yol, yeni Türkiye yolundaki gelişmelerden hoşnutsuz olanları kışkırtmak değil. AYM’nin salvosu bana gözlerin iyice karartılmış olabileceğini, Türkiye’nin gidişatını berbat bulanların değil, yeni Türkiye’ye inananların sokağa dökülmesinin dahi planlanmış olabileceğini düşündürtüyor. Seçime sadece aylar kalmışken, yarışın ortasında bayrak değiştirmeyi, yeni kural ihdas etmeyi getirecek, Meclis’i by-pass edecek bir yöntem uygulanırsa ve bu süreç siyaset tarafından doğru yönetilmezse bazı felaket senaryolarının yürürlüğe girmesi işten bile değil.

        Baraj kararı dirençle karşılaşmazsa Erdoğan’ın istediği başkanlık sistemine geçiş için yeterli oy toplanamaz, elde var bir. Eğer bir direnç söz konusu olur ve “çoğunluk” sokaklara dökülür, kargaşa çıkarsa bu yolla, bir lahzada hem AK Parti’den kurtulmak hem de ona oy verenlerin meşruiyetinin yara almasını sağlamak mümkün olur diye düşünülüyor olabilir mi?

        AYM’nin ve başta Haşim Kılıç’ın böylesi vahim ve kirli bir motivasyona koltuk değneği olmayı sindireceğini düşünmek istemiyorum. Umarım siyaset, söz konusu vahim motivasyonu yönetmek için adımlar atar, Meclis ipleri eline alır ve 2015 seçimlerinde uygulanmaması koşuluyla barajın kısmen ya da tamamen kaldırılmasına dair bir çözüm iradesi ortaya koyar.

        Diğer Yazılar