Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        CİBUTİ/MOGADİŞU

        SOMALİ’de Türk heyetinin kaldığı otelin kontrol noktasına yapılan saldırıda ölenler yine Somalililer oldu. Eh, tabii ki saldırının Türkiye’yi ilgilendiren bir tarafı var. Birincisi, Mogadişu İstanbul’un kardeş şehri. İkincisi, o bölgede Somali bayrağından çok Türk bayrağı var o gün. Otelde kalan heyet de Erdoğan’ın ziyareti için ön hazırlıkları yapmak üzere orada bulunan heyet. Üçüncüsü, saldırıyı Eş Şebab üstlendi ve Eş Şebab, uluslararası toplumla birlikte hayata geçirilmeye çalışılan “Yeni Düzen” mimarisinde AMISOM ile işbirliği içinde yürütülen El Şebab’la mücadeleye Türkiye’nin güçlü bir katkı sunmasından rahatsız.

        Somali ve Eş Şebab, pilav ile ayran, yumurta ile sucuk kadar ünlü bir ikili artık. Acaba bu bir tesadüf mü? Bu gerçeğin tamamını, canı radikal İslamcılık yapmak çekmiş psikopatlara indirgeyebilir miyiz?

        Biraz yakından bakarsak, ıslak pamuk içine bırakılan kuru fasulyelerin yeşerdiği o ilkokul deneyi kadar basit etki-tepki dinamiğini görebiliriz. Somali’nin dünkü meşhur korsanları ile daha sonraki gün ortaya çıkan açlık görüntüleri ve Eş Şebab, birbiriyle vida ve somun kadar uyumlu olan unsurlar.

        TARIMI BİTİRDİLER

        Somali 2011’de açlıktan kırılırken Türk medyasında, “Kıtlık varsa neden balık yemiyorlar?” yazıları pompalanmıştı hatırlarsanız. Oysa gerçek şuydu: Somali bir zamanlar balık yiyerek hayatta kalabiliyordu. Çokuluslu şirketler kıyıda oltayla, sığ sularda ağ atarak avlanabilen/imkânları buna yeten Somalilinin balığını bitirmeseydi ve aç insanları korsanlığa teşvik eden şartları oluşturmasaydı...

        Nitekim bu ülkede 70’lerde de kuraklık olmuştu ama bu derece can almamıştı. Çünkü sırayla şunlar oldu: IMF ve Dünya Bankası güya tedbir alarak ülkedeki tarımı bitirdi. Uyum programlarıyla ülke kendi yağıyla kavrulamayacak derecede ithal tarıma bağımlı hale getirildi. Verimli topraklar ülkenin elitlerinin özel malı yapıldı. Sağlık başta olmak üzere özelleştirmeler hızla artarken “su” da ticari mal oldu.

        Derken 1991’de Amerikan petrol devleri ülkeye yerleşti. Hükümet devrildi, iç savaşla kaosa koşan Somali, ekonomik ve sosyal kaosla mücadele etmeyi amaçlayan uluslararası para fonlarının hiçbirinden destek görmedi. Afganistan’da Rusya ile savaşan Somalili cihatçıların Mogadişu’da Amerikan askerlerine düzenlediği saldırı bu tarihlere rastlar (1993). (Saldırı daha sonra “Kara Şahin Düştü” adıyla film oldu). Saldırganlar 2001 yılında Şebab Hareketi adını aldılar. Bu arada Batı, BM Dünya Gıda Programı adı altında Somali’ye bedava ve yıllık tahıl yardımında bulunuyordu.

        Şebab Hareketi ise üreticinin az olduğu Somali’ye hasadın bol olduğu mevsimlerde bedava yardım göndermenin yerli üreticileri zarara uğrattığını söyleyerek bir sömürme türü olan yardıma karşı çıkıyordu. Hem ülkedeki açlık ve kıtlığın Batılılar ile kaynakları Batılılara peşkeş çeken yerli elit ve hükümet olduğunu savunan hem de terör saldırıları düzenleyen Eş Şebab, etkinlik alanını genişletti.

        Etiyopya’nın Somali’de 30 bin asker bulundurmasına ve AMISOM askerlerinin Somali’ye gönderilmesine vesile olmuş oldu. Kıtlıktan sonra sıra terör nedeniyle Somali’ye konuşlanmaya geldi. Şebab ise tüm olumsuzlukların sebebi olarak gördüğü hükümeti sıkıştırmaya yaklaşmışken, ağır kayıplar vermeye başladı. Somali’ye destek veren Türkiye’yi de yerli-yabancı unsurlardan oluşan kötü düzene katkı vermekle suçluyor.

        TÜRKİYE KALKINDIRIYOR

        Hiçbir haklı gerekçe bu türden sinsi saldırıları meşrulaştırmaz. Öte yandan bu silahlı eleştirelliğin Türkiye faslı da doğru değil.

        Türkiye, Somali’ye “bedava” gıda verip körleşmesine ve bağımlı hale gelmesine değil, kalkınmasına yönelik kalıcı ve kapsamlı bir stratejiyle yaklaşıyor. 2011’de Tayyip Erdoğan’ın ziyaretinden itibaren TİKA koordinasyonuyla Türkiye’nin Somali’ye yaptığı acil insani yardım milyonlarca doları buluyor. Bunun dışında Türkiye, Mogadişu Üniversitesi başta olmak üzere, Somali’deki önemli eğitim kurumlarına bilgisayar ve yazıcı veriyor mesela. Sağlık hizmeti veriyor.

        Mogadişu’da Kızılay Kampı ve Dikfer Hastanesi avlusundaki sağlık çadırları kalıcı bir hastane haline geldi. Türkiye tarafından yaptırılan ve poliklinikler haricinde ameliyathane, röntgen, laboratuvar ve ecza deposuna sahip olan sahra hastanesinde Türk doktorları günde ortalama 1200 hastaya bakıyor. Türkiye’den gönderilen ilaçlar Somalili hastalara ücretsiz olarak veriliyor.

        TAŞERON ÖRGÜT

        Çerkezköy’ün tanınmış firmalarından Favori Group tarafından 2 yıl önce Somali’de yatırım çalışmalarına başlanan Mogadişu Aden Abdulle Uluslararası Havalimanı yeni terminal binası, hedeflendiği tarihte açılacak. Cumhurbaşkanı Erdoğan hem Mogadişu’daki Somali-Türkiye Eğitim Araştırma Hastanesi’nin hem de söz konusu yeni terminalin açılışı için Somali ziyaretini önemsiyor, saldırıya rağmen seyahat planını değiştirmiyor. Yeni terminal binası Türkiye’den 100, Somali’den 300 kişiye istihdam sağlayacak.

        Mogadişu’da faaliyet gösteren ve yaklaşık 420 yetimin bulunduğu “Derbil ve İleys yetimhaneleri”nin tüm tefrişat, eğitim ve giyim malzemeleri TİKA tarafından karşılanıyor.

        Eş Şebab, Somali’yi Batılı devletlere peşkeş çekmekle suçluyor ama kendisinin yaptığı da ülkesinin sağlığını, insanlarının iyiliğini peşkeş çekmekten başka bir şey değil. O devletlerin Türkiye’ye verdiği “Afrika’dan uzak dur” mesajının taşıyıcılığını yaparak “Her terör örgütü taşeronluğu tadacaktır” acı gerçeğinin sağlaması oluyor.

        Diğer Yazılar