Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        1/995 esas numaralı kanun tasarısı, kamuoyunda bilinen adıyla İç Güvenlik Paketi, TBMM hakkında hoş olmayan görüntülere sebebiyet verdi. CHP, HDP ve MHP vekillerinin amacı kanun maddelerini tartışmak değil gibi görünüyor. Niyet okuma olacak ama, niyet görüşmeleri bloke etmek ve millete dönüp “İşte güvenlik paketini istemelerinin sebebi bu! Bugün Meclis’te vekil dövecekler, yarın sokakta vatandaş dövecekler” cümlesini kurabilmekten ibaretmiş gibi. Oysa ortaya çıkan “Meclis kendisini yönetemiyor” algısı her partiye zarar.

        Tasarının çok tartışılan maddelerine biraz daha yakından bakalım:

        Düzenlemenin özellikle arama ve gözaltına alma kapsamında kolluk personeline keyfi yetkiler verdiği iddiası var. Oysa sadece mülki idare amiri tarafından “önceden belirlenen” sınırlı sayıdaki üst kolluk amirleri arama kararı vermeye yetkili. Verilecek arama kararı yazılı olmak zorunda. Acil durumlarda verilen sözlü emirin en kısa sürede yazılı hale getirilme zorunluluğu var. Araç aramalarında kişinin hangi şüphe ve hangi gerekçelerle arandığının ve yapılan arama sonucunda suç unsuruna rastlanıp rastlanmadığının tutanağa bağlanması ve tutanağın bir suretinin vatandaşa verilmesi zorunlu. Arama kararı, 24 saat içinde hâkim onayına sunulmak zorunda. Arama kararları ve sonuçları sıkı bir idari denetime tabi. Peki bu düzenleme hangi ülkelerdeki mevcut uygulamayla aynı? Sayalım: Avusturya, İtalya, Almanya ve İngiltere. Bu ülkelerde “her” kolluk personeli doğrudan kişinin üstü, eşyası ve aracında arama yapma yetkisine sahip. İzne ihtiyaçları yok. Ayrıca sınırlama ve denetim konusunda da yukarıda belirtilen şartlarla kayıtlı değiller. 2001 yılına kadar her kolluk amir ve memuru arama yetkisine sahipti. AK Parti bu yetkileri kaldırmıştı, şimdi yeniden veriyor.

        Tasarı “belirli” suçlarda ve “suçüstü haliyle sınırlı olmak kaydıyla” ve sadece “mülki amirin belirlediği kolluk amirlerinin emriyle” 24 saate kadar (şiddete dayalı toplu suçlarda 48 saate kadar) gözaltı yetkisi veriyor. 2005 yılına kadar var olan yetki geri geliyor. Polislerin gözaltına alma yetkisi tüm Avrupa ülkelerinde 24-72 saat arasında değişiyor. Düzenlemeyi gözaltı saatleri açısından eleştirmek manasız fakat her iki maddede geçen “mülki amir” faslı “valileri savcılaştırmak” olarak görülerek reddediliyor ki, bu aslında haklı bir eleştiri.

        Tasarının en tartışmalı yanlarından biri, polise, mevcut açık ve yakın bir tehlikeyi veya suç işlenmesini önlemek amacıyla; eylemin veya durumun niteliğine göre kişiyi koruma altına alma, uzaklaştırma, gerektiğinde yakalayarak gerekli kanuni işlemleri yapma yetkisi vermesi. Henüz suçun oluşmadığı bir düzlemde suçtan zarar görmesi olası vatandaşı koruma amaçlı bir madde. Toplantı ve gösteri yürüyüşlerinde provokasyonların önüne geçmek, gösteri hakkının sağlıklı olarak kullanılmasını sağlamak amaçlanıyor. Ama kimin provokasyon yapma ihtimalinin bulunduğuna kimin karar vereceği kısmı net değil. Sıkıntı yaratma olasılığı yüksek bir düzenleme. Gelin görün ki bu düzenleme de İngiltere Kamu Düzeni Kanunu’nun 14’üncü maddesiyle neredeyse aynı.

        Tasarı ile Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu’nda halihazırda var olan polisin zor ve silah kullanma yetkisinin sınırı genişletiliyor. Ayrıca Ateşli Silahlar Kanunu’nda sayılan silahlara ilaveten havai fişek, molotof ve diğer el yapımı olanlar dahil, demir bilye ve sapan ibaresi de eklenmiş. Molotofla yapılan saldırılara karşı kolluğa silah kullanma yetkisi verilmekte. Ağır bir düzenleme. Ancak şunları hatırlamakta fayda var: Sadece son 6 yılda molotofla işlenen suçlar nedeniyle tam 5 bin 458 olayın meydana geldiği biliniyor. Almanya, ABD, İngiltere ve İrlanda’da molotof kullanılması, üretilmesi ve satılması suç sayılmakta.

        Yarın devam edeceğim.

        Diğer Yazılar