Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        -Muhalefet vatandaşın cebine yönelik bir gündemle seçim kampanyası yürütüyor. Bu sizi nasıl etkiliyor?

        3 partinin propagandalarına bakın, çok ciddi paralellikler görürsünüz. ‘Paralel’ tabirini altını çizerek söylüyorum, hiçbir kavramı rastgele kullanmam. 3’ü de popülist şeyler söylüyor ve bu konuda birbirleriyle yarışıyor. 3’ü de birbirlerine sataşmamaya özen gösteriyor. Mesela HDP ile MHP bile birbirlerine hiç laf etmiyor. Ya da Demirtaş, MHP’ye bir şey söyleyeceği zaman, ‘nazik’ bir şekilde söylüyor. MHP de alıyor pası, göğsünde yumuşatıp yere indiriyor. Birbirlerinin ayaklarına hiç basmıyorlar. Türkiye’de hiçbir seçim böyle olmadı. Geçmiş seçimlerde muhalefet içinde de tartışmalar vardır. Ama bu sefer muhalefet, sanki oturmuş bir masanın etrafına, “Bu seçim birbirimize sataşmayalım. Hepimizin ortak hedefi AK Parti’yi zayıflatmak olsun” diye karar vermiş. Çünkü biliyorlar ki bu seçimde bizi zayıflatamazlarsa, 4 sene bir daha böyle bir şansları olmayacak. Bu bizim için de önemli. Seçimde başarı sağlarsak 4 yılı reformlarla geçirebiliriz. Onun için bütün yığınaklarını bu seçime yapıyorlar. Dikkat edin, HDP’ye (Adana ve Mersin’de) saldırı düzenleyen DHKP-C’li adamın görüntüleri var. HDP diyor ki: “DHKP-C yapmış olamaz.” DHKP-C diyor ki: “Biz yapmadık.” Sonra HDP’liler DHKP-C’ye teşekkür ediyor. İlk defa bir legal parti, bir terör örgütüne teşekkür ediyor, düşünebiliyor musunuz! Karşımızda artık 3 legal parti, 3 tane de paralel çete var. CHP, HDP, MHP, Pennsylvania, Kandil, DHKP-C... Ve bunların arkasında da destekçi olarak, işadamı örgütleri... Kılıçdaroğlu asgari ücretle ilgili atıp tutuyor. Yahu yapın o zaman, elinizi tutan yok ki! TÜSİAD ilan etsin, asgari ücreti istediği gibi uygulasın. Asgari ücret hükümet kararıyla olan bir şey değil. İşverenle işçiler belirliyor. Madem Kılıçdaroğlu’ndan ve CHP’den bu kadar memnunsunuz, verin o zaman dediği asgari ücreti! İlk defa siyaset bu denli kuşatılmış bir şekilde dizayn edilmeye çalışılıyor. Ama elhamdülillah, büyük bir coşkuyla her yerde var olabilen tek parti hâlâ AK Parti.

        -Bu kuşatmanın AK Parti’yi iktidar yapmama çabasının ötesinde bir anlamı var mı?

        Bu ‘mağluplar koalisyonu’ tek tek hareket ettiklerinde iktidar olamayacaklarını biliyorlar. Gizli ve ortak bir bilinçle “Topluca bir huruç yapabilir miyiz?” çabası içindeler. Ve bunun legal/ illegal bir sürü ayağı var. Çünkü özgürlükler eskisine göre daha iyi. Ekonomik kalkınma, küresel krize rağmen, gayet iyi. Yurtdışında da AK Parti bir direniş odağı olarak görülmeye başlandı. Mesela AK Parti olmasaydı, Mısır darbesini kimse sorgulamayacaktı. 12 Eylül’de Türkiye’deki darbeyi pek fazla sorgulayan çıkmadı, çünkü o zaman İslam dünyasında bir AK Parti yoktu. Şimdi AK Parti’nin mevcudiyeti, Ortadoğu’daki zorbaları, darbecileri rahatsız ediyor. Rahatsız etmeye devam edeceğiz, varoluş gerekçemiz bu. Ama bu kuşatmanın onlara bedeli olur ve ağır olur. Şuna benziyor bu: Satranç oynarsınız. Oyun belli süre makul bir rekabet içinde gider. Bir tarafın kazanacağı ortaya çıktığında, diğeri çılgınca hamleler yapar. Bekler ki AK Parti hata yapsın. Mesela HDP ister ki AK Parti “Çözüm süreci bitti” desin. CHP ister ki AK Parti bütçe dengelerini bozacak bir vaatte bulunsun. Ama bu tutarsızlığa düşmeyiz. O popülist eylemlerin birini yapsak ve bütçe dengesi bozulsa, ertesi gün Türkiye’de kriz çıkarmaya kalkarlar.

        ‘MİLLET SEÇİM SANDIĞINA GÜVENİYOR’

        -Seçim güvenliği tartışmalarını nasıl değerlendiriyorsunuz?

        Türkiye’de beni en fazla ümide sevk eden şey, ki 28 Şubat’ta da milletin sokağa dökülmesine engel olan budur, millet “Seçim sandığı önüme gelir ve bu işi çözerim” der daima. Sebebi de sandığa duyulan güvendir. Bu konuda bir problem yok. Ama 2 tehdit var: Biri, Doğu ve Güneydoğu’da halkın seçime giderken baskı altına alınması. İkincisi de seçimi kaybedecekleri veya barajı aşamayacakları varsayımları üzerinden, bazılarının şimdiden seçime gölge düşürme çabası. Ona zemin hazırlıyorlar. Birçok oyunu biz aynı anda bozuyoruz. İstiyorlar ki kutuplaştırıcı, sert bir dil kullanalım. Kullanıyoruz gerektiğinde ama hiçbir zaman demokratik çizginin dışına çıkmamaya özen gösteriyoruz.

        ‘ÇÖZÜM SÜRECİNİ HEP HDP RAYDAN ÇIKARDI’

        -İktidar ve çevresi HDP’yi ağır şekilde suçluyor, HDP de kendisine saldırıların sorumlusunun AK Parti olduğunu iddia ediyor. Çözüm sürecinin geleceğini nasıl görüyorsunuz?

        Başbakan olunca ilk attığım adım çözüm süreci mekanizması kurmaktı. Bunu her şeyin önüne aldım. Ama her seferinde sabote ettiler. Çözüm sürecinde atılacak adımları ve mekanizmaları konuşurken, 6-7 Ekim olaylarını çıkardılar. Süreci tekrar düzene koymamız aralık ayını buldu. Arkasından, çözüm sürecinin esası silahları bırakmak ve barışçı bir yola ulaşmak değilmiş gibi, birtakım teminatlar alma noktasına getirdiler işi. Mart ayına doğru işi yine çizgisine oturttuk, bu defa İç Güvenlik Reformu hakkında bir sürü şey çıkardılar. Tam işler yine rayına girerken, Nevruz’a 3 gün kala, Demirtaş meseleyi çözüm sürecinden çıkarıp Cumhurbaşkanı’na doğrudan saldıran/hakaret eden bir eksene oturttu. Çözüm süreci bugün istemediğimiz bir yere gelmişse, bütün bunların sorumluluğunun dahil edilmesi lazım. HDP’nin çözüm süreciyle ilgili esnek ve iyimser bir ortam oluşturması gerekirken, neredeyse İmralı’dan gelen mesajları sabote eden bir tavır sergilediler. Bu tetiklemeyle, silahsızlanma kongresi toplanmadı. Bir de usulle esası ayırt etmek lazım. Silahsızlanma esasla ilgili bir konu. Çözüme gidiyorsak silahı bırakacaklar. Ama İzleme Komitesi usulle ilgili... İzleme Komitesi (İmralı’ya) gider/gitmez, oturulur, tekrar konuşulur. Ama niyeti gösterecek şey silahsızlanmadır. ‘Türkiyelileşmek’ ifadesi güzel, ama öyleyse Türkiyelilik kimliği üzerinden bir şey inşa et. Doğu’da başka, Batı’da başka bir yaklaşımları var.

        ‘HALKLA KONUŞA KONUŞA MİTİNG YAPIYORUM’

        -Mitingleriniz yoğun enerji gerektiriyor. Sesiniz için ne yapıyorsunuz?

        Ses gidiyor bazen, başlarda daha zordu. Sağ olsun, Sare Hanım’ın yaptığı birkaç bitkisel yöntem var, ballı ıhlamur ve otlardan dövme özel bir şey daha. Ben o tür şeylere hiç aklımı yormuyorum, o yapıyor.

        -57 miting yaptınız. Tekrara düşme endişesi oluyor mu?

        Giderek daha değişik usuller denemeye başladık. Kitle de buna intibak etti artık. Diyalogla, konuşa konuşa miting yapıyoruz. Aynı konuşmayı monolog yapsam daha çok yorulurum. Muhalefet hep aynı şeyleri tekrar ediyor. Bense 3’e ayırıyorum miting konuşmalarımı: Mitingin olduğu şehirle ilgili söyleyeceklerim, Türkiye geneliyle ilgili vizyonumuz ve o günün polemiği...

        Diğer Yazılar