Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        ALEKSİS Tsipras hükümeti istediğini aldı. Yunan halkı “Ohi” dedi ve kreditörlerin nakit akışının yeniden sağlanması karşılığında öne sürdüğü koşulları hükümetin kabul etmemesi yönünde karar vermiş oldu.

        AB Komisyonu’ndan yapılan açıklamada, “Yunanistan’daki referandumun sonucunu not ediyoruz ve saygıyla karşılıyoruz” denildi. AB Konseyi Başkanı Donald Tusk, “Bu neticenin Yunanistan’ın geleceği açısından üzüntü verici olduğunu, Yunan ekonomisinin toparlanması için zorlu önlemlerin kaçınılmazlığını” ifade etti.

        İngiliz gazeteleri, Avrupa’nın tarihin en büyük siyasi kriziyle karşı karşıya olduğunu yazmakta gecikmedi. Ama söz konusu sonucun AB’ye maliyeti, ancak bir karizma kaybı miktarı kadardır. Siesta masraflarına dek destekleyip finanse ettikleri Yunanistan, tüm bu çabaları AB’nin “yapmakla yükümlü olduğu iş” olarak gördü ve günün sonunda Sol’un doğuştan alacaklı hallerinde deva aramayı AB’ye üstün tuttu. Bunlar AB adına düşünen, siyaset ve felsefe üretenlere bir şey söylüyordur ve o şey kuşkusuz refüze edici geliyordur ama hepsi o kadar.

        Sonuçta referandumdan çıkan “Hayır”ın ilk sonucu, Yunanistan’ın Euro bölgesinden çıkması ihtimalini artırdı ve bunun yakın sonucunun “Yunanistan için” o kadar da harika olmayacağı görünen köy. Şimdi hükümet, kreditörlerle yeniden müzakerelere başlayacak ve bu da en iyi ihtimalle piyasalar açısından “belirsizlik” seçeneğinin devamı anlamına geliyor. Müzakerelerden anlaşma çıkmaması durumunda Tsipras’ın ve tabii Yunanistan’ın önünde yine sandık var.

        Yunanistan için AB’ye girmek zor olmadı, AB’ye girmenin nasıl bir çarkın dişlisi olmayı gerektiğini de biliyor olsa gerekti, ama uyum göstermekte istekli davranmadı. Üretmeden harcadı, ödemeden borçlandı, imkânlarını hor kullandı. Ama iş acı reçetelere gelince AB kötü, AB emperyalist, vampir. Yunanlının yaşadığı gerçeklerden kaçış ve mazerete sığınma eğilimi anlaşılır anlaşılmasına, ama Türkiye’deki yansımalarını anlamlandırabilmek sahiden zor.

        Size de biraz garip gelmiyor mu? Tsipras hükümetinin ülkemizdeki ateşli destekleyicileri, şimdi Yunanistan’ın AB’den kopmasını tetikleyen referandum sonuçlarını da alkışlıyor. Oysa aynı kişiler, Türkiye’yi “AB’den kopmakla” itham ediyordu. Başka bir deyişle, hükümeti ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı Türkiye’yi Avrupa Birliği’nden uzaklaştırmakla suçlayanlar, Yunanistan’ı Avrupa’dan koparabilecek fırtınalı maceranın kaptanı Tsipras’a övgüler düzüyorlar. Neyi kutladıklarını anlayan beri gelsin.

        Yunanistan-Türkiye ilişkilerinin düzelmesi ve tarihi Türk-Yunan karşıtlığının sükûn bulmuş olması, milliyetçi ve ırkçı partilerin siyasetteki geçiş üstünlüklerini yitirmeleri sayesinde oldu. Bu da hepimizin bildiği gibi Yunanistan’ın AB’ye alınmasıyla yakından alakalıydı. Her şey bir tarafa, Yunanistan’ın ekonomik krizle başlayan ve AB’den kopma noktasına giden macerasının gidişatı eğer izlenecekse bu cihetten izlenmeli.

        Ekonomisi dramatik ölçülerde bozulmuş ve üstelik AB etkisinden, AB’nin koruyucu değerler şemsiyesinden uzaklaşmış bir Yunanistan’ın ırkçı eğilimlere sürüklenmesi Türkiye aleyhine sonuçlar doğurabilecek riskler barındırıyor. Zira böyle bir durumda Yunanistan’ın; iki yıldır sıradışı yollardan sıkıştırıldığını herkesin gördüğü Türkiye aleyhine kullanılan aktörlerden biri haline gelmesi işten bile olmaz.

        Her koşulda hem komşunun hayrı, hem de bizim akıbetimiz açısından en iyi seçeneğin Yunanistan’ın AB’de kalması olduğunu düşünüyorum. Umarım Tsipras rasyonel hareket eder ve Türkiyeli “yoldaşlarının” ve solculuk nostaljisi tutanların goygoylarını hafife alma konusunda yeterince donanımlıdır.

        Diğer Yazılar