Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Sadece birkaç gün içinde şunlar oldu:

        Sultanbeyli’de, Fatih Polis Merkezi’ne bomba yüklü araçla saldırı düzenlendi. Saldırıda 3 polis memuru ve 7 vatandaş yaralandı. Yetmedi, polis merkezinin önünde inceleme yapan polislerin üzerine ateş açıldı. Saldırıda Bomba İmha ve İnceleme Şube Müdürü Beyazıt Çeken şehit oldu. Pazartesi günü Beyazıt Çeken dahil ülke genelindeki terör saldırı ve çatışmalarında ölen şehit sayısı 6 idi.

        Ağrı’nın Doğubayazıt İlçesi’ndeki General Çetin Başar Kışlası, Muş’un Bulanık İlçesi’ndeki Karaağıl Jandarma Karakol Komutanlığı ve Bingöl’ün Genç İlçesi’ndeki Yeniyazı Jandarma Karakol Komutanlığı’na, uzun namlulu silah ve roketatarla saldırı yapıldı.

        Mardin’in Ömerli İlçesi’nde Sivritepe yol ayrımında yol kesildi. Örgüt üyeleri, durdurdukları araçta bulunan kamu çalışanının kurum kimliği ve tabancasını gasp etti. Diyarbakır Hani’de yolu kesip bir aracı gasp ettiler. Araçta bulunan 2 sivile kimlik kontrolü yapıldı. Diyarbakır Lice’de de yol kesme vardı; Diyarbakır- Bingöl karayolunu keserek durdurdukları bir aracı gasp ettiler.

        Diyarbakır Kulp’ta, HES-1 bölgesinde görevli bekçiyi alıkoyan PKK mensupları, kumanda odası ve havuz kapaklarını yanlarında getirdikleri bomba ile patlattılar..

        Ağrı’nın Eleşkirt İlçesi Tahir Beldesi’nde, TRT ve Türk Telekom verici istasyonlarına, uzun namlulu silahlar ve roketatarla saldırıda bulunuldu. İstasyonlarda maddi hasar meydana geldi.

        Alevi Bektaşi Federasyonu Genel Başkanı Baki Düzgün ile eşi Yurdanur Düzgün ve Alevi Kültür Dernekleri Genel Başkanı Doğan Demir, Ankara yolu üzerinde silahlı saldırıya uğradı. Can kaybı yaşanmadı ama yaşansaydı bu saldırının nasıl bir kampanya ve nasıl bir tuzak için kullanılacağını az çok tahmin edebiliyoruz.

        Bütün bunlar olurken Selahattin Demirtaş, “PKK sadece barış istiyor” diyordu.

        The Economist’in sosyal medya hesabından “Türkiye’nin Batılı müttefikleri, Erdoğan’ın IŞİD tehlikesinin etki alanını anladığını umut etmekte. Oysa Erdoğan anlamıyor” şeklinde bir twit ve yazı paylaşıldı. İlginç olan böyle bir twit atılırken kullanılan görselin, HDP’nin birinci parti olarak çıktığı illerin tamamını kızıl renkle gösteren bir Türkiye haritası olmasıydı. The Economist’in mesajı açıktı: IŞİD tehlikesini bertaraf ederken ayak sürür, direnir ya da isteksizlik gösterirsen, karşında Türkiye’nin “kırmızıya boyanmış bölümü” nü “serhildan” yaparken, yani ayaklanırken, isyan çıkarırken bulursun. 14 Temmuz’da Bese Hozat’ın ilan ettiği devrimci halk savaşının bir aşamasını gerçekleştirirken.

        Cemil Bayık durur mu? BBC Türkçe’den kafasını uzattı ve “Evet evet” dedi, “Türkiye, IŞİD ile savaşmıyor, aslında PKK ile savaşıyor, amacı Kürtlerin ilerleyişini durdurmak”.

        IŞİD durur mu? Türkiye’yi tehdit etti. Türkçe yayın yapan “Darülhilafe” adlı siteden şu mesajı yayınladı: “IŞİD’in bomba yüklü kamyonlarının hedefi olmak istemiyorsanız, acilen elinizi bu savaştan çekin. O güvendiğiniz ABD sizi kurtaramayacak. Yarın size saldırınca, ansızın bir bomba patlatınca oturup ağlamayın. Bunu siz istiyorsunuz.’’

        IŞİD’in iş tuttuğumuzdan mütevellit tehdit ettiği, ABD’nin yakın zamanlarda “nükleer enerji” konusunda anlaştığı ve neredeyse müttefik ilan ettiği İran ise “Cumhuriyet Gazetesi” üzerinden başını çıkardı ve Türkiye’nin ordusunu “işgalci” olarak niteledi.

        Gazete, İran Dışişleri Bakanı Cevad Zarif’in kendisine özel yazdığı yazıyı hem bir gün öncesinden anonsladı hem de ana sayfasından yayınladı. “İşgalci orduyla demokrasi gelmez” başlığıyla yayınlanan Zarif’in yazısında, “IŞİD’in yeni olmadığı, sorunların kaynağının ise Büyük Ortadoğu Projesi olduğu” iddia edildi. Uğur Mumcu suikastı sonrasında, 28 Şubat döneminde ve 2007 Cumhurbaşkanlığı seçimi sırasında yapılan cumhuriyet mitinglerine verdiği ateşli destek sırasında “Türkiye İranlaşıyor” yahut “Mollalar İran’a” sloganlarıyla İran üzerinden felaket tellallığı yapan Cumhuriyet Gazetesi’nin dönüşümü hayret vericiydi. Demek ki, kimin kimle ittifak yapacağını belirleyen sırrın sihri, “Türkiye’ye kim karşı ise” koşulunda gizliydi ve bu durum artık gizli bile değildi. “Esed’cilik”te birleştiler.

        Bu arada eski BDP’nin devamı olarak yapılandırılıp yedekte bekletilen DBP’nin Şırnak’ta “özerklik” ilan ettiği haberini de atlamayalım.

        Şimdi soru şu: Böyle bir ülke, koalisyon hükümetiyle yönetilebilir mi? Omurgadaki disklerin böylesine hazin bir şekilde yer değiştirdiği memleket için koalisyon çare mi olur, zehir mi?

        Diğer Yazılar