Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        13 Mayıs 2014, belleklere büyük bir acıyla kazındı. Manisa’nın Soma İlçesi’nde 301 madenci, meydana gelen kazada hazin biçimde hayatını kaybetti. Kadınlar dul, çocuklar yetim kaldı. Facianın sorumluları yargı önüne çıkarıldı ve davaları sürüyor. Devlet resmi düzeyde yaraları sarmaya çalışırken sivil toplum da Somalı ailelerin yardımına koştu. O tarihte Dışişleri Bakanı olan Sayın Ahmet Davutoğlu’nun eşi Dr. Sare Davutoğlu öncülüğünde de sessiz sedasız bir proje başlatıldı. Yeryüzü Doktorları, İyilik- Der ve KASAV adlı 3 sivil toplum kuruluşu (STK) koordinatörlüğünde 24 sivil toplum örgütü, Somalı ailelere hukuk yardımı ve psikososyal destek vermek için 1 yıl boyunca ailelerle ilgilendi. HerkesinSoma’yı unuttuğu günlerdi, onlar unutmadı. Sare Davutoğlu ile o projenin ayrıntılarını konuştuk.

        Soma’daki projenin detaylarını biraz anlatabilir misiniz?

        Projenin çerçevesi, 1 yıl süreyle yerinde ve uzaktan görüşmelerle ailelere psikososyal ve hukuki destek sağlamak. Bir niyetim de aslında şuydu: Van depremi sonrası Erciş’te bir kız yurdu yaptık. Orada çok duyarlı bir şekilde insanlarımız her şehirden Van’a aktı. Milli Birlik ve Kardeşlik Projesi kapsamında da Doğu’ya gidip geliyoruz. Ama Doğu’dan da Batı’ya bir şey olsun istedik. Bu maksatla 7 ilden 24 STK ile 128 aileyi eşleştirdik ve bir yönerge hazırladık. Buna göre bu STK’lar ayda 1 mutlaka Soma’ya gidecek, haftada da minimum 2-3 defa telefonla görüşecekler. Çalışma yapanların tamamı kadın. Çünkü kadınlarla ilgileneceğiz ve çoğu çok genç... 432 yetimin yüzde 75’i de 12 yaşın altında. Şimdi 1 yıl geçti ve artık projeyi sonlandırıyoruz. 1 yıl sonrasında ne yapacağımızı da yine bu toplantıda oradaki ailelerle kararlaştıracağız.

        Psikososyal desteğin çerçevesi nedir?

        Aslında dostluk... 301 şehidin çoğu Soma’ya çalışmak için gelmiş insanlardı. O nedenle birçoğu aile desteğinden yoksundu. Şimdi ise ciddi bir maddi güçleri oldu. 2’şer tane evleri, maaşları oldu. Şimdi genç bir kadının bu durumu yönetmesi gerekiyor. Annesi bir şey, kayınvalidesi başka bir şey söylüyor. Mesela, bir şehidimizin ailesini babası yanına çağırıyor, ama ağabeyin psikolojik bir hastalığı, babanın da şiddet eğilimi var. Oraya gitmek istemiyor. Bunları danışacak tarafsız, yaşam tecrübesi olan bir dosta ihtiyacı var. Biz aslında burada dostluk yapmaya çalıştık. “Sizin acınızı paylaşıyoruz, hep yanınızdayız, hep yanınızda olacağız” dedik.

        Projeyi neden basından gizlediniz?

        Projenin üzerine politik bir yafta düşmesin istedik. Hassas davranmak gerekiyor. Ailelerin de mahremiyetine saygı göstermek istedik. Şimdi bizi yeterince tanıyorlar. Ben Başbakan’ın eşi değildim o dönem. Ahmet Bey’in Dışişleri Bakanı olduğu dönemde başlamış bir şeydi bu.

        128 aile nasıl seçildi?

        Psikologlarla bir sıralama yaptık. Bu 128 ailenin ortak özelliği, birinci derecede ve en yoğun desteğe ihtiyacı olmalarıydı.

        Çalışmalar devam edecek mi?

        İstişare ederek karar vereceğiz. Kamu kurumlarımızla da işbirliği yaptık. Mesela mutlaka psikiyatrik takip alması gereken, önceden ilaç kullanan veya daha önce depresyon geçirmiş, bu olay sonrası tekrar hastalığı nüksetmiş kişileri mutlaka psikiyatrlarla takip ettik. Süreklilik çok önemli. Çünkü daha travmatik oluyor bir defa gitmek. Ben Eyüp Çocuk Yuvası’na çok sık giderdim. Orada hep yöneticilerin veya psikologların söylediği bir şey vardı: “Bakın, devamlı gelecekseniz gelin. Sakın bir iki kez gelip çocuğumuzu umutlandırmayın.” Bu çok önemli bir şey.

        Soma projesinin bir bütçesi var mıydı?

        Vardı ama mütevazı bir bütçeydi. Tüm STK’larımız ve “İhtiyaç varsa şunu da kullanın” diyenlerle bütçemiz oluştu. Toplum el vermeye çok yakın ama biz bunu açmadık. Sadece kendi yakınlarımız ve STK’lar biliyordu.

        ‘TERÖRE KARŞI ORTAK SES YÜKSELTMEK ÖNEMLİ’

        Birkaç gün önce Ankara’da düzenlenen “Teröre Hayır” mitingini nasıl buldunuz?

        Herkesi bir araya getirmesi açısından önemliydi. Çünkü hep beraber bir şey söylememiz gerekiyor. Herkes kendi bakış açısından bir şey söyleyince ortak hissiyat; güçlü duruş gerçekleşemiyor. Ortak bir ses yükseltmek açısından çok önemliydi.

        ”Teröre karşı tavır almak önemli ama Türk bayrağını çok öne çıkarmak ya da bunu bir seçim stratejisine dönüştürmek ters tepebilir” eleştirileri de var...

        Bunun bir seçim stratejisi olarak yapıldığını düşünmüyorum. Bu kadar acı, bu kadar ölüm, bu kadar problemimiz varken şu anda birinci önceliğimiz yaraları sarmak. İnanın izlerken Cizre’yi düşündüm. “Cizre’de de, Soma’da yaptığımız dayanışma modeline uygun bir şey yapmamız lazım” diye. “Şehit aileleriyle ilgili de böyle bir çalışma yapmalıyız” diye düşündüm. Siz iyi bir şeye niyet ederseniz Allah da kolaylaştırıyor.

        Diğer Yazılar