Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        İran Devlet Başkanı çok kızgın. Çünkü ABD Yüksek Mahkemesi, İran Merkez Bankası’nın ABD tarafından dondurulmuş 2 milyar dolar değerindeki mal varlığına el koydu. Yüksek mahkeme, “çeşitli terör saldırılarında hayatını kaybedenlerin ailelerine ödeme yapmak” amacıyla İran’ın 2 milyar dolarını “tazminat” olarak temellük etmeyi uygun gördü. Belli ki bu konuda İran’ın fazlaca söz hakkı olmadığını düşünüyor.

        Bakanlar kurulunda konuşan Ruhani, “İran halkının mal varlığı yağmalanamaz. Bu apaçık bir hırsızlıktır. Hırsız, karşı saldırıdan muaf tutulacağını düşünüyorsa yanılıyor” ifadesini kullanıyor. “Bu sonuçlarına katlanmadan yutabileceğiniz bir lokma değil” diyerek uyarmayı da ihmal etmiyor.

        İran’ın hayal kırıklığı ilk etapta anlaşılabilir görünebilir. Zira İran nükleer programıyla ilgili anlaşmada eğer İran üzerinde düşeni yaparsa İran’ın uluslararası bankalardaki mal varlığının tümüyle serbest kalması gerekiyordu, anlaşmanın kırtasiye masraflarının İran’ın parasından tahsil edilmesi değil.

        Ancak, karşınızdaki yıllarca “Büyük şeytan” dediğiniz ABD. Ruhani’nin derin hayal kırıklığından ve tehditlerinden anlaşılıyor ki İran, ABD ile aynı yatağa girmenin sonuçlarıyla ilgili oryantasyon sürecini hâlâ tamamlamamış.

        Şimdi tabii, eski cumhurbaşkanı Ahmedinejad taraftarlarınca İran’ı dış politikada güçsüz duruma düşürmekle itham ediliyor Ruhani, ama Allah var, her şey güzel başlamıştı.

        İran’ın nükleer programına dair varılan anlaşma, Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı’nın (UAEA) nihai raporuyla yürürlüğe girdiğinde, ABD ve AB, İran’a yönelik yaptırımları kaldırdıklarını açıkladıklarında Kerry şu ifadelerle muştuluyordu hadiseyi: “Bugün daha güvenli bir dünyanın ilk günü.”

        Suriye, İran’ın da katkısıyla cehenneme dönmüştü. IŞİD, ABD’nin Irak işgali eliyle büyümüş, dünya metropollerinde adam öldürüyordu ama olsun, yine de “daha güvenli dünyanın ilk günü”.

        Obama’nın tarihe “ABD-İran soğuk savaşını bitiren adam” olarak geçme arzusu nihayet sonuç vermişti. UAEA raporları İran’ın yükümlülüklerini yerine getirdiğini belgeliyordu. İran uranyum zenginleştirmede kullanılan santrifüjlerin sayısını azaltmış, zenginleştirilmiş uranyum stokunu Rusya’ya göndermiş ve Arak nükleer reaktörünü sökmüş, tesislerine beton dökerek çalışamaz duruma getirmişti. Karşılığında da İran’ın uluslararası bankalarda dondurulmuş olan 100 milyar dolarlık varlığı serbest bırakılacak, İran ile iş yapan ülke ve firmalar üzerindeki yasak kalkacak ve İran’ın dünya piyasalarına entegrasyonu sağlanacaktı. Buna, İran’ın Suriye’ye gönderdiği milislerin yaptığı katliamlarla göz yumulması, İran’ın iflah olmaz Esad destekçiliğinin tolere edilmesi şeklindeki görünmez maddeleri de ekleyin.

        İran istediğini alıyor, dünya atom bombası yapma olasılığı olan bir ülkenin muhtemel tehdidinden kurtuluyor ve üstelik ABD de muradına kavuşuyordu. Fena mıydı?

        ABD’nin muradı neydi sahi?

        Hemen özetleyelim: İran’ı “açmak”.

        İran’ı denetleyebilmek.

        İran’ın kılcal damarlarında at koşturmak.

        Nitekim Obama, sıkılmış bir diş macununun yeniden tüpe giremeyeceğinin bilgisiyle, bir kere açtığı İran’ın yeniden toparlanıp içine kapanamayacağının farkındalığıyla şunları söylüyordu: “Uygulama safhasına geçilmesinden sonra ‘uyanık’ kalmayı sürdüreceğiz. Eğer İran aldatmaya kalkışırsa yakalarız.”

        İran’ın nükleer silah yapmama sözü, gizlice nükleer bombaya sahip olmaya çalışıp çalışmadığını denetime açma gibi ikinci bir vaatle korunuyordu. Bunun anlamı, İran’ın bu anlaşmayla o güne kadar kurduğu ve geliştirdiği savunma mekanizmasının tamamını ABD’li denetçilere açmaktı.

        Denetlenen kısa vadede İran’ın uranyumla nasıl çalıştığı olacaktı, uzun vadede ise “ABD Doları’nın hükümranlığı altında ilerlemek zorunda olan” enerji trafiğinin denetlenmesi, ekonominin denetlenmesi, hatta belki rejimin denetlenmesi. Şüpheli, uyumsuz, tehditkâr görünen her unsurunun manipüle edilerek başka sonuçlar elde etmek için kullanılması. Yani aslında, İran’ın ele geçirilmesi.

        Ruhani kârlı bir anlaşma yaptığını sanıyor. Oysa başına gelen kesinlikle daha farklı bir şey.

        Diğer Yazılar