Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Güvenlik birimlerinin tespitleri ve görgü tanıklarının ifadelerinin ortaya koyduğu verilere göre salı gecesi havalimanı dış hatlar geliş terminalinde 3 ayrı saldırgan vardı. Biri, dışarıda yolculara ve karşılamaya gelenlere ateş açtıktan sonra üzerindeki bombayı patlattı. Diğer 2 silahlı terörist de patlama sonrasında meydana gelen kargaşadan yararlanarak terminalin içine sızdı. Önce otomatik tüfeklerle çevreye ateş açtılar, sonra üzerlerinde bulunan bombaları patlattılar. 42 kişi yaşamını yitirdi, 238 yaralı var.

        Kelimeler tükeniyor, duygular aşınıyor. Sürekli sayılardan bahsediyoruz, sayılarla davranıyoruz, saldırıların yarattığı acıyı sayısal verilerle ölçmeye kalkıyoruz. Atatürk Havalimanı’na yapılan alçakça saldırı için söylenecek bütün kelimeler daha önceden kullanılmış, eprimiş sözcük öbeklerinden ibaret. İnsan ne dese bilemiyor. Teröre lanet olsun. Başımız sağolsun. Allah ölenlere rahmet, yakınlarına sabır versin. Ama acımızı ifade etmeye yetmiyor. Daha kötüsü acıyı nasıl yaşayacağımızı bildiğimiz de söylenemez.

        Devlet acımasız terör odaklarıyla baş etmek, onların planlarını alt etmek ve milleti tehditlerden korumak gibi bir yükümlülüğü üstlenmiş olan yönetim aygıtı. Ama milletin de bazı görevleri var. İlki de hiç değilse zor zamanlarda kenetlenmek, ideolojik ve siyasi angajmanları trajik zamanlarda bir kenara bırakabilmek, memlekete saldıranlara karşı ortak bir pozisyon alabilmektir. “Atatürk Havalimanı’ndaki terör saldırısını ve işbirlikçileri AKP’yi kınıyor, yaralılara acil şifa, ölenlere Allah’tan rahmet diliyorum” diyen milletvekili bu sözde üzüntülerle asgari vatanseverlik düzeyini bile tutturamıyor mesela. Milleti temsil makamını dünyadan ve ülkeden bu denli bihaber olanların işgal etmesi, ayrıca trajik. Paris de Brüksel de Orlando da saldırıya uğradı, onlar da mı gündem değiştirmeye çalışıyordu ya da terör işbirlikçisi idi?

        Öte yandan hayatını kaybeden onlarca insan dolayısıyla öfkelenen, canı yanan insanlara hükümet adına laf yetiştirmeye çalışmak da çocukça duruyor ve bunları yapanları “daha vatansever” göstermiyor. Çünkü düşmanlık duygusunu derinleştirmek, gerçek düşmanların daha rahat organize olmasına yarıyor. Daha önce de yazdım, tekrar edeyim, muarızı ve muhalifi “düşmanlar”la aynı torbaya koyup aynı kefede eşitleyerek bu belaları atlatmamız mümkün değil.

        Kategorik düşmanlarımız PKK ve IŞİD. Her ikisi de tehlikelere açık bir coğrafyada olmamızın avantajlarından faydalanıyor ve Türkiye’de sistem değiştirmeyi hedefliyor. Görünürde böyle. Lakin bu insanların arkalarında kimler olduğunu ya da nasıl bir terörist havuzuna dahil olduklarını, kimlerin söz konusu havuzdan faydalandığını, mesela parası neyse ödeyip Türkiye’de operasyon yaptırdığını; yaptırıp yaptırmadığını çözmekten de uzağız. Dahası şimdilerde kimden dayak yediğimizi tespit edebilmeyi de zorlaştıracak yeni dış politika hamlelerinin eşiğindeyiz.

        IŞİD, Batılı ülkelerle beraber kendisine operasyon düzenleyen Türkiye’yi hedef almak için her mazerete sahip. Ama merkezin eylemleri üstlenmemesi kafa karıştırıcı. Birileri yapıyor ve IŞİD süsü veriyor da olabilir, IŞİD söz konusu olduğunda artık “merkez” diye bir şeyden bahsetmemek lazım geliyor da olabilir.

        Gerçek şu ki Obama ABD’si, Esad’ın yarattığı bataklığa sinek ilacı sıkmak yerine o bataklığı kurutma niyeti taşısaydı, hiç değilse kurutmaya çalışanlara destek verseydi bu durumda olmayabilirdik. 30 yılda 30 bin insanın ölmesini PKK’yı yaratan koşullar arasında sayan seküler örgüt muhipleri için anlamak zor olmasa gerek: Suriye’de sadece birkaç yıl içinde, 300 bin insan öldü. Buna 2003 Irak işgali sırasında yapılanları, mezhep dengeleriyle oynanmasını, Irak’ın Maliki’ye teslim edilmesiyle artan cinayetleri ve zulmü de ekleyin. Dünyanın izlediğini ve hiçbir şey yapmadığını da. Böyle bir cehennemden ne çıkacaktı peki, civciv mi? Hayır katiller çıkacaktı. İnsandan ve insanlıktan nefret etmiş, ölüme giderken yanlarında ne kadar çok kişi götürebilirlerse onu kâr sayan, dağınık ve hücreler halinde yaşayan, merkezden talimat almasına bile gerek olmayan, merkeze intihar eylemi “hediye eden” katiller. Ve şimdi hepimiz avız.

        Diğer Yazılar