Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Çok değil daha 29 Haziran 2016’da Kahramanmaraş Cumhuriyet Başsavcılığı, eski BBP Lideri Yazıcıoğlu ile gazeteci İsmail Güneş, BBP Sivas İl Başkanı Erhan Üstündağ, BBP Sivas İl Başkan Yardımcısı Yüksel Yancı, BBP Belediye Meclis Üyesi Murat Çetinkaya ve Pilot Kaya İstektepe’nin hayatını kaybettiği kazayla ilgili 132 şüpheli hakkında takipsizlik kararı verdi. Aralarında dönemin valisi Mevlüt Bilici’nin de yer aldığı 132 şüpheli hakkındaki soruşturma “ihmal, kasten öldürme, suç delillerini yok etme ve değiştirme” gibi suçlara ilişkindi. Davanın avukatlarından Kemal Yavuz AA’ya yaptığı açıklamada, “Tamamen sipariş bir karardır. Bu kadar delili ne yapacaklar? Şaşkınlıkla izliyoruz” demişti.

        15 Temmuz “sipariş darbe”si sonrasında ortaya saçılan verilerde ise şu ortaya çıktı: Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın kaldığı otele operasyon yapan suikast timinin içinde 132 şüpheliden 2 isim daha vardı. Biri Kara Havacı Yarbay Davut Uçum, diğeri Astsubay Aydın Özsıcak. Bu iki isim 25 Mart 2009 tarihinde Muhsin Yazıcıoğlu ve 5 arkadaşına mezar olan helikopterde bulunan Argus5000 CE ve SKYMAP (kayıt yapma özelliğine sahip) cihazları çalan kişilere aitti.

        Kısa hatırlatma: Yazıcıoğlu’nun TC-HEK tescil işaretli helikopteri, düştükten 3 gün sonra bulunmuş, helikopter enkazının bulunduğu sıralarda, Kara Kuvvetleri Komutanlığı’na bağlı Sikorsky tipi bir helikopter de kara saplanmıştı. Tesadüf bu ya tam da Yazıcıoğlu’nun helikopter enkazının 200 metre kadar yakınındaydı Kara Kuvvetleri’nin helikopteri. Sikorsky helikopter için Kara Kuvvetleri Komutanlığı’ndan 3 kişilik bir kaza kırım ekibi görevlendirildi. Davut Uçum ve Aydın Özsıcak bu ekibin içindeydi. Ancak bu iki isim, Sikorsky helikopterden çok Yazıcıoğlu’nun helikopterindeki cihazları çalmakla ilgilendiler. Aydın Özsıcak bu nedenle 7 ay tutuklu kaldı. Fakat cihazların akıbetini asla söylemedi. Davut Uçum savcılık sorgusunun ardından serbest kaldı. Sonra bu iki isim Erdoğan’ı Marmaris’te kaldığı otelde öldürmeye giden ekibin içinde yer aldılar ve tutuklandılar.

        Helikopterin düşmesinin üzerinden 7 yıl geçmesine rağmen helikopterin nasıl düştüğü hâlâ bulunabilmiş değil.

        Ancak olayın suikast olduğunu söyleyebilmek için İsmail Güneş’in yaşadıklarına bakmak yeterli.

        Konuyla ilgili en iyi kaynaklardan biri olan, gazeteci-yazar Köksal Akpınar’ın “Kanlı Çukur-Muhsin Yazıcıoğlu Suikastının Perde Arkası” adlı kitabının son bölümü, Muhsin Yazıcıoğlu’nun ölümüyle ilgili en önemli ayrıntıya şu cümlelerle dikkat çekiyordu: “İlk gün enkaz bölgesine ulaşanlar, Gazeteci İsmail Güneş’in çenesini kırmak ile kalmayıp vücudunun bazı yerlerini de darp etti. O bölgeye ulaşanlar cinayeti bu şekilde işledi. Eğer bu planlı programlı yapılmış bir operasyon ise bu planı bozan tek unsur, İsmail Güneş’in telefon açabilecek kadar bilincinin yerinde olmasıydı. Bu yüzden operasyonun kusursuz olması için meslektaşımın da ortadan kaldırılması gerekiyordu. Üzülerek söylemeliyim ki, enkaz bölgesine gelen ekip, büyük olasılık ile gazeteci İsmail Güneş’i öldürdü. Ortada bu kadar bulgu varken, hiç kimse artık beni, hava karardıktan sonra İsmail Güneş’in koltuğu kızak yaparak 600 metre aşağı kaydığına inandıramaz.”

        Köksal Akpınar’ın kitabına göre helikopterin nasıl düştüğünün bulunabilmesi için helikopterin içinde seyahat edenlerin kanlarındaki karbonmonoksitin nasıl oluştuğunun bulunması hayati önem taşıyor. Karbonmonoksitin oluşumunu helikopter düştüğü sırada, Yazıcıoğlu’nun tepesinde olan F-16’lara bağlıyor Akpınar. Kimbilir? Belki 15 Temmuz’da İstanbul ve Ankara semalarını kâh hakiki kâh sonik bombalarıyla delip geçenler de aynı F-16 pilotlarıydı. Helikopter düştükten 1.5 saat sonra, “Helikopter enkazına ulaşıldı, Yazıcıoğlu’nun bacağı kırık, ambulansla hastaneye götürülüyor” şeklinde bir bilgi notu düzenleyerek arama çalışmalarını olumsuz yönde etkileyen Kahramanmaraş Emniyet İstihbarat Şube Müdürlüğü’nde görevli emniyet amiri Dursun Özmen’in de şimdi 15 Temmuz darbe girişimi nedeniyle tutuklanan isimler arasında olduğuna bakarak diyebiliriz ki: Her şey mümkün.

        Muhsin Yazıcıoğlu’nun ölümü ile 15 Temmuz’un püskürtülmüş darbesi arasındaki kesişmeler önemsiz tesadüfler değil. Bu nedenle Yazıcıoğlu dosyasının sil baştan ele alınması şart.

        Diğer Yazılar