Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        HDP’li belediyelere kayyum atanmasıyla ilgili karar üzerine Duran Kalkan küstah tehditlerinden birini daha savurmuş: “Halkın seçilmiş belediyelerini zorla ele geçirmeye çalışanlar bilsinler ki, kendilerinin kullandığı zor kadar, zora hedeftirler.”

        HDP’li belediyeler KCK için en hafifinden “kurtarılmış bölge”ler ihdas etmeye yaradı, PKK’ya can suyu oldular. Çözüm sürecinin “yürüdüğü” günlerde PKK’nın silah yığması HDP’li belediyelerin desteği olmadan mümkün olamazdı. 2015’te Bese Hozat’ın yaptığı ilanla ateşkesi bitiren ve yeniden silaha sarılan, YDG-H adlı gençlik örgütünü kullanarak sokaklara hendek kazdıran, yüzlerce güvenlik görevlimizin hayatını kaybetmesine neden olan PKK, yolların altına mayın döşenirken HDP’li belediyelerin iş makinelerini kullanıyordu.

        Hiçbir devlet teröre destek veren yerel birimleri “seçilmiş” oldukları bahanesi üzerinden mazur görme lüksüne sahip değildir. Şimdi sorunlu belediyelere atanan “kayyum”lar aracılığıyla hayata geçen de söz konusu realitenin izdüşümüdür. Kimse suça, teröre, şiddet eylemlerine yardım ve yataklık etmesini “seçilmiş” olmasını mazeret göstererek bağışlanabilir hale getiremez, bu mazeretle makama ya da kişiye özel korunma temin edemez.

        Ancak “seçtiği tarafından idare edilmek isteyen” halkın hakları saklıdır. Söz konusu uygulama, kayyum atanan belediyelere halkın seçeceği kişilerin görev başına gelmesini sağlayacak bir süreçle sınırlandırılabilmeli ki meşru olsun. Çünkü böyle olağanüstü zamanlarda devletin elindeki en güçlü silah temelde haklı olmaktır, daha önemlisi haklı olma pozisyonunu koruyabilmesidir.

        Duran Kalkan adlı aynı terörist 14 bine yakın öğretmenin PKK ile ilişkili oldukları iddiasıyla açığa alınmasına ilişkin olarak da konuşmuş. Halka “Çocuklarınızı okula göndermeyin” diyor. Ayrıca şunları da: “...Ama Kürdistan’da öğretmenlik yapanlar Kürt çocuklarına ne öğrettiklerini görsünler. Soykırım sisteminin kendilerini kullandığını anlasınlar. Maaş karşılığında kültürel soykırıma hizmet etmek suça ortak olmaktır. Şimdi bu sisteme karşı mücadele ederek bu durumu telafi edebilirler...”

        Çok belli ki KCK yönetiminin paçaları tutuştu. Ancak bu uygulamaları kendileri için kullanışlı istismar alanlarına dönüştürebilirlerse eteklerinin zil çaldığını da göreceğiz. Gerçekçi olalım, olsa olsa zarardan kâr elde ederler. Ancak Kalkan’ın 14 bin öğretmenle ilgili olarak yapılan işlemi, okulları “kültürel soykırım merkezi” olarak işaretleyen siyasetlerinin sağlamasını yapmak için kullanmasına dikkat etmek durumundayız. KCK hem okullara saldırılar düzenleyebilir, hem de fakirlik, eğitimsizlik, ulaşım gibi nedenlerle okula gönderilemeyen çocukları örgütün çağrısının yerindeliğine delil olarak sunma hokkabazlığına girişebilir. Öte yandan okula gönderilmemiş her çocuk, dağa yazılmaya adaydır, örgüte insan kaynağıdır. Bunun anlamı, bugünün tedbirlerinin yarına yönelik projelerle atbaşı gitmesi gerekliliğidir.

        90’lı yıllarda bazı sivil toplum kuruluşları her yıl bütçelerinin elverdiği sayıda çocuğu alıp İç Anadolu ve Batı Anadolu illerindeki yurtlara yerleştirerek eğitim-öğretim görmelerini sağlamışlardı. Böylece çocukları hem PKK tarafından endoktrine edilmekten hem de şiddet ortamından korumuşlardı. Devletten hiç destek alınmadığı ve bütçeler çok düşük olduğu için sınırlı sayıda çocuk bu faaliyetten yararlanabilmişti. Şimdi aynı mantığın çok daha geniş kapsamlı ve daha organize bir eğitim kampanyasıyla yürürlüğe girmesi gerekiyor.

        En güzeli kuşkusuz bu çocukların kendi muhitlerinde, ailelerinin yanında eğitilmeleridir. Ancak şiddet ve propaganda ikliminin eğitim-öğretim şartlarını elverişsiz kıldığı zamanlardayız ve devlet Güneydoğu’nun çocukları ve gençlerinin eğitimi-entegrasyonu meselesine boş veremez, kulak arkası edemez. Zira devlet sadece “şimdi’” ile sorumlu değil. “Geleceği yönetmek” de devletin öngörme, gereğini düşünme ve sivil toplumu ihtiyaca göre yönlendirme; gereken teşvikleri yapma bağlamında sorumlulukları arasında.

        Teröre destek veren belediye başkanlarını, teröre destek veren öğretmenleri yaptıkları işlerden el çektirmek bugünün tedbirleri. “Yarını kuracak insan kaynağını yetiştirmek” ise PKK’nın hiç ihmal etmediği, devletin ise hemen her zaman ıskaladığı ya da sürekli hale getiremediği bir mesele oldu; bugünün tabanı hatta siyasi partisi olan bir terör örgütü gerçeğine böyle böyle gelindi. O halde gelecek, bir kez daha geçmişte kalmamalı. Devlet kendi insan kaynağına sahip çıkmalı.

        Diğer Yazılar