Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Adana’dan yine acı haber geldi. Aladağ İlçesi’nde kayıtlı 34 öğrencinin kaldığı Özel Ortaöğretim Kız Öğrenci Yurdu’nda akşam saatlerinde çıkan yangında 10 öğrenci 1 eğitmen ve eğitmenin küçük çocuğu hayatını kaybetti.

        O an itibarıyla kurulan bütün cümleler “Yüreğimiz yandı” diye başladı. Kızların cesetlerinin yangın merdivenine açılan “kilitli” kapının yanında bulunduğunu öğrendiğimizde, binanın dışına belli ki sonradan yapılmış yepyeni yangın merdiveninin fotoğrafını gördüğümüzde içimizle ve yüreğimizle beraber beynimizin de yanması gerekti- ğini anladık.

        Alt katta bulunan öğrenciler pencerelerden kaçabilmişti.

        Üst katta bulunan ve çatı katına kaçarak yangın merdivenine umut bağlayanlar kaçamamıştı.

        Adana Belediye Başkanı Hüseyin Sözlü’nün açıklamasından öğrendiğimiz “Yangın merdiveni kapısı kilitli” tartışmaları tam 12 saat sürdü. Sonra Başbakan Yardımcısı Veysi Kaynak, “Kapı kilitli değil, hatta kapıda kilit yok” açıklaması yaptı, savcının yaptığı araştırmadan elde ettiği bulgulara dayanarak.

        Kafa karıştırıcı bir durum. Kapıda kilit yoksa neden belediye başkanı böyle bir cümle kullandı? Dahası çocuklar neden yangın merdivenine geçemedi? Yanlarında 1 de eğitmen olan 10 çocuk kapıyı açmayı neden başaramadı?

        Aladağ’daki Sinanpaşa Ortaokulu’nda okuyan, ailesi ilçe merkezine 1.5 saat uzaktaki bir köyde yaşayan Cennet Karataş’ın babası, evladını kaybetmenin üzüntüsü içinde. Yıkılmış bir halde, “Başka çaremiz yoktu, yurda verdik” diyor. Cennet, ilkokulu 4. sınıfa kadar köyünde okumuş, sonra eğitimine devam edebilmek için ilçedeki yurda geçmiş.

        Doğruya doğru, bu tür girişimler, bağışlarla kurulan yurtlar olmasa fakirin fukaranın oğlu-kızı okul yüzü göremez. Kaliteli eğitimi avantajsız bölgelere, köylere, avantajsız ailelere götüremiyorsak, çocuğu eğitime getirelim düşüncesinin sonucudur ilk ve ortaöğretim yurtları. Ama hayli ciddi emek ister. Sorumluluk ister. Elbette yurda usulsüz giriş çıkışlar önlenecektir, öğrenci yurtları yolgeçen hanı olamaz, denetim şarttır. Ancak yurdun itibarını emniyet altına alacak denetim, çocukları hayatta tutacak tedbirlerden üstün tutulamaz. Bu iş yangın merdivenine açılan kapıyı kilitleyen ya da yangın anında izlenecek prosedür konusunda bilgilendirme ve tatbikat yapmayı önemsiz bulan kafalarla olmaz. Yurtta yangın tüpü var mı merak konusu. Vardı ise nasıl kullanılacağı çocuklara öğretilmiş miydi, bırakın çocukları, yurdun görevlisi o yangın tüpünü kullanmayı biliyor muydu, teşrihe muhtaç.

        Yangınla ilgili başlatılan soruşturma kapsamında, aralarında yurt müdürü ve dernek yöneticilerinin de bulunduğu 14 kişi gözaltına alındı.

        Sorumlular mutlaka hesap verecek.

        Yapılan işin standardının alınan sorumlulukla bağdaşıp bağdaşmadığını denetlemek, gerekli yaptırımları uygulamak da devletin görevi. Standartları tutturamayanların, ısrarla ders almayanların faaliyetlerden men edilmesi şart.

        Ancak özel yurtların bir ihtiyaca cevap verdiğini, devletin her yerde her işe etkin ve hızlı çözüm üretemeyeceğini unutmak da yanlış olur.

        Meseleyi bir siyasi krize dönüştürmek isteyenlerin, cemaatlere, dindar sivil topluma, tabanı muhafazakâr olan derneklere Haçlı seferi başlatmak için fırsat kollayanların çıkardığı vaveylaya kapılmadan tutum almak gerekiyor.

        Diğer Yazılar