Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Dün AA kaynakları Türkiye ve Rusya’nın Halep kent merkezinin doğusunda ilan edilen ateşkesin ülke genelinde yaygınlaştırılması için taraflara önerecekleri bir plan üzerinde anlaştıklarını duyurdu. Planın, Beşar Esad rejimi ve “rejim yanlısı yabancı terörist grupların” muhaliflerle çatıştığı tüm bölgelerde uygulanması hedefleniyor. Habere göre ateşkesin yürürlüğe girmesi için geri sayım başlamış görünüyor.

        Bakan Çavuşoğlu’nun ifadesi, “Suriye’de kalıcı ateşkes ve siyasi çözüme yakınız. Terör örgütleri Suriye’de ateşkesin dışında tutulacak” şeklinde.

        Geçen yıl bu zamanlarda da (Aralık 2015) Suriye için ateşkesi ve kalıcı siyasi çözümü konuşuyorduk. Bu kez içinde ABD’nin de olduğu Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin 5 daimi üyesi, ABD, Türkiye ve Rusya başta olmak üzere ilgili ülkelerin katıldığı toplantılardan hazırlanan yol haritasının kabulüne ilişkin bir karara varmıştı. Siyasi geçiş sürecine dair bir tasarım ortaya koyan BMGK’nın kararına büyük umut bağlanmıştı.

        Ocak 2016’da “taraflar” arasında “ateşkes” sağlanacaktı. Suriyeli muhalifler ile Beşar Esad, ateşkesle eşzamanlı olarak ocak ayının ilk haftasında müzakereleri başlatacaklardı. 6 ay içinde “mezhebe dayalı olmayan” güvenilir bir geçiş hükümeti kurulacaktı. 18 ay içinde “serbest, adil bir seçim ve yeni Anayasa yapılması” şartı vardı. Cenevre bildirisinin esas alınması ve Suriye’nin geleceğini ancak Suriye halkının belirleyeceği yolundaki prensibe bağlı kalınması, anlaşmada yer alan hükümler arasındaydı.

        Hiçbiri gerçekleşemedi.

        Muhtemelen alınan kararda Suriye’de savaşan grupların hangilerinin terör örgütü olarak tanımlanacağına ve hangilerinin makbul sayılıp BM bünyesindeki müzakerelere katılacağına ilişkin en ufak bir netlik olmadığı için...

        Umarım Türkiye-Rusya-İran arasındaki görüşmeler 2015 yılında alınan BMGK kararında eksik bırakılan bu ciheti tamamlamıştır. 2015’te, BMGK kararından sonra “DEAŞ’ın taraf kabul edilmemesi gayet doğal ve olması gereken bir durum. Ancak adı ‘cihatçı’ya çıktı diye pek çok grubun ateşkes dahil hiçbir karara taraf olmadığı kabul edilecekse savaş kimler arasında duracaktır?” diye yazmıştım. Türkiye-Rusya-İran arasında yakın zamanda oluşturulan mutabakatta yer alan bir madde bu kez ateşkesin daha genel ve yaygın uygulanabileceği noktasında umut veriyor. Moskova Deklarasyonu olarak anılan metnin içerdiği madde basında yer aldığı şekliyle şöyle: “İran, Rusya ve Türkiye, IŞİD ve El Nusra’ya karşı birleşik mücadele ve silahlı muhalif grupları onlardan ayırma kararlılıklarını tekrar ederler.”

        “Ayırma”dan kasıt “tefrik etme” ise Rusya 2015’te hazırladığı ve yüzlerce grubu dahil ettiği “terörist listesi”nden geri adım atmış demektir. Türkiye’nin attığı geri adımı anlamak için 2012 Haziran’ında yapılan Cenevre Sözleşmesi’nin ana temasının “Esad’sız Suriye” olduğunu hatırlamak yeterli. Ancak sanıldığı gibi bu “geçiş” son aylarda olmadı. Zira zaten 2015 BMGK kararında da ilk altı aylık dönem Esad’la beraber kurgulanıyordu, 18 ay içinde gerçekleşeceği “sanılan” seçimlerde aday olma hakkının olup olmadığı belirsiz bırakılmıştı. Moskova görüşmelerinde de belirsiz kaldı.

        Sonuç, Beşar Esad ve rejimi bir süre daha Suriye’yi tanzim etmeye devam edecek gibi görünüyor. Çünkü dünya sistemi ile Suriye’nin kaderi üzerinde etkin bölgesel güçler Suriye’de kötü bir diktatörün kaostan daha hayırlı olduğu yönünde birleşti. Türkiye’ye tezlerini devam ettirme noktasında seçenek bırakılmadı.

        Ateşkesin yürüyüp yürümeyeceği öncelikle her analizde ihmal edilen faktöre, sahadaki aktörlere ve dinamiklere bağlı. Ancak ABD’nin masada olmamaktan hayli şikâyetçi olması da önemli bir veri. O kadar ki, bütün meseleyi DEAŞ sorunununa indirgeyen kendisi değilmiş gibi, Türkiye’yi DEAŞ’la yeterince savaşmıyor diye tefe koyan kendisi değilmiş gibi, şimdi Türkiye’yi DEAŞ’a karşı savaşında yalnız bırakmayı bile göze alabiliyor. Azez, Cerablus, Dabık ve El Bab’da yürüyen operasyonlara destek vermediği gibi durmaksızın adını andıkları “Rakka operasyonu” hakkında epeydir sessizler. Bu sessizlik ABD başkanlığı görev deği- şikliğiyle ilgili anlaşılabilir meşgalelerden ileri gelmiyorsa çok da hayra alamet değil. Ortado- ğu’da suların gerçekten durulup durulmayacağı 20 Ocak’tan sonra belli olacak. Ve tabii, sürekli ihmal edilen saha dinamiklerine bağlı.

        Diğer Yazılar