Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Putin Rusya’sı ve Netanyahu İsrail’i yeni ABD başkanıyla çalışmak için gün sayarken, İran gibi Çin de huzursuz. Zira Trump sadece ABD’nin Irak’ta, Suriye’de izlediği politikaları eleştirmedi. ABD’nin 1979 yılından bu yana Pekin yönetimini Çin halkının tek meşru temsilcisi olarak tanıyan politikasını da eleş- tirdi. Dahası geçen ay diplomatik teamüllere aykırı olarak Tayvan lideriyle doğrudan telefon görüşmesi yapıp Çin’in tepkisini çekti. Şimdi Trump başa geçtiğinde dışişleri bakanı olacak Rex Tillerson’un Güney Çin Denizi’nde yapay adalar yapıp üzerine milyonlarca kilometrekareyi kontrol altına alan üsler inşa eden Çin’le ilgili sarf ettiği olumsuz cümleler tepki çekiyor.

        Çin’in Güney Çin Denizi’ndeki erişim imkânları başta Filipinler olmak üzere Vietnam, Brunei ve Malezya’nın da aralarında bulunduğu bölge ülkeleriyle egemenlik tartışmaları yaşamasına neden oluyor. Trump’ın dışişleri bakan adayına göre Çin’in erişiminin sınırlandırılması gerekiyor. Çin’in milliyetçi yayın organı Global Times, Tillerson’un açıklamasına, “Trump ve ekibi, göreve geldikten sonra böyle bir planları varsa savaşa hazırlıklı olmalı” cevabını veriyor.

        Ancak asıl kaynama içeride.

        Gün geçmiyor ki Obama yönetiminin son günleri, Trump tandanslı bir skandala imza atmasın. Önce Rusya’nın, Cumhuriyetçi aday Donald Trump’ın kazanmasına yardımcı olacak şekilde ABD başkanlık seçimlerine müdahale ettiği yönünde iddialar ortaya atıldı. Amerikan Washington Post Gazetesi’nde yer alan ve üst düzey hükümet yetkililerine dayandırılan iddiaya göre CIA, “Rusya’nın 8 Kasım’da yapılan ABD başkanlık seçimlerine karıştığı” şeklinde bir neticeye ulaştı.

        Habere göre, Rus hükümetine yakın bazı kişiler, Demokrat Parti’nin gizli bilgilerini siber saldırıyla ele geçirerek Wikileaks’e aktarmıştı. Julian Assange, Rusların kendileri için hiçbir zaman kaynak olmadığını açıkladı ama bu açıklama sonucu belirlemedi. 29 Aralık 2016’da Obama, bu haberleri referans alarak ülkesinde görev yapan 35 Rus diplomatı sınırdışı etme kararı aldı. ABD standartları için oldukça çılgın bir hamleydi.

        Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in nasıl karşılık vereceği merakla beklendi. Ama Putin, Obama yönetiminin ABD-Rusya ilişkilerini giderayak gebe bırakma çabalarını biliyordu. ABD’ye yeni başkanının izleyeceği siyaseti görerek cevap verme şansını elinde tutmayı tercih etti ve sessiz kaldı.

        2017’nin Ocak ayı başladığında Trump karşıtı iddialar şekil değiştirdi. “Trump’ı Rusya seçtirdi” iddiaları gitti, yerine “Rusya, Trump’a şantaj yapacak” geldi. İddiaya göre Rusya’nın elinde ABD Başkanı seçilen Donald Trump’ın uygunsuz görüntüleri vardı ve Rusya bu görüntüler üzerinden Trump’a şantaj yapabilirdi. Haber sırayla CNN, New York Post, Washington Post ve Wall Street Journal gibi yayınlarda yer aldı. İnternet haberciliği yapan New York merkezli BuzzFeed, söz konusu “uygunsuz görüntüler” ve “şantaj” iddialarının inandırıcılığını artıran, “Trump ve ekibinin, ABD seçim kampanyasının sürdüğü dönemde düzenli olarak Rus istihbaratıyla görüştüğünü, bu bağlantının geçmişe dayandığını” ileri süren 35 sayfalık bir belge yayınladı.

        Belgenin hikâyesi de en az “uygunsuz görüntüler” iddiası kadar ilginçti. ABD istihbarat örgütüne de ulaştırılan 35 sayfalık belge, Rusya istihbaratı konusunda uzman olan emekli bir İngiliz ajan tarafından 2016’nın yaz ayında hazırlanmıştı. İstihbarat çevrelerinde “saygın” ve “inandırıcı” nitelikleriyle öne çıkan ajan, Trump’ın Rusya ile bağlantılarını ortaya koymak için Cumhuriyetçi başkan aday adayları tarafından görevlendirilmiş ama Demokrat Parti çevreleri tarafından finanse edilmişti. Hazırlanış biçimi ve kaynakları açısından pek de şeffaf görünmeyen belgenin gösterdiği önemli bir şey vardı: “Trump karşıtı cephenin ne kadar geniş bir mutabakat cephesi olduğu.”

        Trump’ı oldukça zor günler bekliyor. Zira sadece rahatsız ettiği dış ülkeler değil, Washington’daki yerleşik düzen de ona karşı. Establishment’ın gözünde o, parası olan fakir bir adam. Elbette Trump gibi kaba, ırkçı, hukuki sınırları ve evrensel insani ilkeleri takmayan bir adam demokrasi için tehdit olma potansiyeli içerir. Ama bu gidişle Amerikan demokrasisinin sonunu Trump’ın kişiliği değil, onu engellemeye çalışan elegant cumhuriyetçiler ve çıtkırıldım demokratlar getirecek.

        Diğer Yazılar