Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Yer İtalya’nın Milano kenti. Tarih 1942. Bu yıl doğacak ve daha sonra sıradışı bir adam olacak çocuk, önce fotoğrafçı ve gazeteci olacak; sonra tüketim dünyasının dinamosu olan reklam ile yaşayan politika arasında esaslı bağlar kuracak. İsmi Oliviero Toscani. Esprit, Valentino, Chanel, Fiorucci gibi markalar için de çalışacak ama dünya onu Benetton için yaptığı kampanyalardan tanıyacak. Sıradan insanlara, “Irkçılık ve yoksullukla ilgili bakış açınız, nasıl giyindiğiniz kadar önemlidir” mesajları verecek. Kendi ırkını, rengini ve standartlarını dünyanın merkezi olarak kodlayan kültüre “Hayır, siyahlar”, “Ama hayır, sarı ırk” diyerek evrenin merkezi olmadığını hatırlatacak. Sadece kabul görmek için giyinen ve hatta yaşayan gençlerin gözüne gözüne sokacak: “Sana dayatılan rol modellerini bırak ve aynı gökyüzünü paylaştığın insanların çeşitliliğine bak, ne kadar güzel ve saygın olduklarını gör.”

        Yer İtalya’nın Venedik kenti. Tarih 2017. Âşıklar, gondollar şehrinin makyajı 22 yaşındaki Gambiyalı sığınmacının suya düşmesiyle darmadağın oluyor. Yüzlerce kişinin önünde büyük su kanalına düşüyor adam. An itibarıyla isminin Pateh Sabally olduğu bilinen sığınmacı, su üzerinde kalmaya çalışıyor. “Aşk ve estetik, insanı daha iyi yapan değerlerdir” zannedersiniz. Öyle olmuyor bu kez, hava değişik. Kerhen ve lütfen üç tane can simidi atıyorlar. Ancak can simitlerine ulaşamıyor Afrikalı, ulaştığında da kimse simitleri geri çekmiyor. Video kayıtlarından ve görgü tanıklarının ifadelerinden anlaşıldığı kadarıyla, evet, kimse yardım etmiyor. Ne genç Pateh’i kurtarmak için suya atlayan var, ne yardım çağıran. Bilakis bir eğlencedir başlıyor. Irkçılık ile sadistliğin aynı dans pistine ait ritimler olduğunu anlatmak için yapılmış bir “proje” sahneleniyor gibi, dakika dakika daha da çirkinleşiyor hadise.

        Kimi “Bırakın boğulsun” diye haykırıyor, kimi “Haydi şimdi evine kadar yüz!” diye. Bırakın evini, artık temiz bir nefes bile binlerce kilometre uzaktadır. Nitekim yetişemiyor o nefese, o yakalamaya çalıştıkça biraz daha uzağa kaçıyor hayat. Pateh Sabally yüzlerce kişinin önünde, çırpına çırpına ölüyor. Dinler, kitaplar, felsefeler değmemiş ama billboard’lardan bağıra bağıra verilen mesaj da değiştirmemiş insanları, Toscani’ye ayrılan sürenin de sonuna gelinmiş. Kalpler mühürlenince, sanat ne yapsın, fotoğraf ne yapsın, provokatif mesajlar ne yapsın, hatta Mâbud ne yapsın....

        Bazı haber kaynakları, Pateh’in intihar etmek için, suya bilerek atladığını iddia ediyorlar ama onlar dahi kimsenin bu genci kurtarmak için tek bir hamle bile yapmadığını teyit ediyorlar. Hayatta kalmak için evinden binlerce kilometre uzaktaki bir ülkede sığınmacı olmayı kabul etmiş, kimbilir hangi zorluklara katlanarak ülkeye girmiş biri kolay kolay intihar etmez. Ama insanın aklına gelmiyor da değil: Suya düşen kara insanlara “Haydi şimdi evine kadar yüz” diye mukabele edilen bir ülkede kim umudunu yitirmez?

        Haberi okur okumaz, yürek sızımıza eşlik eden tek bir duygu var.

        Öyle ki tüm kalbimizle şunu söyleyebiliyoruz: “Pateh Sabally, keşke Türkiye’ye gelseydi.”

        Ve sonra içtenlikle iddia edebiliyoruz: Pateh şansını İtalya’da, Avrupa’da, romantizmin başkentinde, gondol sefası yapan ve serenad dinleyen âşıkların kentinde değil, bizim “milliyetçiliği” ile ünlü Kayseri’mizde, kavruk Antep’imizde arasaydı, böyle olmayabilirdi. Şu an yaşıyor, hatta iş kurmuş bile olabilirdi. İnsanımız “N’aber lan, saat var mı?” diye takılır dururdu eminim. Ama Pateh’e, giderek “milli ideolojimiz” olmuş, mazlum korur, hayat hakkı gözetir halimizle mukabele ederdik eminim.

        Çünkü en “Ye kürküm ye”cimizde bile garibanı ve mazlumu sadece Allah korkusuyla değerlendiren bir efendiliğimiz var hâlâ.

        Çünkü mesajını bir nesil sonrasına dahi aktaramayan kısa ömürlü anlık efektlerimiz, moda ideologlarımız yok, fakat en “milliyetçi”miz bile ırkçılığın sebepsiz sadizmine kapılmayacak kadar irfan sahibi.

        Allah bizi affetsin, Allah tekâmül ettirsin, hatalarımızı hayra tahvil etsin ve övünmek gibi olmasın ama, iyi ki varız.

        Diğer Yazılar