Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu dün sosyal medya hesabından ilginç bir iddia ortaya attı.

        Cümleyi aynen alıntılıyorum: “15 Temmuz, başkanlık sisteminde olsaydı, bugün Türkiye diye bir ülke kalmamıştı. Başkanı ele geçirmek, Türkiye’yi ele geçirmek demektir!”

        Kendisine Tokat’tan cevap veren Başbakan Binali Yıldırım ise “Bu, milletine güvenmemek demektir, milletine inanmamak demektir, bu milleti tehdittir, ‘Eğer başkanlık gelirse darbe olacak’ demektir” ifadesini kullandı.

        YANLIŞ AKIL YÜRÜTME

        Birincisi, yıllardır siyaset yapan biri nasıl böyle derya deniz bir konuyu bir tveet’e sığdırmaya çalışır anlamasam da, Kılıçdaroğlu’nun “Başkanlık gelirse darbe olur” demeye çalıştığını filan düşünmüyorum.

        Sözlerinden böyle bir anlam çıkmıyor.

        Güçlü yürütme ve güçlü ülke arasında doğrudan bir bağ kurulamayacağını, bilakis bazen gücün tek elde temerküz ettiği sistemlerin sözgelimi ABD gibi büyük küresel güçler karşısında daha kırılgan olabileceğini, manipüle edilmeye elverişli hale gelebileceğini anlatmaya çalışıyor.

        Ancak ikinci ve önemli bir nokta var; o da Kılıçdaroğlu’nun demeye çalıştığı şey için “15 Temmuz” gibi artık tarihi ve siyasi değeri tartışılmaz olan bir günü seçmesinin tam bir gaflet olması.

        Yıldırım’ın haklı olduğu yer, tam da bu nokta: Milletine inanmamak, güvenmemek...

        Çünkü bu söz, hem 15 Temmuz’da inanılmaz bir direnç göstererek cuntayı durduran milleti hafife alıyor; hem de milleti meydanlara akın etmeye çağıran Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın toplumsal hafızadaki yerini göremiyor, görmezden geliyor.

        Referandumdan “Evet” çıkarsa ilk başkanın Erdoğan olacağı kesin olan bir model ile “15 Temmuz” arasında bağ kurmak epey yanlış bir akıl yürütme anlayacağınız.

        Zira, 15 Temmuz’da da cumhurun bir başkanı vardı, ele geçirilmeye çalışıldı, başarılamadı; millet izin vermedi.

        MİLLET GÖĞSÜNÜ SİPER ETTİ

        Millet, Erdoğan nezdinde seçimlerini, sivil siyaseti, sandığı, demokrasiyi ve aynı zamanda kendisini ve devletini savunmak için göğsünü kurşunlara siper etti.

        O günlerde, iktidarı ve muhalefetiyle herkes, “Darbeyi hep beraber durdurduk” derken, “Bu millet darbecilere geçit vermedi” derken, hatta “Millet devletin namusunu kurtardı” derken, Yenikapı mitinginde yeni bir birlik ruhu aranırken milleti referans almıyor muydu?

        Referandumdan “Evet” çıkması halinde bu millet başka bir milletle yer mi değiştirecektir ki artık kendisini ve ülkesini koruyamaz hale gelsin?

        Sistemleri güçlü yapan güçlü kurumlarıdır, doğru işleyen bir hukuk aksamıdır, yetki ve sorumluluğun dengeli dağılımı ve düzenli denetimidir, doğru. Ama bir o kadar önemli olan da insan malzemesidir.

        Çok iyi sistemler, değerler manzumesi çökmüş toplumların elinde heder olur; kötü modeller insaflı ve sorumluluk sahibi idareciler elinde faydalı aygıtlara dönüşebilir, bahsi diğer.

        Benim diyeceğim sadece şu: Referandumdan ister evet çıksın, isterse hayır çıksın, 15 Temmuz’u görmüş ve ülkesini kahramanca savunmuş bu millet hakkında “Şöyle olsaydı Türkiye diye bir ülke kalmazdı, böyle olursa Türkiye bölünürdü” gibi fütüristik açılımlara girmek yanlıştır. 15 Temmuz’u anıyorsanız, Türkiye’nin milletini tırnak içine almadan cümle kurmamalısınız.

        Diğer Yazılar