Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        “Yüzüklerin Efendisi”nden fırlamış bir sahneyi andıran ışıklı küre yoldaşlığı, Trump’ın Suudi Arabistan’la yaptığı milyar dolarlık silah ticaretinin meyvesi Katar için hayli acı oldu. ABD’nin en büyük yumurtalarını kendi sepetine koyduğunun idraki içinde proaktif bir hamle yapan Suudi Arabistan’ın domine ettiği ülkeler birbiri ardına Katar’la ilişkilerini kesme yarışına girdiler: Mısır, Bahreyn ve Birleşik Arap Emirlikleri’nin ardından Yemen, Libya ve Maldivler.

        Katar ile hava ve deniz sınırları kapatıldı, Katarlı diplomatların 2 gün, Katar vatandaşlarının 14 gün içinde ülkelerine dönmeleri istendi. Katar’da haliyle panik oluştu ve insanlar aç kalma korkusuyla marketlere hücum etti.

        Suudi Arabistan Resmi Haber Ajansı SPA’da “Doha’nın açık ve gizli gerçekleştirdiği ciddi ihlaller, terör örgütlerini barındırarak teröre destek vermesi, basın yayın organlarında terör örgütlerinin propagandasını yapması, Katif İli’ndeki İran bağlantılı terör eylemlerini desteklemesi, aşırıları barındırması, Yemen’deki Husi militanları desteklemesi sonrasında Suudi Arabistan’ın bu kararları almak durumunda kaldığı” belirtildi.

        Uzun uzun sayılmış ama bakmayın, terörist derken kastettikleri “silahlı mücadeleye karşı olan” ve Sisi’nin askerleri tarafından 3500 mensubu Rabia Meydanı’nda kurşuna dizilen İhvan-ı Müslimin ve en son siyaset belgesi ile 67 sınırlarına çekilmiş bir devleti destekleyeceklerini içeren uzlaşı mesajı öne çıkan bir siyaset belgesine imza atmış olan HAMAS.

        Sadece Suudi Arabistan değil, başta Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) olmak üzere diğer Körfez diktatörlükleri de İhvan-ı Müslimin ve son siyaset belgesine kadar kendisini İhvan’ın kolu olarak tanımlayan HAMAS’tan deliler gibi korkuyorlar. Bu korku IŞİD ya da El Kaide korkusundan çok daha baskın. Çünkü İhvan çizgisinin halkın taleplerine dayalı sistem önerisi Suud, Bahreyn, BAE benzeri ülkelerin bizzat “rejimini” tehdit ediyor.

        KONU SADECE KATAR DEĞİL

        BAE Washington Büyükelçisi Yusuf el Uteybe’ye ait olduğu iddia edilen ve bazı hacker gruplar tarafından 3 Haziran’da yayınlanan e-postalar söz konusu tehdit algısının ne boyutta olduğunu gözler önüne sermekteydi. Büyükelçiye ait olduğu öne sürülen e-postalarda Uteybe’nin İsrail yanlısı FDD’nin CEO’su Mark Dubowitz ve kıdemli danışmanı John Hannah ile sık sık yazıştıkları görülüyordu. Yazışmalarda Sisi’nin darbesi “devrim 2.0” olarak nitelendiriliyor; iki tarafın da Müslüman Kardeşler ve HAMAS’a verilen desteği “teröre destek” olarak yorumladıkları, önlem alınması için Amerikan politikalarını etkilemeyi hedefledikleri gözler önüne seriliyordu. Uteybe, İran’da iş yapmayı planlayan bazı uluslararası firmaların listesini Dubowitz’e veriyor, Dubowitz de “Daha önce konuştuğumuz gibi hedef listedeki bu şirketler seçim yapmak durumunda” cevabını veriyordu.

        Herkesin bildiği gerçeklerin somut kanıtları olan e-postaların ortaya yayılmasından sadece günler önce, Katar Emiri’nin daha sonra yalanlanan “İran’ın İslam dünyası içinde bir güç olduğu” sözleri medyadaydı. Katar hükümeti haberi yayınlayan QNA’nın siber saldırıya uğradığını ve yayınlanan haberlerin gerçeği yansıtmadığını açıklamış, ancak BAE ve Suudi Arabistan basını Katar Dışişleri Bakanı El Sani’ye atfedilen açıklamaları kullanmaya devam etmişti. El Sani ise 25 Mayıs’ta düzenlediği basın toplantısında, “Ülkesini hedef alan bir haksız kampanya bulunduğunu” belirtmiş, karşı koyacaklarını ifade etmişti.

        Katar’ın haksızlığa uğradığına şüphe yok, ama Katar’ın gelişmelere karşı koyması oldukça güç. Çünkü konu sadece Katar değil. Konu Trump’ın başa gelmesiyle iyice netleşen İran’ın kuşatılması politikasının yavaş yavaş somutlaşması. Geçen ayki Suudi Arabistan ziyareti Suudi Arabistan’ın körlemesine giriştiği İran’ı denize dökme arzusuna su taşıdı. İran’la daha rasyonel ilişkiler kurulmasını öneren ve üstelik, jeopolitik konumuyla İran karşıtı koalisyonun aşil topuğu haline gelmesi ihtimali bulunan Katar’ın acılı bir sadakat testinden geçmesi gerektiğine karar verildi; mesele budur.

        Diğer Yazılar