Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        CUMHURBAŞKANLIĞI’nın 15 Temmuz’un yıldönümü için hazırladığı afişler epey tartışıldı, yer yer lanetlendi. Tepkilere neden olan, afişlerde darbe girişimine karşı sokaklara çıkan halkın karşısında gerileyen, paniğe kapılan ve ellerini “Eyvah” der gibi başının iki yanına koyan bir asker görüntüsünün olmasıydı. Eleştirenlere göre bu görüntü TSK’yı aşağılamak anlamına geliyordu. Oysa 15 Temmuz’u püskürten sadece millet değildi, milletin yanı sıra cuntaya karşı çatışmaya giren rütbeli TSK subaylarıydı. TSK bunu hak etmiyordu vs.

        Dün yazmıştım: Darbeye eşlik eden siviller; yani mühendislerden, sigortacılardan, ilahiyatçılardan ve daha pek çok meslek grubundan oluşan sivil “abi”lerin, “imam”ların 15 Temmuz girişiminde rol aldıklarını gösteren güvenlik kayıtları, bu darbe tertibinin direksiyonunda “FETÖ”nün olduğunun en kesin ve sarsılmaz kanıtıdır.

        Taraftarlarını “Kendileri yaptılar, üzerimize attılar” savunmasıyla tutmaya çalışan örgüt kurmaylarının “tiyatro” savının gülünç olmaktan öte bir değeri yok. Akıncılar’da, 143. Filo’da, Türksat’ta, TRT’de askerlerle beraber fink atan “imam”lar ve “abiler” görüntülenmişken darbe girişiminin sorumluluğunu o girişimin hedef aldığı kişi ve kurumlara yüklemek dünyanın en ahmak mesaisi.

        Ancak bu durum darbe girişiminin içinde yıllardır TSK’da bulunan subayların olduğu gerçeğini değiştirmiyor. O gece silah kuşananlar, uçakları uçuranlar, kilolarca mühimmatı sırtlanıp Marmaris’e baskına gidenler, bunu sadece FETÖ’cü kimlikleriyle değil aynı zamanda asker kimlikleriyle de yaptılar.

        Saklı seçilmiş hissiyatıyla örgütlenmiş, cemaatin menfaatlerinin “helak olmayı arzu edermiş gibi davranan(!)” sıradan kitlelerin menfaatinden üstün olduğuna inanan FETÖ’cü, aynı zamanda asker olmanın sağladığı imkânlara da sahip olduğu için; TSK’nın darbelerle dolu tarihinden meşruiyet temin edebildiği için kendisini böyle bir girişime ehliyetli gördü.

        Yani anlayacağınız o sadece FETÖ’cü değil, aynı zamanda askerdi. Darbeyi yaparken de asker üniforması giyiyordu. “Bana darbecinin resmini çizebilir misin?” sorusuna muhatap olan hemen herkesin karalayacağı ilk eskiz yüzde 90 “asker” figürü olurdu.

        Cumhurbaşkanlığı’nın hassasiyetleri dikkate alarak yeni afişler hazırlatması duyarlı ve birleştirici bir tutum. 15 Temmuz’un bu ülke için anlamının herkes tarafından paylaşılmasını sağlamak için yapılmış nazik bir jest.

        Ama işin gerçeği, o afişi eleştirenler arasında sadece “Neden bu kadar basit ve çirkin?” diye soranlar haklıydı.

        FETÖ’NÜN YUNAN MİTOLOJİSİ SEVDASI

        HİTİT Üniversitesi’nde Prof. Dr. Hilmi Demir, 07.07.2017 tarihinde Karar Gazetesi’nde FETÖ’nün Yunan mitolojisinde “Herkul” ya da “Herakles” olarak anılan karakterle teşriki mesaisi üzerinde bir makale yayınladı. Herkül miti sadece herkul.org sitesinde değil, başka anlatımlarda da geçiyordu.

        Biri şu: “Ey ümmet-i merhume (ölü ümmet), beklediğin subh-u kıyamet (kıyametin sabah vakti) değilse ellerini boynundan çöz, Herakles’in Promete’nin imdadına koştuğu gibi, şeytanın ateşine çarpılmış gençliğin imdadına koş...”

        Hilmi Demir, “Yarı insan yarı tanrı olan Herkül, gücün, dikbaşlılığın, hatta pervasızlığın sembolüdür ve FETÖ liderinin elinde bir kurtarıcıya dönüşmüştür. Herkül FETÖ liderinin rol modelidir” diyor ve buradan o rol modelinin vaat ettiği güce ve imtiyazlara balıklama atlayan bütün siyasetçi, gazeteci ve kanaat önderlerine özeleştiri sorumluluğu düştüğünü söylüyor.

        Benim gözlemim odur ki, “Herkül” tek değil.

        Kısa bir süre önce dikkatimi çeken ve örgüt mensuplarının, sempatizanlarının haber ve analiz paylaşımı yaptıklarını fark ettiğim başka bir site de adını Yunan mitolojisinden alıyor: Kronos.

        Goya’nın ‘Kronos’ tablosu

        Hemen anlaşılacağı gibi Kronos da bir Yunan mitolojisi karakteri. Bir titan. Zaman tanrısı olarak da bilinmekte. Oğlu Zeus tarafından Tartaros’a sürülmüş ve zincire vurulmuş bir figür. Buraya kadar her şey FETÖ sembolizmine uygun bir mazlum hikâyesine benziyor. Her şeyin zamanla anlaşılacağı bir mağduriyete işaret edildiğini düşünebilirsiniz.

        Ancak bir sorun var: Bu Kronos adlı muhterem pek de mazlum değil. Evlatlarını yemesiyle ünlü. “Evlatlarını yeme” imgesinin “zamanın her şeyi yok ettiği” hükmünü temsil ettiği söylense de Goya’nın konuyla ilgili ürkütücü tablosuna bakıp da Kronos’un iyi biri olduğunu düşünmek imkânsız.

        Kronos da Herkül gibi FETÖ’nün rol modellerinden biri mi? Öyleyse hangi mümtaz sıfatla? Rol modeli değilse FETÖ’nün muarızı olan muhatabına yönelik bir mesaj mı söz konusu? Sorular çoğaltılabilir, ancak gelinen noktada bu semboller, gizli mesajlar istihbaratın konusu filan değildir; değerleri de, yapıyı tanıma amaçlı psikolojik ve teolojik analizlere yapacakları katkıyla sınırlıdır.

        Esas mesele dinini bilen, dünyayı bilen merhamet sahibi altın nesil yetiştirme iddiasındakilerin hangi aşamada ve hangi eşiklerden geçtikten sonra şedit ve insafsız Yunan tanrılarına bu kadar özel ilgi gösterir hale geldiklerinin araştırılmasıdır.

        Diğer Yazılar