Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        KÖPRÜ hıncahınç doldu, insanlar Demokrasi ve Milli Birlik Günü’nü kutlamak, 15 Temmuz’da yaşanan korkunç girişimi yâd etmek, şehitlerini anmak ve kazandıkları zaferin arkasında olduklarını deklare etmek için yürüyüşe katıldı.

        Kısa bir Instagram taraması bile 15 Temmuz’un yıldönümünü kutlamak için sokağa çıkanların oldukça heterojen bir topluluk olduğunu gösterir.

        Ama hiç kuşku yok ki daha iyi olabilirdi.

        Henüz 1. yıldönümünde olan bir günde, darbeye ve darbecilere karşı daha geniş bir siyasi birlik mesajı verilebilirdi. Verilemedi.

        EDEPSİZ KAFA

        15 Temmuz’da darbecileri desteklemedikleri için pişman olduğu anlaşılan bir kesim, bu önemli günü “atar-gider” yaparak karşılarken, 15 Temmuz’u iliğine ipliğine kadar sömürmeye azmetmiş olanlar “duruşlarını” veya “ürünlerini” pazarlarken yakalandılar.

        İşi endüstriye dökenler rahatsızlık yarattı. “15 Temmuz takıları gelmiştir” gibi reklam spotları gördük. Sonra o afişleri.

        Google’da “crying soldier” yazınca gelen asker fotoğrafının aynısını alıp 15 Temmuz afişine monte etmekten ibaret, soyutlamadan ve düşündürücü olmaktan aciz bir anlayış söz konusuydu ve bu kadar hafif akıllı, kalitesiz işlerin nasıl finanse edildiği de bilindiğinden nereden baksanız özensizlik söz konusuydu.

        Ancak kamuoyunda öne çıkan bunlar değil, “Afişte neden asker var? Neden TSK’yı rencide ediyorsunuz?” vurgusu oldu. Darbeciler esnafı ya da itfaiyecileri kullanarak darbe yapmıştı da haberimiz mi yoktu?

        Konu, “O gece linç edilen ‘ana kuzusu’ darbeciler” konusuna kadar geldi. Milletine silah sıkıp insanları ikiye biçen hainleri bağrımıza basma yükümlülüğümüz vardı da haberimiz mi yoktu?

        Cumhurbaşkanlığı hassasiyetlere saygı duydu, afişleri değiştirdi. Ama bu sırada 15 Temmuz’u başka milli günler ve bayramlarla yarıştırma habisliği başladı. Sosyal medyada dolaşan caps’lerden biri şöyleydi: “Benim destanım 18 Mart / Egemenliğim 23 Nisan / Bağımsızlığım 19 Mayıs / Zaferim 30 Ağustos / Demokrasim 29 Ekim / Saygım 10 Kasım’dır.”

        Edepsiz kafa, devletin namusunu kurtarmak için 249 kişinin şehit olduğu bir güne ayıracak hiçbir duygusu olmadığını, olsa bile bir gram vermeyeceğini deklare ediyor. 15 Temmuz’da savuşturulan bir darbenin anlamını idrak edebilmek 18 Mart’a, 23 Nisan’a, 19 Mayıs’a, 29 Ekim’e, 30 Ağustos’a ya da 10 Kasım’a dair bir farkındalığa sahip olmayı engelliyor muydu?

        Gelgelelim, ihtilafları hiç değilse bu bir gün için bitirme konusunda mutabık kalamayan sadece aşırı uçlar değildi. İktidarıyla muhalefetiyle siyasetçiler de bu önemli günde anlamlı, ortak bir siyasi birlik mesajı veremedi.

        Önce davet krizi oldu, darbe komisyonu raporuna CHP ile ilgili bilgiler eklendi, çıkarıldı. Derken Meclis’teki törende kimlerin konuşacağıyla ilgili bir kriz yaşandı. Sonra Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Başkanlığı tarafından hazırlanan 15 Temmuz albümünde sadece AK Partili vekillere yer verilmesi, o gece Meclis’te olan CHP’li vekillerin sansürlenmesi iddiası problem oldu.

        BATAKLIK KURUTULMALI

        Başbakan Binali Yıldırım, “Siz kalleş oldukça biz kardeş olacağız” gibi güzel bir cümle kurmuştu ama günün sonundan geriye Kılıçdaroğlu’nun sürekli çoğalttığı ithamlar ve CHP’nin kortejde yer almama kararı kaldı. Gerçi CHP son günlerde yeniden yükselttiği kontrollü darbe ithamlarıyla o kortejdeki yerini fazlasıyla daraltmıştı.

        Oysa “Bir daha asla” deniliyorsa, darbecilere yeşerme ve arada kaynama imkânı veren bataklığın kurutulması gerekir. Bu işlem ise siyasetçilerin birbirlerine rakip ve hatta hasım bile olsalar belirli zamanlarda yılda birkaç kere, olmadı senede bir gün krizlerini, sorunlarını rafa kaldırıp “ortak” bir mesaj vermeleriyle olur.

        Diğer Yazılar