Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        İSLAMCI-dindar-geleneksel ya da muhafazakâr erkekler arasında, dindar kadınlara cephe almazlarsa yaptıkları ibadetin kabul edilmeyeceğini düşünen gruplar var. Onlara göre bir kadın, eğer dindar ise çalışmamalı. Çalışan kadın beşeri ve içtimai çöküşün tetikleyicisi olduğunu bilmeli. Bilmiyorsa bildirilmeli.

        Onlara göre kadının bekâr gezmesi sorun. Ama evliyse ve eşine itaat etmiyorsa daha büyük sorun! Onlara göre kadından yönetici olamaz, yöneticisi kadın olan milletler iflah olmaz.

        Bırakın yönetici olmayı, onlara göre, kadınların hak araması da büyük bir sorun. Hatta birine göre şöyle: “Kadınlar ümmetin en büyük sorunu.” Çünkü “Erkekler kadınlara zulmetmekle itham edildikçe ümmet ayağa kalkamaz.”

        Kirli zihinlerini “verili bir durum” olarak kabullenip değiştirmeye tenezzül etmiyorlar. Konformist hayat tarzlarından vazgeçmeye hiç niyetleri yok. Devlet gücüne yapışık, rant ekonomisine bitişik hayatlara alışmış durumdalar. Kendilerini iyi hissetmek için kaçınılmaz biçimde ast-üst ilişkilerine, ezmeye ve tahakküm etmeye mecbur hissediyorlar. Bu halleriyle yeni nesle umdukları kadar nüfuz edemedikleri için yapabildikleri tek sporu yapıyorlar: “Günah keçisi arama turnuvası.”

        Turnuvanın son şampiyonu, “Başörtüleriyle sigara içen kadınlar” yazısının müellifi oldu. Malum şahıs, kendisini âlim kabul eden, onu “diğerlerinden” ayıran on binlerce kadına ihanet ettiği yazısında şunları söyledi: “Ben başını örten ama göstere göstere sigara içen bir bayan gördüğümde şöyle bir intibaya kapılıyorum: Sanki farklı olana şunu diyor: Siz benim başımı örttüğüme bakmayın, benden ümidinizi kesmeyin, sizinle paylaşacağım daha çok şeyim var.”

        “Paylaşacağım çok şey var” ifadesinin her tarafa çekilir, omurgasız tınısı fazlasıyla endişe verici. Onca dini ilim tahsil et, profesör ol, sonra git Demet Akalın şarkılarının söz yazarlığına soyun. Allah daha büyük keder vermesin.

        ******************

        SİGARA SAĞLIĞA ZARARLI, ANLADIK

        Bu durum kadını ve erkeğiyle insanların “göstermek” için giyinir olduğu bir çağda “örtünme” gibi zor bir sorumluluğu yüklenip götürmeye çalışan kadınlara iftira atmanızı gerektirir mi? Daha yakın tarihe kadar rejimin baskısı altında yaşayıp en temel haklarından mahrum kalmış olan asabı bozuk kadınlara, “Bak bak, sinyal yapıyor” terbiyesizliğiyle muamele etmeyi gerektirir mi?

        Mesele sağlık ise “Sigara içmek, Allah’ın kullarına verdiği ‘beden’ emanetini iyi kullanmamaktır” dersiniz. Ama orada bile emanete hıyaneti sigaraya indirgerseniz size gülerler. Beyaz un, beyaz şeker, baklava, mısır şurubu içeren bütün hazır gıdalar, salam, sucuk, sosis gibi işlenmiş etler ve dahi hava kirliliği de sağlığı olumsuz etkiler.

        Ama konu sağlık olsaydı, sigara içen başörtülü kadınları rencide edenin spor yapan başörtülü kadınları teşvik etmesi gerekirdi. Ama ne gezer? Zira bu bakış açısının spor salonuna gitmeye bütçesi elvermediği için belediyelerin parklara kurduğu kondisyon aletlerini kullanan kadınlardan da rahatsız olduğuna eminim.

        Hocanın “sırf sağlık” için o aletlere binip “orasını burasını” belli eden hareketler yapmayı kabul edilebilir bulan başörtülü kadınlara da diyecek çok sözü olduğuna hiç kuşku yok. Dahası bugün sigara içen kadına hallenen tuhaf iç dünyası yarın dışarıda göstere göstere gazoz içen kadına sarmaz mı zannediyoruz?

        “Ben başını örten ama göstere göstere gazoz içen kadınları görünce şöyle bir intibaya kapılıyorum. Sanki ‘Nuri Alço’lara şunu diyor: Benden ümidinizi kesmeyin” yazısı çok mu sürpriz olur?

        Garip olan, bir taraftan bu söylemleri kullananların diğer taraftan muhafazakâr ve dindar gençler arasındaki “deizm” artışından şikâyet etmeleri. Allah iyiliğinizi versin. Aşağıda IŞİD, yukarıda FETÖ varken; sizin gibi muteber bilinen kanaat önderleri de sürekli suizan, kadın düşmanlığı ve eşitsizlik üretirken, sahiden, başka ne olmasını bekliyordunuz?

        **************

        TALİHSİZ SERÜVENLER DİZİSİ

        SON zamanlarda bazı tartışmalar ve olaylar garip bir hizayla ardı ardına diziliyor.

        “Anıtkabir imara açılıyor” haberi gündeme bomba gibi düştü. Haberin doğru olmadığı anlaşıldı.

        Milli Eğitim müfredatında yapılan değişiklikler; 12. sınıf biyoloji dersi müfredatından evrim teorisinin çıkarılması çok tartışıldı, zorunlu din derslerine cihadın eklenmesi yanlış anlaşıldı.

        Maçka Parkı’nda bir güvenlik görevlisinin şortlu bir kadına müdahalesi adım adım belgelendi.

        Şanlıurfa’nın Siverek İlçesi’nde sarıklı bir şahıs, elindeki orakla Atatürk heykeline saldırmaya kalktı. Garip olan “elde orak Atatürk’e hamle” fotoğrafının mükemmelliğiydi. Işık, açı, çerçeve bakımından dört dörtlük olan fotoğrafın elde edilmesi, heykele zarar verme girişiminin planlı olduğunu düşündürttü.

        Derken Çanakkale Bayramiç İlçe Emniyet Müdürlüğü’nde görevli polis memuru Kuraner Erbaş’ın bir süredir sarık takıp cübbe giyerek ve sakallarını uzatmış bir halde görev yaptığı haberi ortaya çıktı. Erbaş açığa alındı. Yetkililer, polis memurunun akli dengesinin yerinde olup olmadığınının belirlenmesi için Çanakkale’ye adli kontrole götürülürken bu olayın yaşandığını ifade etti.

        Sonra AK Parti MKYK üyesi Sivil Alan Platformu Başkanı Ayhan Ogan’ın, “15 Temmuz’da bu halk bir devrim yaptı. Vesayet sistemini bitirdi. Şimdi yeni bir devlet kuruyoruz. Beğenin beğenmeyin bu devletin kurucusu Erdoğan’dır” cümlesi kafaları karıştırdı. “Hayırdır, bu devlet ne zaman yıkıldı da yenisini kuruyorsunuz?” diye soranlar, Devlet Bahçeli’yi bu konuda açıklama yapmaya davet etti. Tam ben bu yazıyı noktalarken Bahçeli’nin de benim gibi ardı ardına gelen olaylara dikkat çeken bir açıklaması yayınlandı.

        Son zamanlardaki olayların dizilimine bakarken ortalama bir Türk’ün aklına gelen ilk şey, “Birileri Türkiye’ye yine operasyon çekiyor, bazı meczuplar da alet oluyor” açıklaması oluyor.

        Şortlu kadına saldırana da “meczup” deniliyor, başörtülü kadına saldırana da. Atatürk heykeline orakla saldırana da “meczup” deniliyor. Devlet adına kişi ve kurumları tehdit eden gazetecilere ve sosyal medya trollerine de.

        Bir ülkede bu kadar çok “meczup” olması mümkün mü?

        Ya meczup sayılanlar sosyal dokuda karşılığı olan eğilimlerin ifrat ya da tefrite savruldukları anlarda görünür olan kısımları ise?

        Diğer Yazılar