Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş, İBB Meclisi’nde Temmuz’da oyçokluğu ile kabul edilen 5 imar değişikliğini iade etmişti. Dosyalar tekrar meclise geldiğinde Topbaş’ın vetosunun anlam ifade etmediği ortaya çıktı; üye çoğunluğuyla imar değişikliği dosyaları onaylandı, gerekçe olarak da “Ama Kadir Bey hiçbir gerekçe ileri sürmemişti” denildi.

        Topbaş’ın veto ettiği değişiklikler arasında Ortaköy’deki 1641 metrekarelik arazinin inşaat hakkının 500 metrekare artırılması var. Kartal Soğanlık Mahallesi’nde 2 bin 400 metrekarelik park alanının ticaret ve konut alanına alınması var. Zekeriyaköy’de anaokulu yapılmak için ayrılmış parselin konut alanına alınması var. Sonra mesela bir de, Bayrampaşa’da kamu sağlık tesis alanı olarak gösterilen 5 bin 500 metrekarelik parselin iptal edilerek özel sağlık tesis alanı olarak planlanması var. Yani 5 dosyanın 4’ündeki pattern belli: Kamunun faydası için ayrılmış alanların özel işletmelere, konut projelerine açılmaya çalışılması. Ayrıca bir ‘gerekçe’ beyanı prosedürel uygunluk için şart olabilir ama gören göz için sebep sır değil.

        “Aman canım, İstanbul taşa döndü; Topbaş duyarlılıkta geç kalmadı mı?” diyeceklere önemli hatırlatma: İstanbul’da imar planı yapma yetkisini kullanan tek makam İBB değil. Bakanlıkların, Özelleştirme İdaresi, TOKİ gibi kurumların da resen imar planı yapma yetkileri var. İstanbul’u beton çölü haline getirenin Kadir Topbaş olduğunu iddia edecek olanlar, Topbaş başkanlığında İBB’nin yaptığı imar planları doğrultusunda yapılmış binalarla, bakanlıkların ve kurumların kendi yetkilerine dayanarak yaptıkları imar planları nedeniyle yükselen binaları kıyaslamalı. Sonuç kendilerini şaşırtabilir.

        Lakin zaten meselenin imar, betonlaşma, hizmet aksaması olmadığı az çok biliniyor. Mesele Topbaş’a her zaman avantaj sağlamış ‘siyaset üstü’ profilinin, beyefendiliğinin, serinkanlılığının Türkiye’deki değer yargılarını fazlasıyla değiştiren son kritik 3 yılda Topbaş’ın aleyhine dönmesi.

        15 Temmuz darbe girişimi gecesi BM’de konuşmacı olduğu bir toplantı nedeniyle New York’ta olan ve vakitlice dönemeyen Topbaş, yavaşlığı ya da organize olamaması nedeniyle günlerce tartışılmıştı. Topbaş’ın ‘darbenin başarılı olmasını beklediği, bu nedenle dönmediği’ bile iddia edildi. 12-20 Temmuz 2016 arasında New York’ta olacağı çok önceden valiliğe bildirilmişti. Gelin görün ki, makamı önünde 18 kişi şehit olurken kendisinin darbe girişiminden 3 gün sonra İstanbul’a gelmesi unutulamadı. AK Parti’nin geleneksel çehresini; aslında denge-denetleme sistemini teşkil eden unsurlarını tasfiye ettirmeyi misyon belleyenler unutturmadı. Damadının FETÖ’den tutuklanması, tahliye edilmesi ve tekrar tutuklanması ise nezaketten taviz vermeyen, kavgacı bir şahsiyet olmayan Topbaş’ı başedemeyeceği bir savaş alanında bıraktı. Veda konuşmasındaki “Hata ile ihanetin birbirine karıştırılmaması gerekir” cümlesi, Topbaş’ın hissettiği ama fiiliyata geçiremediği ‘kendini savunma ihtiyacı’nın izdüşü- müydü. Bu pozisyona itildiği için haklı bir keder taşıdığı, siyaset kulisi takip edenlerin malumu.

        Varlıklı bir adamken ve pek ihtiyacı yokken ‘dava için’ siyasete atılmasına; daha İstanbul Refah’a geçmezden çok önce, en zor zamanlarda Refah Partisi belediyeciliğinin mayalanması için çalışmış olmasına rağmen, bu geçmişin yok sayılmasına kırgındı. Hareketin içinde hep ‘Kadir Ağabey’ olarak anılıyordu, ama son 1 yılda karşılaştığı muamele bu sıfatın gereksindiği saygıyla mütenasip değildi. Yine de bütün kameraların üzerine döndüğü günde bile parti aidiyetini vurgulamayı kırgınlıklarından üstün tuttu. Eğrisi doğrusu ile İstanbul’dan bir Kadir Topbaş geçti. Hain değildi, ama çok yıpratılmıştı. İstifası üzücü ama şaşırtıcı değil.

        Gelinen noktada AK Parti’nin hatırlaması gereken şey ise, belediye başkanlarının atanmış değil, ‘seçilmiş’ simalar olduğu, yerel seçimlerde aday profilinin merkezin insiyatifinden daha önemli olduğu gerçeği.

        İstanbul gibi megakentler seçimlerini, Kadir Topbaş gibi hizmet niteliği ön planda, siyaset üstü, toleranslı, kent kimliğine uygunluğu partisinin politik söylemlerinin önünde tutan profillerden yana kullanır. Şimdi soru, AK Parti’nin ilk yerel seçimlerde İstanbul için masaya koyacağı ‘yeni Kadir Topbaş’ının kim olacağı sorusudur.

        Diğer Yazılar