Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        BM Genel Kurulu’nda alınan karar hem Trump hem de Netanyahu tarafından “bağlayıcı olmadığı” gerekçesiyle hafife alınıyor; daha doğrusu bu iki başkan “Vız gelir tırıs gider” görüntüsü vermeye çalışıyor. Hatta ve hatta, şaka gibi ama Yisrael Hayom Gazetesi, “İsrail için başarı: 35 ülke çekimser kaldı” gibi bir manşet bile attı. İsrail’in diplomatik çabalarının ve Trump’ın tehditlerinin işe yaradığından bahsedildi!

        Makale yazarı Ron Prosor, oylamanın yalnızca ABD’nin yaklaşımı için değil, İsrail’in dış politikası için de bir zafer olduğunu belirtti. Prosor’un aktardığına göre çekimser kalmayı seçen Kanada, Avustralya, Çekya, Arjantin, Kolombiya, Meksika, Güney Sudan ve Macaristan, İsrail’in stratejik hedef olarak seçip ziyaret ettiği ve maddi yardım yaptığı ülkeler. BM oylamasında çekimser kalmaları tam da bu nedenle İsrail için bir zafer imiş.

        Fanatiklik böyle bir şey. Realiteyi algılama sorunu yaratıyor. Zira ABD’den hatırı sayılır ölçüde yardım almış olan Suudi Arabistan, Afganistan, Irak, Ürdün ve Mısır bile ABD’nin Kudüs kararını kınama kararına “evet” oyu verdi. Son yıllarda İsrail’le ilişkilerini geliştiren Hindistan öyle. Dahası, İsrail’in Ortadoğu’nun kalbine saplanan bir hançer olarak kurgulanması işinin ilk adımını atan İngiltere de öyle.

        Öte yandan inanç da böyle bir şey. İsrail, siyonistlerin “inana inana”, adım adım bugünlere taşıdığı bir olgu. Yisrael Hayom yazarı şunu söylemek istiyor. “Bugün 9 ret, 35 çekimser. Yarın daha fazla. Kesenin ağzını açık tutalım. Bir gün mutlaka olacak.”

        Tam bu noktada İsrail BM Temsilcisi Danny Danon’un BM’deki konuşmasında gösterdiği tarihi esere değinmek lazım. Danon’un elindeki MS 67 yılına ait, üzerinde İbranice “Zion’a Ögürlük” yazan bir bozuk para. “Bu para...” diyor, “Yahudilerin Kudüs’le olan antik bağını kanıtlıyor. Kudüs’le olan bağımız koparılamaz. Hiçbir UNESCO kararı, hiçbir boş konuşma, hiçbir Genel Kurul kararı bizi Kudüs’ten ayıramayacaktır”.

        MÜSLÜMANLARI BÖLMEYE ÇALIŞTI

        Parayla satın alıyor, parayla tehdit ediyor ve bir kenti kendi malları haline getirmek için eski bir paraya dayanıyorlar. Ancak yetmiyor olsa gerek ki, Danon bir yandan da oy kullanan ülkeleri not ederek “sıkıntılı” bir fotoğraf veriyor.

        Sıkıntı var, çünkü ne kadar görmezden gelirlerse gelsinler, BM Genel Kurulu’ndan çıkan en tartışmasız sonuç, 128 ülkenin verdiği “Bizi parayla satın alamazsın” mesajıdır. Sıkıntı var, çünkü para ve tehdit döngüsü korku uyandırmaya muktedir, ama “meşruiyet” yaratmakta başarısız. Nitekim, ABD’nin Kudüs hamlesine aldığı cevap, küresel bir gücün meşruiyet kaybının tescil edilip kayıtlara geçmesinden başka bir şey değil.

        Trump başarısız oldu. Bir yandan İsrail’i, siyonist Yahudileri, kimi Evanjelik grupları memnun ederek koltuğunu muhkem hale getirmeyi amaçladı; bir yandan yanına çektiği Suudi Arabistan, Mısır ve kimi Körfez ülkelerinin desteğini alarak dolaylı yoldan İslam dünyasını bölmeye çalıştı. İlk amacına ulaşıp ulaşmadığı bilinmez, ama ikincisi şimdilik akim kaldı.

        Gelgelelim, Suudi Arabistan ve Mısır’ın, Kudüs kararına karşı proaktif bir çaba ortaya koyan Türkiye’nin başkanlığındaki İslam İşbirliği Teşkilatı zirvesine katılmaması, Birleşik Arap Emirlikleri Dışişleri Bakanı’nın “Fahreddin Paşa” çıkışı gibi gelişmeler gösteriyor ki, ABD ve İsrail’le senkronize olmayı seçen Müslüman ülkelerle sorunlar yaşayacağız. Sömürü ve baskı altındaki Müslüman toplulukların zilletten kurtulmasına kafa yormak yerine meleklerin cinsiyetini ya da kendi taht kavgalarını mesele eden ülkelerle. Türkiye’nin ve Erdoğan’ın Arap sokaklarındaki olumlu algısını kendilerine tehdit sayan ülkelerle.

        Temenni ediyorum ki, bütün bunlar olurken Kudüs’ü unutmayız.

        BM Genel Kurulu’ndaki karar, Türkiye dahil Filistin konusunu dert edinmiş diğerleri için sevindiriciydi; son derece önemli bir harbin kazanılması oldu, ancak nihai bir zaferden bahsedemeyiz. Kudüs’ün İsrail tarafından temellük edilmesini engellemek için, Filistin’in devlet talebinin karşılanması ve esaretinin sona erdirilmesi için, ABD ve İsrail’in tehditlerinin bertaraf edildiği bir bölge için, atılması gereken ve çoğu gecikmiş çok sayıda adım var.

        Diğer Yazılar