Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        ADAMIN adı Barış Atay. Oyuncu. Rol aldığı dizilerden çok sosyal medyada takındığı tutumlardan tanınıyor; o mecradaki performansı bloklanmasını gerektirecek kadar agresif. AK Parti’ye yakın olanları, yakın olanlara yakın olanları, çarşaflı eşi olanları, Suriye canisi Esad katiline karşı olanları incir çekirdeğini doldurmayacak şeyler üzerinden taciz etmesiyle tanınır. Objektif değildir, tarafsız değildir, bence seküler filan da değil. Kesin inançlığını, ait olduğu klanın ajandasını “vicdan pozu” parantezine alabilme kapasitesi ise mükemmel. Çocuk profesyonel.

        Geçenlerde şöyle bir şey yazmış.

        “Hepiniz ağlayarak özür dileyeceksiniz. O gün geldiğinde affedeni, acıyanı, yargılamaktan vazgeçeni de unutmayacağız! Yok öyle ‘torunlarla emeklilik, hepimiz kardeşiz, kavga istemiyoruz’ falan. Her şey yeni başlıyor. Bu ülkeye, insanına yaptıklarınızın hesabını vereceksiniz!”

        Soma trajedisi sırasında medyaya acımasız bir fotoğraf vermiş olan ve dört yıl sonra, geç de olsa kamuoyundan özür dileyen eski Başbakanlık Müşaviri Yusuf Yerkel’e diyor. Ama sadece ona demiyor. “Kızım sana söylüyorum, gelinim sen anla” üslubunu özenle tutturuyor ki, bütün AK Partililer üzerine alınsın; hezeyanla, öfkeyle tweet’i ve caps’ini dolaştırıp dursunlar, onlara kızan başkaları da başka nedenlerle öfkelensin: Kutuplaşma tavan yapsın, Barış mutlu olsun.

        Barış Atay’ın mahallesi ya da “klanı”; Atay’ın bu rezil cümlelerini bırakıp onu eleştiren, Muharrem İnce ve Meral Akşener’e hitaben “Bu adama haddini bildiriniz” diyen Ahmet Hakan’ın yazısını tartıştılar iki gün. Tartışma derken “kibar” bir ifade seçtim. Bildiğin dövdüler. Atay’ın gözaltına alınması savunulabilir değildi, ama bu kindar mahalle müntesiplerinin gözaltı işlemi ile yazı arasında bağ kurma ısrarı pek acayipti. Tweet atıp gözaltına alınan onlarca insan hakkında yazılmış bir yazı var mıydı ki, buradaki gerekçe ille de bir gazete köşesi olsun? O kadar ki, o arada Barış Atay’ın serbest kalması bile bu kişilerin maliyetsiz linç keyfi ateşini söndüremedi.

        Bu tartışmadan geride kalan pas tadında bir his. Kötü bir intiba: Bir kesim var, hem iktidarı “kindar” nesil yetiştirmekle suçluyor, hem de kendisini intikamın en hasına hazırlıyor.

        “Ağlayacaksınız, hesap vereceksiniz, sürüneceksiniz” diyor; diyeni “Arkadaşım sen ne diyorsun?” diye durdurmuyor, bilakis durdurmaya çalışanı linç ediyor; bütün bunlardan sonra da neden AK Parti’nin 15 yıldır seçim kazanıyor olduğuna şaşırıyor!

        Kafa gitmiş, daha doğrusu “bu kafa” tükenmiş. Safradır bu kafa, ayak bağıdır, yüktür.

        Türkiye sosyolojisinin gücünü kavramış bütün siyasi partiler, bütün cumhurbaşkanı adayları, bütün ittifaklar ve olası bütün iktidar profilleri, “bu kafa” ile yollarını ayırmalı, kesişen noktaları varsa mesafe almalı.

        Aksi takdirde sırf çok gürültülü oldukları için alan kaplıyorlar. Sırf edepsiz oldukları için gündem oluyorlar. Ve “normal” daha kalabalık olduğu halde, kazanan “normalleşme” olmuyor.

        ***********

        PARDON, İLK BAKIŞTA GELİNLİK SANDIM

        PRENS Harry ile ABD’li oyuncu Meghan Markle evlendi. Kraliyet düğünleri ilgi alanımda değil. Artık gerçek bir cumhuriyet insanı olmamdan mıdır bilmem, canlı yayına kilitlenip prens-prenses heyecanına gark olanlardan olmadım hiç. Ama kuralı bozdum ve ilk kez bir prensesin gelinliğiyle ilgili yorum yaptım. Başlıkta gördünüz. Maalesef sadelik ile asaleti özdeşleştirirken çok ileri gitmenin hazin bir sonucu olmuş bu gelinlik. Çünkü sadelik her zaman asalet anlamına gelmiyor; doz biraz kaçınca o artık “basitlik” olabiliyor.

        Diğer Yazılar