Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        Hatay’ı mahvettiler. Hektarlarca ormanın küle dönmesine, kaçamayan ve küle dönen kaplumbağaların ardında bıraktıkları yanmış kabuklara, yeşilinden geriye kapkara bir toprak kalan o güzelim coğrafyaya bakınca ürperdim. Yerleşim yerlerine kadar sıçrayan yangında panik olan çocukların, kadınların videolarını gördüğümde telaşları telaşım oldu; ama o ateşe övgü düzenleri, kutsal ateşi selamlıyoruz diyenleri görünce insanlığımdan utandım.

        Yok elbette öfkeyi söndürmek için ilk bulduğu olağan şüphelinin boğazına sarılanlardan değilim. Yok elbette "Bakın bakın bu işi şunlar yaptı! Vurun!”culardan değilim. Ama ülkede olup biten her melaneti devletin sırtına nakşetmeye çalışmak nasıl bir ruh hastalığıdır onu da anlamakta zorlanıyorum. PKK geçmişte orman yaktı, daha geçen yıl yaktı, yine yakar, kabul edin bunu.

        Kendisine ‘Ateşin Çocukları’ adını veren PKK’ya caniler inisiyatifi, Hatay’daki yangından ‘kutsal ateş’ diye bahsettikleri bir açıklamada açıkça yangını üstlenmese, hadi diyeceğiz ki sorumlu ararken motor bazen su kaynatır. Ama öyle bir durum da yok.

        Adamlar sadece üstlenmekle kalmadılar, bütün Türkiye’yi tehdit ettiler. Hatay Belen’de yerleşim yerlerini de yutma aşamasına gelen yangını, annelerin çocukların ağlayarak kaçışmalarını ’intikam ateşi’ diye kutladılar ve bu yangının Cizre’nin, Afrin’in karşılığı, ‘en güvenli zannedilen yerlerin nasıl bir çakmak kıvılcımıyla küle döneceğinin…’ ispatı olduğunu çemkirdiler. ‘Onurlu’ Kürtler ‘intikam zamanı’ olduğunu bilsin diyerek, kendilerine teşne olanları aşırılığa davet ettiler.

        Şimdi silah külah denklemlerini iyi okumuş, hatta az buçuk devrimci dönemlerinde deneyimlemiş bilgiç portreler diyecek ki, “Bakın siz daha gençsiniz, ‘bu işler’ böyledir”

        Diyecekler ki “Yapmakla yaptığını söylemek farklı şeylerdir.”

        “Terör örgütleri bazen yapmaz ama ‘namım yürüsün’ diyerek yaptığını söyler.”

        İyi güzel de, bana ne? Yargıç mıyım ben, istihbaratçı mıyım, güvenlik görevlisi miyim? Bana ne anlatıyorsun?

        Velev ki dediğin doğru olsun, o ihtimalde bu söylediğin suç ve ceza ilişkisini kuracak adli makamları ve eylemin ‘hakiki’ failini bulmakla sorumlu istihbaratçıyı, güvenlikçiyi, soruşturmayı kovuşturmayı yapacak olanı ilgilendirir.

        Ülkenin vatandaşı tezahür eden itirafı doğru kabul etmekle memurdur.

        Ve ortada kocaman bir itiraf var. İtiraf ne kelime ‘övünme’ var.

        Ve, insani açıdan, vicdani açıdan, ahlaki açıdan; yakmakla o yangının yol açtığı tahribattan bu kadar zevk almak arasında hiçbir fark yoktur.

        Börtüsü böceği ile, yüzlerce canlısı ile güzelim ormanı yakmak nasıl bir ahlak iflası ise, bu yangını kutsamak ve kutlamak da ahlak iflası, yaşama, yaşatmaya karşı ontolojik bir reddiye... Sadece aptal olanlar, ya da arsız olanlar böyle bir reddiyede bulunur. Hangi partiden hangi görüşten olursan ol, bu doğanın parçasısın, yokluğu senin yokluğun, gördüğü eziyet senin mahvoluşun…

        Kâr amacı güden şirketler ağaç kestiğinde, kalıcı zarar vermeyi göze aldıklarında ses veriyorsun, haklısın.

        Yangın çıkarmak, hayvanları öldürmek, oksijen deposunun canına ot tıkamak, biyo çeşitliliği yok etmek kesmekten daha ekolojik bir tavır mı ki susuyorsun?

        Bir terör eylemini lanetlemeniz için teröristin ille de ‘cihatçı’ filan olması mı gerekiyor?

        Sakal sarık vs görmeyince kınayamıyor musunuz?

        Diğer Yazılar