Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        15 Temmuz darbe girişiminin en büyük davalarından 475 sanıklı Akıncı Üssü davası sonuçlandı. Cezalar, "Anayasa'yı ihlal", "Cumhurbaşkanı'na suikast girişimi" ve 77 kişiyi kasten öldürmek suçlarından verildi. “Sivil imam" olarak anılan Kemal Batmaz, Hakan Çiçek, Nurettin Oruç, Harun Biniş ve darbeyi yönettiği belirtilen 15 asker 79 kez ağırlaştırılmış müebbet ve 3 bin 901 yıl hapis cezası aldı. Davada yargılanan diğer 291 sanık da en az bir kez ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası alırken, 70 sanık beraat etti.

        Akıncı Üssü’ndeki kalkışma ile ilgili yargılama kritik bir önem arzediyordu.

        Ankara'nın Kazan ilçesi yakınlarında yer alan Akıncı Hava Üssü çok açıktır ki, darbe girişiminin komuta merkeziydi.

        15 Temmuz gecesi 77 kişi Akıncı üssü yakınında hayatını kaybetmiş, 200’ün üzerinde kişi o üsten açılan ateş nedeniyle yaralanmıştı.

        Başta TBMM’yi bombalayan uçak olmak üzere 15 Temmuz gecesi kullanılan birçok uçak bu üsten hareket etti.

        Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hulusi Akar'ı rehin alacak askerler bu üsten hareket ettiler ve Ankara ve İstanbul’dan derdest ettikleri askerleri buraya getirdiler. Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hulusi Akar, Genelkurmay İkinci Başkanı Orgeneral Yaşar Güler, Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Salih Zeki Çolak ve Jandarma Genel Komutanı Orgeneral Galip Mendi rehin alındıktan sonra Akıncı’ya getirilmiş isimlerdendi. Hatta bir düğünü basarak aldıkları Hava Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Abidin Ünal’ın getirileceği adres de burası olacaktı.

        Darbe girişimini komuta eden siviller, ‘sivil imamlar’, koordinasyonu bu üsten sağladı.

        16 Temmuz günü üs çevresinde gözaltına alınan ‘siviller’, darbe girişimini ve haliyle Akıncı Üssü'nü çok farklı bir konuma taşıdı.

        Darbe girişiminin, Fethullah Gülen’e bağlı sivillerin harekete geçirdiği askerlerin katılımıyla gerçekleştiği gibi bir bilgi varsa eğer, Akıncı Üssü sayesinde var. Darbe girişiminin faillerini ele veren her ne hikmetse aynı gün Akıncı Üssü'ne arsa bakmaya, belgesel çekmeye, ‘happy hour’a giden sivil imamlar oldu.

        'Gülen Hareketi'nin Hava Kuvvetleri imamı' olduğu anlaşılan Sakarya Üniversitesi İlahiyat Fakültesi eski öğretim üyesi Adil Öksüz, savcılık ifadesinde 15 Temmuz'da Kazan'a arsa bakmaya gittiğini söyledi.

        İlk gidişi de değildi. HGS kayıtlarına göre 27 Aralık 2015’ten 15 Temmuz'a kadar tam 12 kez Akıncı Üssü'nün etrafına ‘arsa bakmaya’ gelmişti.

        Gülen’e bağlı hareket eden iş adamı Kemal Batmaz ve bir 'usulsüz telefon dinleme' davasında da sanık durumunda olan bilgisayar yazılımcısı Harun Biniş de, Adil Öksüz gibi ‘arsa bakmaya’ gelmişlerdi.

        Sanık Nurettin Oruç 16 Temmuz günü yakalandığında hayvancılıkla ilgili belgesel çekmek için orada olduğunu iddia etti.

        Anafartalar Koleji sahibi Hakan Çiçek ise öğrencilerinin velilerinden biri olan Albay Ahmet Özçetin'in ‘sosyal etkinlik’ davetine katılmak için orada olduğunu iddia etti. Yani Çiçek hariç diğer siviller, “üssün içinde değildik neye uğradığımızı şaşırdık” mealinde ifadeler verdiler. Ama kamera kayıtları aksini gösteriyordu. İçerdeydiler ve tanışıyorlardı.

        Çünkü uçuş kayıtları vardı. Harun Biniş hariç dördünün kimi eş zamanlı ve sık sık ABD seyahati yaptığı anlaşılmıştı. Batmaz ve Öksüz 11 Temmuz 2016'da aynı uçakla ABD'ye gitmiş iki gün sonra yine beraberce dönmüşlerdi.

        Günün sonunda darbeye girişenler en ağır cezaları aldı.

        Kamu vicdanı da, huzura kavuşmaya bir adım daha yakın artık.

        Ancak Akıncı’nın en büyük sırrı hala aydınlanmadı.

        O gecenin sabahında tutuklanan, sonra serbest bırakılan ve ayrıldıktan sonra jandarma karakolunu arayıp ‘kemerimle saatim sizde kalmış’ diyerek eşyasının peşine düşen, sonra da elini kolunu sallaya sallaya yurt dışına giden Adil Öksüz hala Türk yargısının karşısına çıkarılabilmiş değil.

        Davası bu davadan ayrıldı, ama ayrıldığı yerde ne olacak, yargı karşısına çıkarılmadıktan sonra isterseniz gıyabında bin yıla mahkum edin...

        Yargılamaların ne kadar adil yürüyüp yürümediği, fazla uzun sürdüğü konusunda da eleştiriler var. Gazeteci Müyesser Yıldız’ın dediği gibi “İddianame mütalaaya, mütalaa da karara dönüştü” şeklindeki eleştiriler görmezden gelinemez. Ancak ayrıntılı verilen itirafların, başkası tarafından dikte edilemeyecek kadar detaylı anlatıların hakim karşısında inkar edildiği, sanıkların kendi görüntülerini bile inkar ettiği, bol sanıklı biraz da bu nedenle sarpa sarmış bir davadan bahsediyoruz. Uzun sürmesinden daha doğal bir şey olamaz.

        Bir not: Kararın okunmasını takiben eski bir sanık albayın mahkeme başkanını üstü kapalı tehdit ettiği, ”Başkan, görüşürüz seninle" dediği iddia ediliyor.

        Yanlış tanıdığı ya da hiç tanımadığı bir grupla sırf eğitim kurumları ya da dini kimliği üzerinden bir ilişki kurup sonra ‘olağan şüpheli’ sayıldıkları için darbeyle hesaplaşma sürecinde sayısız mağduriyet yaşayan, dahil olmadığı kanlı girişim nedeniyle dolaylı olarak sorumlu tutulup bedel ödeyen binlerce insanın hala görmezden gelinmesi gibi bir sorun varsa, nedeni biraz da bu küstah anlayıştır.

        Yaptığı darbeyi bile tanımazlıktan gelen ve aslında iyi bir şey yapmış da henüz kıymeti bilinmiyormuş gibi davranmayı kabul edilebilir bulan bu zihinsel sapkınlık ülkeye hem kan hem zaman hem enerji kaybettirdi.

        Eğriyle doğru, gerçekle yalan, gaddar ile adil, siyaset ile adalet, hükümet ile devlet, mağdur ile mağduriyet görünümlü zulmet arasına net bir çizgi çekmeyi bile zorlaştırdı. Bunun sonucu da bugüne kadar bin kere yaşadığımız ‘hukukun üstünlüğü’, ‘bağımsız ve tarafsız yargı’ tartışmasını 1001.'ye güncellemek oldu.

        Temenni edelim alınan dersler kalıcı olsun.

        Allah bu halkı bir daha kendi askeri üniformasını taşıyan kişilerce katledilmek gibi ağır bir imtihanla sınamasın.

        Diğer Yazılar