Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        BALKON konuşmaları güzel oluyor, o konuşmayı dinlerken insanın "Başbakanlık Konutu olmasın, Başbakan ülkeyi balkondan yönetsin" diyesi geliyor. Bir kavrayıcılıktır, bir kuşatıcılıktır gidiyor balkonda. Vurmaya değil sevmeye geldik, cümlesinde tezahür eden kaba şefkatin de bir alıcısı var; "Şimdi, sevinç ve coşkumuzu başka partilerin mensuplarını hüzünlendirmeyecek şekilde yaşamaya gayret edelim" inceliklerinin de... Seçim sürecinde kırılan kalplerden helallik dilenmesi sonra. Yüksek oy oranının, sorumluluğu daha da ağırlaştırdığının farkında olunması. Hayat "balkon" olsa diyorsun, başka da bir şey demiyorsun...

        "Kibirden zaten sakınıyorduk" diyor Başbakan ve sakınma vaadini yineliyor. "Gururu, kibri, böbürlenmeyi kapıdan içeri sokmayacağız, tevazuyu elden bırakmayacağız" mealinde büyüyüp gidiyor söz. Belli ki Başbakan'ın kafasında belirli bir kibir tarifi var. Kibri, bir Müslüman evine girerken ayakkabılarını çıkarmayı reddetmek, bir fakirin tek göz odasında diz kırıp yere oturmayı zül addetmek, tek bir kâseden kaşıklanarak yenen çorbaya bakıp yüzünü buruşturmak olarak anlayacak isek, doğrudur, parti de, Başbakan da tevazu timsalidir.

        KİBRİN ÇEŞİTLERİ

        Ancak şeytanın insanoğluna kurduğu en büyük tuzak olan kibir oyununun başka sürümleri de vardır. Misal Anadolu versiyonu, "müstağni" olmakla "mürebbi" olmak arasındaki çizgide, "maçoluk"la soslandırılmış bir kıvamdır. Kurabiye yanaklı diplomat, bürokratların, beyaz adamın kibri kadar çiğ ve itici olmadığı, işin içinde biraz delikanlılık, biraz ağabeylik de bulundurduğu için kitleler tarafından da taklit edilir. Çoğaltılır. Kopyalanır.

        Orijinalini çekici kılan, hatta tahammül edilebilir yapan temel nosyondan ve nüanslardan da yoksun olan kopyalar sayesinde, bir bakmışsınız, kibir de ne, bir mütehakkim dil almış yürümüş, herkeste bir kabadayı tonlaması hasıl olmuş... Bir bakmışsınız, sağınız solunuz irili ufaklı kötü taklitlerle dolmuş. Öyle ki, bir eleştiri yaptığınızda, hoşa gitmeyen bir tespit ortaya koyduğunuzda artık partiden ya da Başbakan'dan değil, onlardan çekinmeniz gerekiyor...

        Bunlardan biri, sonunda çok ileri giderek, canlı yayından hedef aldığı bir kişiyi tehdit etti. TGRT kanalında Ekonomi Kulis programını sunan adam, canını sıkan herhangi bir kişiyi hedef aldı ve onu iktidara yakın olmanın imkânlarını kullanarak, demir parmaklıklar arkasına göndermekle korkuttu. Bunu yaparken kullandığı argüman ise çok ürkütücüydü: Değişim. "Artık her şey değişti" diyordu, "Daha neler göreceğiz, neler"...

        İyi kopya aslını yüceltir. Ama kötü kopya her şeyi mahveder. Asıl "bomba tesirli" olanlar, bunlardır.

        Başbakan kibri, böbürlenmeyi kapıdan içeri sokmayacaklarını söylüyor. O halde sırtını iktidara yaslayıp "kendisini buraların sahibi sanma" kibriyle malul olmaya hevesli şuursuzlar için bir şeyler düşünmeli. Hoşuna gitmeyen şeyleri söyleyen, hoşuna gitmeyen kitapları yazan kişilere verdiği tepkinin yüzde birini, asıl bu kötü kopyalara karşı vermeli. Aksi takdirde giderek çoğalacaklar.

        Yüksek oy oranı, sorumluluğu artırıyor sahiden.

        ***

        'Ürün'ler karıştı...

        ÇARŞAMBA günü yayınlanan yazımın "Yeni Meclis Eğlence Programı gibi" başlıklı bölümünde Meclis'in çok "renkli" dokusunu tarif ederken, isim vermeden de olsa Halil Ürün adlı kişiyi kastederek, "Kadın döven vekil de Meclis'te" demiştim. Meğer bu Halil Ürün başka Halil Ürün'müş. Basın danışmanı ise, gazete ve internet sitelerinin düştüğü hatayı düzeltmek için canla başla uğraşıyor. Beni de aradı. O halde hemen düzeltelim, yeni Meclis'te yer alan kişi Afyonkarahisar milletvekili olan Halil Ürün'dür, eşini dövdüğü için parti tarafından yasaklı hale getirilen Halil Ürün ile hiçbir alakası yoktur.

        Diğer Yazılar