Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        BİRKAÇ gündür televizyonlarda gösteriliyor: Demet Toprak adlı bir kadın, adliyeden çıkar çıkmaz irikıyım her yaştan yirmi kadar erkeğin linç girişimine uğruyor. Suçu neymiş? Boşanmak istediği ve artık hayatta da olmayan eşinin ailesinden çocuklarını istemek.

        Bakın daha sırada neler var.

        Diyarbakır'da Rojda K... Boşanma isteği, çocuklarını görememek ve yüzüne atılan kezzapla karşılandı.

        Mersin'de Zahide Goncagül boşanmak istedi, kendisini aldattığından şüphelendiği eşi tarafından 29 yerinden bıçaklanarak öldürüldü. Daha 19 yaşındaydı.

        Bursa'da Duygu D. terk etmek istediği erkek arkadaşı tarafından kurşunlandı.

        İstanbul'da Zeynep Gökçe, boşanmak istediği için kocası tarafından öldürüldü. Koca daha sonra intihara da kalkıştı.

        Adana'da boşanmak istediği için çocukları kendisine gösterilmeyen Ezgi K. çocuklarını görmek için ayrı yaşadığı eşinin ailesinin evine gidince kocası tarafından tabancayla öldürüldü.

        Sadece Manisa'nın Turgutlu İlçesi'nde 7 kadın intihara teşebbüs etti.

        Yukarı aldığım veriler sadece son birkaç günün verileri.

        Neden böyle oluyor?

        Sebep sadece kadına yönelik şiddetin görünürlüğünün artması değil. Elbette ekranları kaplayan kadınların çürük içindeki vücutlarına daha sık rastlıyor olmamızın bir nedeni, haber kanallarının artması, bu yaralanma ve ölümlerin haber değeri olan her vakayı merkeze geçmekle görevli muhabirlerin sıkı çalışması. Kadına şiddetin artık örtbas edilemiyor oluşu. Eskiden de bir kadın öldürüldüğünde polis ilk iş yakınlarına bakardı ve suçluyu çoğunlukla onlar arasında bulurdu. Böyle bir şablon oluştuğuna göre, bu vakalar eskiden hiç olmuyordu diyemeyiz.

        Ancak bir şeylerin değiştiğini de göz ardı edemeyiz. Misal, boşanmak/ayrılmak isteyen kadın sayısı ile kadına yönelik öldürücü şiddet arasındaki paralel artış.

        ERKEK, KADINDAKİ DEĞİŞİME AYAK UYDURAMIYOR

        Çünkü kadın değişti. Kadınların avantajsız koşulları düzeltme konusundaki kararlılıkları arttı; kendilerini tasavvur etme şekilleri farklılaştı. Bilek gücüne değil, organizasyona, tasarıma, el emeğine, işbirliğine, iletişime önem veren sektörler, iş alanları kadınlara kazanç elde etme anlamında büyük bir alan açtı. Kadının haklarını savunma dili de beden dili de değişti. Erkek bu değişimin arkasında kaldı. Hazmedemiyor.

        Eskiden kadın, işsiz güçsüz, dayakçı, üstelik alkol müptelalısı kocasını "Her şeye rağmen kocamdır, çekmeliyim, başka ne yapabilirim ki, dul bir kadın olarak yaşamak daha zor" der, kocasının her türden sakilliğine, itaatsizlik başta olmak üzere her aculluğuna katlanırdı. Artık katlanmıyor ve erkek bunu hazmedemiyor.

        Eskiden boşanmak isteyen kadına, "Benden ayrıl da gör bakalım sürünmek nasıl olurmuş!" diyen ve boşanmak isteyen kadının en büyük cezasının kendi talebi olacağına inandığı için tetiğe sarılmayı faydasız bulan erkek, boşanan kadının sürünmediğini pekâlâ ayakta kaldığını, hatta erkek olmadan daha bile mutlu-huzurlu olabildiğini gördü. Hazmedemiyor.

        Pek çok erkek ortada kadının boşanma talebi olmasa bile, ortada ölümcül şiddet olmasa bile, eşinin iş hayatında yükselmesini, sosyalleşmesini, eve kendisi kadar ya da kendisinden daha fazla para getirmesini, sözünün geçmeye başlamasını hazmedemiyor.

        Erkeğin varlık ve benlik algısı, her zaman en önde, en birinci, Aslan Kral ve ailenin süper kahramanı olmaya göre şekilleniyor çünkü. Bu şekillenmedeki fıtri boyut, âdetler, töreler, gelenekler eliyle obezleştirilmiş vaziyette. Siz bakmayın işsizliğine, eve sarhoş gelip küfretmesine filan, bütün bunlar onun kafasında "süper kahraman" olduğu ortaya çıkana, kendisine o büyük fırsat verilene kadar geçen arayış dönemi. Onun kafasında olay bu.

        Hukuki düzenlemeler ve polisiye tedbirler çok önemli ancak bir yere kadar etkin.

        Kadın cinayetlerinin üstesinden gelebilmenin yolu, erkeği kadın karşısında girdiği ontolojik krizden kurtarmaktır. Bu ise erkeği "iktidar" ile tanımlama, tarif etme alışkanlığının yarattığı kolektif bilinçdışının değişmesiyle mümkün olur. Ancak kaş yapalım derken göz çıkarma riski olduğu gibi, bu dönüşüme bütün kadınların uyum sağlayabileceğini öngörmek de meseleyi hafife almak olur.

        Diğer Yazılar