Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        KÜRT siyasetçiler Meclis'e dönüyor. En başta olması gerekeni yapmak üzere, boykotu bitirip vekillik görevlerini sürdürmek üzere Meclis'e geliyorlar. Karşı karşıya olduğumuz dramatik tabloda, vekillerin Meclis'e dönüşüne anlam yüklemekten yanayım. Ancak anlam yüklemek ayrı, kısa bir vade için umutlu olmak ayrı.

        Nitekim epeyce tartışılan Aysel Tuğluk'un Yasemin Çongar'a gönderdiği mektup, BDP'deki haletiruhiyenin umutlanmaya mahal tanımadığını gösterir cinstendi.

        BDP'nin dile getirdiği ve yerine getirilmediğini iddia ettiği hakların bir kısmı yasal düzenleme, diğer bir kısmı yeni bir Anayasa gerektiriyor. Yeni bir Anayasa için de her düzeyde bolca müzakere gerekir. Peki, bu görüşmelerin adı Aysel Tuğluk'un nitelendirdiği şekilde "AKP'nin yontma harekâtı" olarak tanımlanırsa, o görüşmelerden bir hayır gelir mi? Karşısında bu ülkenin en geniş katılımlı mutabakatlarından birinin olduğu, pek tabii onun da bir soru/önlem/talep bagajı olacağı ve elbette sınırlarını çizeceği gerçeklerine ilişkin enteresan bir inkâr geliştiren Kürt siyasi hareketi, iş kendi taleplerini dayatmaya gelince sınır-koşul tanımıyor ve her bariyerde aynı yaftayı yapıştırıyor: AKP'nin yontma harekâtı! Bölgenin ekonomik refahı için geliştirilen paketler karşısındaki tavrı da hatırlıyoruz: AKP'nin Kürtleri satın alma planı!

        Bölge % 50 oranında AKP'ye oy mu veriyor? Eh, onun da adı belli: AKP'nin kendi Kürtlerini yaratma projesi!

        Yani, Kürt meselesine elini sürmemek suç, elini sürmek daha büyük suç.

        "Yazık ki 'Az daha barışıyorduk ama Kürtler yine oyunbozanlık yaptı' mottosuna dramatik biçimde kendini inandırmaya çalışan basın ehli az değil" demiş Aysel Tuğluk.

        Yazık ki, Öcalan'ın "Barış konseyi kurulacak" dediği günün hemen akabinde Silvan'da katledilen 13 kişiyle ilgili ikna edici bir açıklama yapmayı becerememiş BDP ehli de hiç az değil!

        Sonra hangi birini sayalım? Ankara'yı mı, Siirt'i mi, Pervari'yi mi? Demokratik açılım sürecinin başladığı günlerde yaşanan Reşadiye baskınını da hatırlatalım mı sözün tam bu yerinde?

        Aysel Tuğluk, "...Bu propagandif söyleme dünden razı bazı iktidar sevicileri de...

        Kürtlerin artık 'mağdur ve mazlum' olmadığını dillendiriyorlar" diyor. Ben mi yanlış hatırlıyorum? Silvan'da 13 askerin şehit olup 7'sinin yaralandığı PKK saldırısından 16 gün sonra, tutulan mikrofona "Kürtler bu saatten sonra kaybetmez, kaybettirecek güce sahiptir" diyen Aysel Tuğluk'un ta kendisi değil miydi?

        "Kürtler, halen Anayasa'da yer bulamamış, anadilinde şarkılar söylüyor diye yuhalanan, özgür iradesiyle siyaset yapıyor diye tutuklanan bir halktır" diyor sonra. "Kürt hareketi barışı istemedi, savaşı başlattı ve AKP düşmanlığı üzerinden bunu sürdürüyor" algısına sitem ediyor.

        Anadilinde şarkı söylediği için Aynur'u yuhalayan konser ahalisi ile AKP iktidarı arasında bağ kurmak epey zorlama bir girişim Sayın Tuğluk. Oraya gelmeden, Hakkâri Üniversitesi'nde düzenlenen Kürdoloji konferansının "anadilde eğitim" isteyen Kürtler tarafından yuhalanmasının içerdiği paradoksa değinmek gerekir kanaatindeyim.

        Anadilde eğitim konusunda iktidarın attığı adımların yetersizliği ortada, ama bu adımların neden akim kaldığını düşünmek gibi bir meselesi olanlar biraz da sözgelimi, 2011 Mayıs'ında Hakkâri Üniversitesi tarafından düzenlenen ve birçok ülkeden bilim adamı, akademisyen, gazetecinin katıldığı "Uluslararası 1. Kürdoloji" konferansının neden protestoya sahne olduğunu sorgulasınlar.

        Hatırlanacağı gibi, BDP önce Kürdoloji konferansına destek vermiş, fakat daha sonra bir mitingde Erdoğan bu konferanstan bahsettiği için apar topar desteğini çekmiş ve konferans, Rektör Prof. Dr. İbrahim Belenli'ye "Size yumurta atacaktık. Ama bir yumurta dahi etmezsiniz" yazılı pankartı açıp slogan atan gençlerin gösterisine sahne olmuştu.

        Kimliği ve dili için mücadele verdiğini iddia eden bir hareketin bağlılarının, kimliği ve dili ile ilgili bir organizasyona, sırf hükümet eli değdi diye hakaret ederek tavır almasının AKP düşmanlığından başka bir gerekçesi olabilir mi?

        Varsa da Tuğluk'un Yasemin Çongar'a yazdığı mektup gibidir sanırım: İnandırıcılıktan uzak.

        Diğer Yazılar