Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        2 Mayıs 1999 gününe dair en çarpıcı ilk görüntü kerli ferli bazı adamların "Dışarı dışarı" temposu tutup, seçilerek o Meclis'e gelmiş bir kadını kovmak istedikleri sahne ise, ikincisi de DSP'li kimi kadınların Merve Kavakçı'nın yemin etmesini engellemek için kürsünün etrafında el ele tutuşarak oluşturdukları çelik yelek görüntüsüdür. Pek çok kişi bunu hatırlamaz, yarın 8 Mart olmasaydı belki ben de hatırlamazdım.

        Pazar günü Basın Kulübü/Özel'in konuğu Merve Kavakçı'ydı. Söylediği pek çok şey hem çarpıcı hem zihin tazeleyici idi.

        Merve Kavakçı yaşanan olaylarda Süleyman Demirel'in "epeyce" aktif bir rol üstlendiğini anlattı. O günlerde kendisine yapılanlarda rolü olan ama kaderin ne garip cilvesidir ki şu an AK Parti hükümeti tarafından Bosna'da sefir olarak görevli bulunan Ahmet Yıldız dahil pek çok isim için suç duyurusunda bulunacağının haberini verdi sonra.

        Bildiğimiz olayların unuttuğumuz detayları da bir hayli ilginçti. Kavakçı'nın Türk vatandaşlığından ışık hızıyla çıkarıldığını biliyorduk, ya aile fertlerinden bazılarına bile yurtdışına çıkma yasağı getirildiğini, babasının peygamberlik iddiasında bulunduğuna dair haberler yapıldığını? Çocuklarının taciz edildiğine vâkıf idik, ama kaç kişi Kavakçı'nın çocuklarının okul arkadaşlarının bir televizyon muhabiri aracılığıyla örgütlenip "Türkiye laiktir laik kalacak" diye bağırtıldığını ve iki küçük kızın arkadaşlarından korkar hale getirildiğini hatırlıyordu?

        Ya o günlerde 7-8 yaşlarında olan Fatma ve Meryem adlı kızların öğretmenlerinin bile taciz edildiğini, okul müdürünün Merve Hanım'a "Lütfen çocuklar bir süre okula gelmesinler" dediğini, Kavakçı müdürün tavsiyesine uyarınca medya ordusunun bu kez de "Gerici olduğu için kızlarını okutmuyor" diye yazdığını? Kavakçı, "Meclis'te yapılanlar dünyayı başıma yıkmaya yetmedi, ama çocuklarımın yaşayacaklarını öngöremediğimi anladığım an, işte o an dünya başıma yıkıldı" diyor.

        Ecevit'in "Bu hanıma haddini bildirin" emrini aldığı andan itibaren ellerini zilden çekmeyen ve gecenin üçünde bile kapıya dayanıp küstahça malzeme almaya çalışan medya ordusunun yaptıkları bunlarla da bitmemiş. O günkü mevziini halen korumakta olan Uğur Dündar'ın, Kavakçı'nın dayısına ait şirketi makineli tüfekle basması hem gülünecek hem de ağlanacak hallerin başında geliyor: "Hatırlıyorum o dönemde Uğur Dündar, dayımın müteahhit-mühendis olarak bulunduğu şirkete makineli tüfekle baskın yapmıştı (...) Arena benimle ilgili bir program hazırlıyor. 1967 yılında dayım şirketiyle Libya'da bir inşaat işi alıyor ve yapıyor. Uğur Dündar o işi benim aldığımı iddia ediyor. Oysa ben 1968 doğumluyum." Önce yanlış duyduğumuzu düşündük, ama Kavakçı "makineli tüfek" detayını teyit etti.

        "28 Şubat bitmedi" diyor Kavakçı. Gasp edilen hakları 28 Şubat'ın bitmediğinin en önemli delili.

        Devlet ona hâlâ pasaport vermiyor. Meclis tutanaklarında 2 Mayıs 1999'da olanlar yer almıyor. İsmi, fotoğrafı o dönemin milletvekillerine yer veren albümden çıkarılmış durumda. Devlet her kimle nasıl bir uzlaşma içindeyse artık, hâlâ böyle bir olay olmamış, Merve Kavakçı diye biri yaşamamış, milletten aldığı oylarla vekil seçilmemiş, o salona girmemiş gibi yapıyor.

        Dahası Meclis, Merve Kavakçı gibilere hâlâ kapalı. TBMM'nin kayıtlarında, albümlerinde, koltuklarında ilkokul mezunundan aşiret reisine, Öcalan'ı peygamber olarak göreninden kadın dövenine, kadrolu din düşmanından kadrolu halk düşmanına varana kadar herkese ama herkese yer var. Eğitimine ve donanımına kimsenin laf edemeyeceği, kimsenin "elinin hamuruyla memleket işine soyunmuş" diyemeyeceği Merve Kavakçı ise Millet Meclisi'miz açısından yok hükmünde. Onun mağduriyeti üzerinden yük tutanlar ise iade-i itibarı üzerinden mülahazalarda bulunuyorlar. Oysa itibar meselesini dert etmesi gerekenler, Meclis içtüzüğünde açık bir başörtüsü yasağı olmamasına rağmen, 28 Şubat ve öncesinin zihniyetinin keyfi ve fiili uygulamasını devam ettiren, son seçimde de aday listesini başörtülü adaylara kapatan tüm partilerdir.

        Yarın 8 Mart Dünya Kadınlar Günü ve hiçbirinin 8 Mart Dünya Kadınlar Günü'nü kutlamadığımı belirtmek isterim. Bilhassa, 2 Mayıs 1999'da kürsü etrafında çelik duvar oluşturan kadınlarınkini...

        Diğer Yazılar