Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        RAMAZAN ne yapar eder, bereket getirir, çatışmaları dindirir, isyanları sulhe çevirir. Gözünü zulmet bürümemişse eğer, o bereketin bir ucundan tutmak istersin.

        Bu ülkede oruç, birleştirendir. Çünkü her düzeydeki dindarlık tarafından sahiplenilir. Siyasi eğilim, politik görüş itibarıyla muhafazakârlığa ya da İslamcılığa yakın olmayanların bile ramazanla kurduğu bir ünsiyet, bir arkadaşlık vardır.

        Pek tabii, dine ait olan her şeyi, her anlamı, her görüngü ve edimi ucubeleştirenlerin bakışı müstesna. Onlar bu ülkede yıllarca orucun zararlarını anlatarak karşıladılar ramazanı. Kimi medya grupları, "Oruç tutmadı diye dövdüler" haberlerine kontenjan ayırdı yıllarca, oruç tutmadığı için dayak yiyen ile dayak atanı istihdam ettikleri bile söylenebilir. Kamu ve kimi özel işyerlerinde oruç tutana vebalı muamelesi yapanlar oldu. Halk siyasetüstü bir elbirliğiyle orucuna sahip çıkıp onu vakur bir biçimde taşırken, bir azgın % 10 ramazanı küstürmek ve korkutup kaçırmak için elinden geleni yapardı. Kimilerinin bu gibi mahalle baskılarıyla orucunu saklamak zorunda kaldığı, şakacıktan bardağı doldurup içer gibi yaptığı günler çok da uzakta değil.

        Gün geldi devran döndü, Türkiye'nin başına halkın değerlerini dışlamak bir yana, o değerleri başının üstünde taşıdığını söyleyen bir kadro geçti. Yaratıcının insanlık için uygun gördüğü tasarım ile aklın insanlık için belirlediği ideallerin birbiriyle çelişmek zorunda olmadığını açıkça ifade eden bir siyasi irade.

        Gün geldi devran döndü, bu iradeye direnmek, muhalefet etmek için "iftar sofrası" kurmak şart oldu.

        Hükümeti devirmek ve "Demokrasi sandıktan ibaret değildir" söylemiyle sandığa tekme vurup kâh "sivil darbe", kâh devrim çağrılarıyla halkı isyana davet edenler, mebzul miktarda şiddet içeren muhalefet "gezi"ntilerinin taban bulmamasından mütevellit yeni bireyleme/etkinliğe imza atmak için bu kez de iftar sofrasıyla direnmeyi seçtiler.

        Dün oruçlulara "Ağızları kokuyor" diyenler, bugün "Kısırını, musakkanı al da gel, bu sofra halkın sofrası" diyor.

        Dün orucun zararlarından bahsedip inançsızlıklarıyla irtifa temin ettiklerini düşünenler, bugün iftar sofrasında tek bir nefes olmaktan, Allah'ın nefesini içlerine çekmekten bahsediyor.

        Dün, Merkez Bankası Başkanı Durmuş Yılmaz'ın evine çat kapı gidip kapı önünde çıkarılan ayakkabıların ve Durmuş Yılmaz'ın başörtülü eşinin fotoğraflarını yan yana basanlar, sokak ortasında ayakkabılarını çıkarıp bağdaş kuruyor.

        Dün çatalı sol, bıçağı sağ eliyle tutmayan herkese "mal" muamelesi yapanlar ve yer sofrasını dünyanın en iğrenç şeyi olarak görenler, bugün Beyoğlu Belediyesi'nin Taksim'e kurduğu "masaları" "gariban" buluyor ve halkı "yer sofrasına" çağırıyor.

        Dün sokağa taşan cuma namazı cemaatini rejime saldın olarak gören; birkaç milletvekilini cuma çıkışı fotoğrafladıysa günün büyük haberini yaptım sayan medya mensubu, sokak iftarındaki kalabalığı iftihar tablosu olarak sunuyor.

        Her ne kadar "AKP'lilerinki saray iftarı", "Bizimki ramazan ayının ruhuna uygun gerçek iftar sofrası" diyerek, muhafazakârlık eleştirisini ibadet üzerinden ikilik çıkarmaya gayret edenler, ramazan ayının sulh ve sükûnetine nefret söylemi katmaya çalışanlar, "Onların iftarı ne kadar sakil, bizim iftarımız çok sanatsal, çok avangard, çok flaneur" yapanlar çıkmışsa da, görünen köy kılavuz istemiyor: Bütün bunlar hep Allah'ın hikmeti. Ama AK Parti'yi vesile kılarak yaratmış olduğu hikmetler.

        Sokak iftarı sakinleri, "Madem bana dindarlık taslıyorsun, o halde ben senden daha bile dindar olurum, şaşırır kalırsın" ihtirasının şevkiyle gide gide doğruyu buluyorlar.

        Hidayete adres sorulmaz.

        Darısı Taksim'de iftar yapan kalabalıkların teravih namazı ihtiyacını da karşılayabilecek caminin başına. Bildiğin iftar, "yeryüzü iftarı" olunca böylesine şevk ve coşku yaratıyorsa, caminin adını da "Yeryüzü Camii" koyarız, gerekirse cemaatin adı da "cami cemaati" değil, "yeryüzü cemaati" olur, hiç problem değil.

        Mademki mübarek ramazan ayı, böylesine kutlu bir hidayet anına, böylesine ruhsal bir aydınlanmaya sahne oluyor; Rabb'imden bu bereketin şahlanarak artmasını diliyorum.

        Hepinizin ramazan ayını kutluyorum.

        Diğer Yazılar