Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        CUMHURBAŞKANI Abdullah Gül'ün meşhur deyişiyle "insan sahiden hayret ediyor"... İlginç günlerden geçiyoruz. Demokrasi kahramanlarının içinden mağara adamı, mütedeyyin, aklıselim bildiklerimizin içinden kurt çıkıyor.

        Oya Baydar gibi naif bir hanım da, Hasan Cemal gibi kimsenin nezaketinden kuşku duymadığı biri de "28 Şubat'ta askerin Fadime'si vardı. Şimdi de Erdoğan'ın Z.D.'si var" yollu bağlantılar icat edecek kadar düşüncesiz ve kaba olabiliyorlar. Hasan Cemal biraz aynaya bakarsa 28 Şubat'ta askerin işine yaramış en az Fadime Şahin kadar başka bir figür görebilir oysa: Kendisini.

        28 Şubat'ta asker ve beraberindekiler parti kapatmaya çalışıyordu üstelik. Burada ise Hasan Cemal'in arkadaşları, AK Parti'nin kapatılması gerektiğini savunuyor. Teşbihin isabetsizliğine bu kadarı yeter mi? Yetmez.

        28 Şubat'ın postmodern darbesini tasarlayanların kurgusundaki Fadime Şahin, en nihayetinde 25 yaşında "reşit" bir genç kadındı ve "kullanıldığını" söylediği ilişkilerde "rızası" söz konusuydu, başına gelen mağduriyet kısmen kendi eylemlerinin ürünüydü. Z.D. ise sadece yoldan geçmekteydi.

        İlginçtir, aslında kimse Z.D.'nin başına fiziksel/sözel şiddet gelmediğini iddia edemiyor. "Hani 70-100 deri eldivenli, silah bantlı üzeri çıplak adam?" diye soruyorlar. Yahut basbayağı iğrençleşip "üzerine işeme fantezisi" gibi başlıklar üzerinden top çevirmeye gayret ediyorlar. Mağdurun şiddete maruz kalma esnasında eldivenlilerin, bantlıların ve atletlilerin sayılarını doğru algılayamayacağını, bu ruh halinin post travmatik stres bozukluğu döneminde de sürebileceğini tahmin etmek zor olmasa gerek. Hemen belirteyim, başından beri tam da bu nedenle sayı ve eşkâlleri referans almadan konuşup yazdım. Çünkü dar yahut geniş her yanılma payının Z.D.'nin gördüğü şiddeti aklamak için, karikatürize etmek için kullanılacağından adım gibi emindim.

        Hadi Geziciler bir devrim yapacaklardı, Z.D. olayı buna gölge düşürdü, o yüzden kızgınlar diyelim.

        Cemaat'in Z.D. tutumundaki samimiyetsizliğine ne demeli?

        Medyası açıktan Z.D. her şeyi uydurmuş gibi yazıyor, Twitter'daki robocop'ları ise Z.D.'yi "yalancı", ona kulak verenleri ise "kışkırtıcı" ilan ediyor.

        Hiçbir şekilde "Görüntüleri izledim" demediğim halde, bu durumu hem yazıyla hem sosyal medya aracılığıyla birkaç kez izah etmeme rağmen pazartesi akşamı saat 23.30 sularındaki Bugün TV haber bülteninin aynı yalana eklemlendiğini görüyorum misal. "Kabataş görüntülerini izlediğini söyleyen gazeteciler hakkında suç duyurusunda bulunuldu" diyen perfore metnini gazeteci fotoğraflarıyla donatan kanal, görüntümü kullanarak tezviratı harmanlıyor. Ki örnekler çoğaltılabilir ve buna literatürde kısaca hedef göstermek denir.

        "Altın Nesil"in tenekeden rol çalma isteği ıstırap verici.

        17 Aralık'tan beri en çok başörtülü kadın yazarları itibarsızlaştırmaya, sanal linçlerle hedef göstermeye gayret ediyorlar.

        Başörtülü kadın yazarların bu kavgada sorgulanamaz, eleştirilemez ve siyasi açıdan sorumlu tutulamaz olan kapalı devre bir patronajı tercih etmeyişlerini; kısaca doğru bir pozisyon alışlarını kriminal bir vaka gibi sunuyorlar.

        "Yolsuzlukla mücadele meşru ve gereklidir ancak bütün vesayet talepleri ve girişimleri meşru bir mücadelenin arkasına sığınarak gelir" dediğim günden itibaren "hırsız", "yolsuz", "Erdoğan'ın kediciği", "başörtülü kontenjanından yazar olan..." gibi türlü iftira, aşağılama ve hatta tehdide maruz kalıyorum/kalıyoruz. Bunların "troll"lerden filan değil, kamuoyunun bildiği tanıdığı gazetecilerden gelmesi dikkat çekicidir.

        Cemaat seçkinleri bu kavgada kendi yanlarında durmayan herkesi kendilerine küfretmiş sayıp insafa davet ederek "moral üstünlük" devşireceklerini sanıyorlar ama önce aynaya bakmalılar.

        Cemaat medyasının en çok şikâyet ettiği, hükümete yakın erkek yazar/muhabirlerin hangisi Cemaat'in kadınlarına dil uzatmıştır mesela?

        Cevap "hiçbiri"dir.

        Şu an savaşan iki tarafın tek ortak paydası, her iki hareketin tabanında da çok sayıda başörtülü kadın olmasıdır.

        Ama Cemaat elitleri, bir yandan Hizmet hareketini bu ülkenin mütedeyyin dokusundan koparmakta, bir yandan da savaş şekillerindeki fütursuzluk ile sadece Erdoğan'ın başörtülülerini(!) değil aslında kendi kadınlarını da tehlikeye atmaktadırlar.

        İnsafa, vicdana, vefaya, akla davet edilmesi gereken kendileridir.

        Diğer Yazılar