Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        AK Parti, 2009 yerel seçimlerindeki oylarının çok üzerine çıkarak tartışmasız galibiyet elde etti.

        Kasetler, tapeler, dinlemeler, argümanlar, ithamlar, tehditler havada uçuşmuştu oysa. AK Parti'nin devlete hükümet eden bir parti olarak aynı şekilde ve aynı dozda karşılık veremeyeceği asimetrik bir savaş stratejisi uygulanmıştı. Düne kadar iktidarın ortağı olan bir yapı, düne kadar parçası olduğu yönetimin "kötü bir yönetim" olduğunu ispat etmek için devlet içinde gizlenmiş dokularını ve ülke dışında yıllanmış lobilerini kullandı. Bu dokuların harekete geçirilmesiyle devletin bir kurumu, diğer bir kurumuna tuzak kurdu, yardım götüren TIR'lara operasyon düzenlendi, MİT mensupları tartaklandı, Başbakan ve bakanların kriptolu telefonlarına girildiği anlaşıldı, dört devlet adamı gizlice kaydedildi ve konuşma servis edildi ama dünya basınında çıkan makale, rapor, yazılarda sadece ve sadece Erdoğan suçlu gösterildi.

        Yapının sosyal medyada güçlü olan kitlesi 7/24 anti propaganda yaptı. Kâh keramet dolu rüyaları, din âlimlerinin yaşamlarını, evliyadan kıssaları mühimmat gibi kullandılar, kâh "Seçimde başarılı olmuş olabilirsiniz ama bizim siyasal İslam ile mücadelemiz bitmeyecek!" diyerek, "Mavi Marmara cihat gemisiydi" diyerek tüm bunların bir siyasi operasyondan ibaret olduğunu ve gerçek amaçlarını ortaya döktüler. Bu milletin tarih ve vicdanından kopmuş bir rotaydı o.

        Çok ilginç bir seçimdi. Bazı başörtülü ablalar kapı kapı dolaşarak eğitimdeki ve kamudaki haklarına sahip olmalarını sağlayan partinin AK Parti değil CHP olduğuna ikna ettiler taraftarlarını, "AK Parti'ye değil CHP'ye oy verin" dediler, onlar da verdi. Çok ilginç bir seçimdi, oluşan ittifaktan hoşlanmayan bazı CHP'liler ise gidip MHP'ye oy verdi. "Kutuplaşıyoruz" denilen bir ülkede oldu bu.

        Sonuçta şöyle oldu: 17 Aralık'la başlayan dalga 30 Mart'ta sandığa çarptı ve geri püskürtüldü.

        Halk, "Bu hükümet boğazına kadar yolsuzluğa batmıştır, sandıkta da haddini bildirin" propagandasını satın almadı.

        Hiç kuşku yok ki bu, hükümete verilmiş bir "Yolsuzluk yapabilirsin" ruhsatı değildi. Taban AK Parti'nin temiz olduğuna karar verdi ama onbir yıl iktidarda kalmış herhangi bir partiye oranla... Taban "Bu parti devleti ve milleti soysaydı ekonomik krizleri bertaraf edemez, bunca yol, köprü, inşaat, metro yapılamazdı ve benim cebimdeki iki lira dört liraya çıkmazdı" diye düşündü.

        Neyin yolsuzluk soruşturması, neyin siyasi operasyon olduğunu ayırt edebilen bir halkımız var bir de. Çünkü şerbetli. Çok partili hayata geçişi 1950 değil de hadi 1946 sayalım. Her hükümetin en az dört yıl görev yapması gerektiğini düşünelim. 68 yıl sonra 1 7. Hükümet'i idrak ediyor olmalıydık. Ama bu 61. Hükümet. Tarihimiz ya "askeri müdahale" ya da "yolsuzluk ithamı" eliyle görev yapamaz hale getirilmiş bir siyasi irade mezarlığı. İş öyle bir noktaya varmış ki hükümet sayısını geçen yıllara oranladığınızda her hükümet başına bir küsur yıl düşüyor. Toplum buradaki anormalliğin farkında, enerjimizi neyin ve kimlerin çaldığının da farkında. Asıl büyük hırsızı görüyor ve tavrını koyuyor. Hepsi bu.

        Demek ki neymiş, 'Gezi' bir CHP hareketiymiş...

        BU seçimde başarılı olanlar listesinin ikinci sırasını kuşkusuz BDP alıyor. Ama BDP olarak seçime girdiği yerlerle sınırlı bir başarı bu.

        HDP ise BDP'nin 2009'da aldığı oyun çok gerisine düşmüş durumda. Kadıköy, Beşiktaş, Beyoğlu, Sarıyer gibi yerlerde aldığı oy oranı yok denecek kadar az.

        Bunun nedeni Sırrı Süreyya Önder değil. Bir okuma yanlışı yapılmış olması. HDP büyük şehirlerde Kürtlerin ve "Gezi direnişinin" oylarını almak üzere konumlandırdı. Zira bazı köşe yazarları ısrarla Gezi direnişini oluşturan bileşenin CHP'li olmadığını, tamamen yeni bir şey olduğunu yazıp konuştular. O yeni şeyi HDP karşılayacaktı hesapta.

        Oysa HDP'nin metropollerde aldığı oy belli, Gezi direnişine yoğun destek veren semtlerden aldığı oy daha da belli.

        Demek ki neymiş? Gezi, CHP'yi yeterli bulmayan ama özünde CHP'li olan bir hareketmiş.

        Diğer Yazılar