Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        MİT Yasası’na yeni maddeler ekleyen teklif Meclis’te. Salı günü maddeler görüşülecek. Teklife karşı itirazlar olması doğal, MİT doğası gereği devletin karanlıkta kalan boyutunu oluşturuyor. Güçlü olmadıktan sonra olmasının da bir anlamı yok. Onun güçlü olması, devletin ve kamunun güvenliği demek. Devlet gücü ve kamu güvenliği arttıkça bireylerin yapması gereken fedakârlık artar. Genel anlayış budur ve bu anlayış dolayısıyla da MİT’i daha etkin hale getirecek donanımlar hep itirazla karşılaşır. İtirazlar olsun da, bu denli bir kara propagandaya gerek olduğunu sanmıyorum. İtiraz edenler ve işi daha da abartıp “Türkiye muhaberat devleti oluyor” diye tüy dikenler ABD, Birleşik Krallık, Hollanda, Fransa ve AB’ye son giren ve bu nedenle kanunları fena halde “güncel” bulunan Hırvatistan örneklerini incelemeliler. Acı gerçek şu ki, bu ülkelerin istihbarat birimlerinin yanında bizimkinin konumlandırılma biçimi evden kaçmış hiperaktif bir oğlan çocuğunun durumu gibi görünmekte.

        Zayıf, kurallarla sınırlanmamış , biraz acınası, biraz tehlikeli. Şöyle ki: Hiçbir gelişmiş ülkenin istihbarat teşkilatının görev alanı MİT’in mevcut yasadaki görev alanı kadar muğlak ve sınırsız değil. Teşkilatın kamu kurum ve kuruluşları ile bilgi edinme başta olmak üzere ilişkilerinin nasıl olacağı düzenlenmiş durumda değil. MİT tarafından talep edilen bilgi ve belgelerin sağlanması konusunda sınırları belirgin olmayan bir düzenleme var. O yüzden bir mahalle muhtarı bile MİT’ten bilgi saklayabiliyor. Yetki karmaşaları çıkıyor ve nasıl çözüldüğü belli değil. Teşkilatın sahadaki varlığı, özellikle faaliyetlerinin gizliliğini sağlayacak yetkileri kanunla değil yönetmeliklerle düzenlenmiş, somut hukuki haklar tanınmamış. Peki durum böyle diye MİT yıllar yılı bu ülkede köşesine çekilip pısıyor muydu? Elbette hayır. Fiili durum yaratıyor, operasyon yapıyor, yetki görev ve sorumluluklarıyla ilgili muğlaklığı kullanıyor ve çok da hesap vermiyordu.

        Yeni teklifte ise evet MİT görevlilerinin yetkilerinin neler olup neler olmadığı belirleniyor, Bakanlar Kurulu’nun MİT’e hangi görevleri verebileceği yasayla tanımlanıyor. Bu görevlerinin denetimi de kanun seviyesinde düzenlemeye tabi tutuluyor. Görev alanı siber güvenlik, dış istihbarat ve terörle mücadele gibi konularla sınırlanıyor. Kulaktan kulağa iletilen insan merkezli istihbarat anlayışı, yerini teknik ve çağdaşlarının kullandığı metotlarla donanmayı gerektiren bir anlayışa bırakıyor. MİT’in diğer kurumlarla ilişkileri hukuki çerçeve içine alınıyor, kurumlar arasında eşgüdüm sağlanıyor. İddia edildiği gibi denetimden kaçırılmıyor. Şimdiye kadar Sayıştay ve Başbakanlık Teftiş Kurulu tarafından denetlenebiliyordu, yeni kanun teklifine göre bundan sonra Meclis denetimine de açık hale getirilecek. Haa tabii şöyle şeyler var: Mevcut durumda MİT’in görev ve faaliyetlerine ilişkin bilgi ve belgelerin ifşası hakkındaki düzenlemeler de muğlak. Yeni yasada ceza gerektiren fiiller sınıflandırılıyor ve cezalandırmalara “uluslararası standartlar” geliyor. O kadar küresel dinleme operasyonundan haberdar olup da dışarı tek kelime hayati bilgi sızdırmayan Snowden’i durduran “uluslararası standartlar” bunlar.

        Bizde şu ana dek olmayan. Şunu da unutmamak lazım. MİT’in 8 bin elemanı var, aktif olanı sadece 1500-2000 civarında. Yaptığı dinleme sayısı, açıklanan rakamlara göre 2473. Emniyetin ise nereden baksanız 250 bin mensubu var. TİB, TÜBİTAK işbirliğiyle, uzatılan kablolar ve arka kapılı kriptolu telefonlar eliyle dinlenen önemli önemsiz, VIP yahut sıradan kaç kişiyi dinlediği ise korkarım hiçbir zaman netleşmeyecek. Yani, “Muhaberat devleti oluyoruz” diyenlerin bir kısmı aslında kendileri muhaberat devleti kurmuştu. Devlet asla MİT devleti olmamalı, olmasın. Ama çıkan vaveyla “MİT devleti oluyoruz” diye mi, yoksa çoktan kurulmuş olan bir muhaberat devleti yıkılıyor diye mi? Önce bunu iyi tahlil etmek lazım.

        Diğer Yazılar