Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        OBAMA diyor ki: “Sizin işinizi biz yapmayacağız.” Irak sorunu kendisi çözmeli, uzlaşmalı diyor, topu Maliki’ye atıyor. Haklı da, çünkü bugün dehşetengiz IŞİD’in adıyla anılan Sünni grupların isyan etmesinin arkasında yatan en temel neden, Maliki’nin kötü yönetmesi. Sünnilere ayrımcılık uygulaması. Ama kendilerini rahatlatmasınlar.

        Irak’ın ulus temelli siyasal sistemden çıkarılıp siyasette var olma dinamiğinin mezhep eksenine göre yeniden tanzim edilmesi, tam olarak Amerikan eseri.

        Her şey 2003’te Irak işgaliyle başladı. Doğal olarak direniş baş gösterdi. Direnenler arasında Şii de vardı Sünni de. Bugün eğer “El Kaide, IŞİD kadar mezhepçi değildi” denilebiliyorsa bunun nedeni, yakın tarihte bölgede o kadar ciddi bir mezhep ayrışması olmamasıydı.

        Sonra şöyle bir şey oldu. Sünnilerin azınlık, Şiilerin çoğunlukta olmasına rağmen Saddam’ın Sünni olduğu ve yıllardır Şiilere büyük zulmettiği ortaya çıktı(!). Aynı Saddam, Sünni olan Kürtlere de büyük zulümler uygulamıştı. Baas mantığı buydu, etnik köken ve mezhebi aidiyet tanımazdı.

        Direniş bölündü. Irak’ın Şii çoğunluğu, Amerikan demokrasisinin kendilerine gül bahçesi vaat ettiğine ikna oldular. İslamcı radikal örgütlerin bu ikna olma eğilimini Şiilere saldırı yaparak cezalandırmaları ise mezhep temelli bir demokrasinin inşasının gerekçelerini katmerledi.

        Kissinger’in 11 Eylül’ün hemen arkasından sarf ettiği “Bundan sonra çatışmanın Müslümanlar ile Müslümanlar arasında olmasını beklemeliyiz” sözü önemlidir ayrıca.

        Kimileri bu cümleyi, “Hayır canım, Kissinger öngörüde bulunmuş” olarak okuyor. Ama bu yanlış bir okuma.

        Şii İran ile çoğunluğu Şii olan Irak savaşırken mezhep kavgası var mıydı? Pek tabii hayır.

        Obama yönetimi, “Çıkarlarımızı garantiye alalım, ama sonrasını bölge ülkelerinin inisiyatifine bırakalım; bölgede bulunan ve ittifak halinde olduğumuz demokratikleşme yanlısı Müslüman yönetimlerin inisiyatiflerine alan açalım” çizgisindeydi. Neo-Con’lar ise “Çıkarlarımızı garanti altına alalım ve taş üstünde taş da bırakmayalım; bölgeyi mağara döneminde tutalım ki, başlarını kaldırıp etrafı göremesinler” çizgisinde.

        Devleti oluşturan birçok birim gibi silah sanayii ve savaşa bağlı endüstriler Neo-Con çizgide olduğu için Ortadoğu tavrı yukarıdaki iki çizginin arasında bir yerde konumlandı. Obama, müttefik Türkiye’nin İslamcı ve demokrat iktidarına alan açtı açmasına ama Neo-Con destekli olduğuna hiç şüphe duymadığım, Hz. Muhammed’e hakaret eden bir filmin çekilmesiyle ortaya çıkan kargaşanın Libya’da Amerikan Elçiliği’ne yapılan saldırıyla sonlanması, bu politikanın bitişi oldu. ABD Büyükelçisi Chris Stevens ve 3 elçilik çalışanı, hunharca öldürüldü ve bu durum Neo-Con’ların eline Obama’ya karşı kullanılacak büyük bir fırsat verdi; “Gördün mü bak, Müslüman’ın iyisi olmaz, Müslüman’ın müttefiki olmaz, demokratı olmaz, stratejik ortağı filan olmaz, baharı olmaz, sadece İsrail ile ittifak edilir, yoldan şaşma” sopası. Nitekim 2012-2013’te bir dizi sıra dışı müdahaleye maruz kaldı Obama. Nihayetinde dışişleri ekibinin çoğu değişti ve Neo-Con’lara yakın isimler geldi. Obama geri çekildi, iç sorunlara yöneldi.

        Birçok şey de daha kötüye gitti.

        Türkiye’deki AK Parti iktidarının yıldızlarının bir bir sökülmesini “gerektiren”(!) süreç de böyle başladı. Aranınca yükseltmek için de gözden düşürmek için de bahane bulunurdu.

        Gelinen nokta: Irak’ta epeydir var olan, Suriye üzerinden ünlenip güçlenen IŞİD tehlikesi, Neo-Con dış politikasının bir ürünüdür. Obama’yı zorla ve şerle “Müslüman ise hepsi aynıdır” çizgisine icbar edenler, karşılarında böyle bir tablo buldular. Klasik Amerikan kibri bu manzara karşısında inciniyor. Ama kimyasal silah kullandığı gerekçesiyle Suriye’ye müdahale fikri gündeme geldiği zaman Amerikan askerlerinin eline, “Teröristleri savunmak için asker olmadık” yazılı pankartlar verip filme alanlar da aynı kibrin sahipleriydi.

        Şimdi Obama, “Sizin işinizi biz yapmayacağız” derken, sadece Maliki’ye cevap vermiş olmuyor. Yaşananlar, “Türkiye’yi devreden çıkarmaya kalkıştığınızda manzara bu olur”un resmidir aynı zamanda. “Türkiye’nin dış politikası IŞİD duvarına tosladı” diye sevinenler de yarın, ertesi gün mahcup olabilirler. nbkaraca@htgazete.com.tr Nihal Bengisu KARACA Her şey 2003’te başladı

        Diğer Yazılar